Kıbrıs’ta son seçimlerden sonra Kıbrıslıtüklerin bu yapılan müdahalelere dur diyecekleri ve örgütlenerek karşı duracakları görüşü hakimdi. Maalesef beklenen olmadı. Maya da bu kadar aslında… 1974 sonrası tüm seçimlerde olduğu gibi gene müdahaleler olmasına rağmen Kıbrıslıtürk halkı örgütleriyle köşelerine çekildi ve ses çıkaramadı. Beklenenler de olmadı. Yani bu baskıları da yedi halk. 1974 sonrası tüm umutların ortadan kaldırılarak, ısrarla Kıbrıslıtürkleri sırf beniletip böyle bir başkaldırıyı önlemek için neler yapılmadı ki? Amaçlarına ulaşmak için bombalar patlattılar, adam bile vurdular güpegündüz… 1974 öncesinde de aynı baskılar olmadı mı? Savaşın yaratılması ve Kıbrıslıtürklerin baskıları ta DNA hücrelerinde duymaları için çeşit çeşit baskı yapılmadı mı? KTÖS de, daha sonra kurulan CTP de aynı baskılara maruz kalmadı mı 1974 öncesinde? Hele hele savaş sonrasında, 1974 sonrası ile gelen o bilinçli baskılar, dalga dalga gelen kimlik değişikliği için baskılar neydi? Bu baskıları onaylayanlar da son zamanlarda artık aynı baskıları görmeye ve onlar da muhaliflerin ve de dik duranların gördüğü baskıları görmeye başladılar. Seçimler derken çoğunluk kazanan Sağ milliyetçi partinin de son zamanlarda yaşadığı huzursuzluklar neydi ki? Adamlar kendi Genel Kurullarını bile yapamadılar. Hele hele son zamanlarda kendi kadın adaylarını bile Meclis Başkanı seçememeleri neydi? Evet, bu son baskılarla toplum iradesinin daha da baskıya alınmasını yaşamakta ve bunca senedir dalga dalga gelen baskıların artık en son emsallerini yaşamaktayız. Küçücük yüzbin kişilik bir toplum bunca baskıya ne kadar dayanabilirdi ki?
Evet, başka bir ülkeden 1974 yılından beri sürdürülen inat ve çoğunluk baskısıyla karşı karşıyayız artık. Çok gerici, Tek Adam otoriteryanizmi ile besli, çok baskıcı, boyun eğdirici bir ideolojik baskı bu. Üstelik buraya doluşturulup da empoze ve baskıyla sırf nüfus çoğunluğundan ötürü seçilenlerin galibi küstahlığıyla, “Biz en çoğunluğuz, biz seçilecek ve yöneteceğiz” deyişleri var ya? Hiç empatileri bile yok… Yahu kardeşim sen eşit koşullarda mı geldin buraya? Farkında değil misin 83 milyonluk bir nüfus yoğunluğuyla doluşturuldun ve yüzbin kişilik bu küçücük toplumun başına boza pişiresin diye geldin. Üstelik zafer edaları… En fazla parti üyesi onunmuş. Tabi ki senindir. Halk da, ordu da senden. İstediğin anda başa geçip, istediğin anda bir referandumla da bağlayabilirsin bu ülkeyi. Galipsin… Yüz bin kişilik küçük bir toplumu sildin haritadan. Meydan senin.
Sahi, kimdi “Rumun karşısında asla azınlık durumuna düşmeyeceğiz” diyen? Sahi 1983 yılında Cumhuriyet ilan edip “Artık özgürüz bundan sonra kimse bize tahakküm edemeyecek” diyen kimdi? Ruma karşı azınlık olmamak için egemenlik istiyordun sen. Özgürlük için, azınlığa düşmemek için savaşmış, gece gündüz Yeşil Hat’ta beklemiştin ha?
Rum seni azınlık yapmıştı. Rum sana azınlık hakkı vermişti. Makarios sana “Beslemeler” demiş miydi? Bu kadar aşağılanmış mıydın? Hangi Kıbrıslırum Partisi şube açmıştı senin mahallende? Limassol Ayandon’unda veya Lefkoşa Kaymaklısında? Rum seni azınlık yapacaktı ha? Ya şimdi nesin? Rum’a “Şimdi beni egemen ve eşit vatandaş say” diyecek halin var mı? Son yapılan müdahaleler ve de baskılarla, artık doruk noktasına gelen aşağılama ve küstahlıklarla Kıbrıslıtürk artık baş kaldıramayacak durumda. Teslim olmuş ve esaret altında.
Ama untulmasın; Her haksızlığın, her hak yeyişin bir bedeli de olacaktır. “Herşeyi kazandım, boyun eğdirdim” noktasında herşeyin verilecek bir bedeli de olacaktır…