Son dönemde ingilterenin AB sürecinden koptuğu haberleri geziniyor. Elbet, Kıbrısa da yansıyışı olacaktır. Herkes bir ucundan tutup konuşma merakını da giderecektir. Gerçekte, Kıbrıs İngiltere sarmaşdolaş tarih ilişkisi de gerçektir. Bir farkla, İngiltere sömüren Kıbrıs ise sömürgeciliğin dönemsel şekillenmeleriyle sarmaşdolaş olunuyordu. Bu dahi yeri geltiğinde akıl tutulmasına uğruyor. Fakat, gerçek şu: gerçekteOysa kocaman İngiliz yargı övgüleri oldukça rövançtaydı. Tıpkı yakın tarihimizde dolu dolu İngiltere kararları ve dayatmaları olmasına rağmen, bunları sildirtip sadece Rumlarla ötekileştirmelere indirgediğimiz gibi. Türkiyeyi Kıbrıs sorununa katmak için ingilterenin nasıl çırpındığını, Taksim tezinin İngiltere tezi olarak ileri sürüldüğü de burada konuşturulmak istenmez.***
Geçmişe fazla takılmayalım. Çünkü yerimiz kalmaz. İserseniz günümüze gelelim. Birçok olayda neden İngiltere konuşturulmuyor sorusuyla, gerçekleri deşmeye girişelim. Önce Libya çöllerine girelim. Kaçınız biliyor ki Libyadaki Trablus rejimini geçici mütabakat hükümeti olarak öteki kesimi de Temsilciler meclisi ikilemle Güvenlik Konseyine Ceydanın da belirtiği gibi katakulli ile ingilterenin fırsatla kabullendirdiği: Bu şekilde Türkiyeye de cesaret verip iki anlaşma yaptırıp Libyada müdahil olmasını sağlamasından kaçınızın haberi var. Ayni şekilde Mİ6 Ortadoğuda ve özellikle SUriyede IŞİD operasyonlarında rol alırken temsilcisinin Türkiyede öldürüşü sorguları yapılıyormu? Hadi başka bir Kafkas hikayesine girelim: ikinci Karabağ savaşında ateşkes için Güvenlik Konseyine karar sunuldu. Bir ülke çekimser kaldı. Kim bu ülke derseniz; İngiltere… Bilmem daha anlatmaya gerek kaldı mı. İngiltere her yerde var ama konuşulmuyor.
Kapitalizmnin çıkışıyla sömürgeleştirme politikasını dünyada uygulayan, ömemli birikim sağlayan Britanya kırralığı elbet kendini gizlemeyi, gereken yerde oyunu çaktırmadan oynamaya alıştı. Boşuna dyeil Kıbrıs onuşunda dahai İngiltere oyunu ortadayken, israilin kurulmasında direk rol alırken, nedense akla hep ABD gelip Emperyalizim onunla yetinilip tartışılınıyuor. Kıbrıslının önemli noktası, İngiltere sürecini direk yaşamasıdır. Fakat, onu da bir kısmını içselleştirip ötekini de atıp resmi siyasal tarihinikurguladı.
Son günlerde İngilterenin AB çıkışı tartışılıyor. Deyişik görüşler var. İngilteredeki muhavazakar kesim bunu savundu. Tıpkı bir kısım ABD sermaye kesimi gibi. Nitekim, Trump benzeri devletler arası anlaşmalarla serbes bölge kurmaya başladı. Türkiye ile de benzeri oluşturuldu. Unutuldu ki Kıbrısın taksimini ingilterenin önerip Türkiyeyi de devreye koyması stratejisi de verdı! Sanki K. Kıbrıs bağımsızmış gibi de beklenti şarkıları başladı. İngilterenin Garantörlük gerçeği, adanın ayrışmasını istediği ve bütünsel ada koşulu yokmuşçasına işbirlikçi politikacı ve şahane akademisyenlerimize mavzeme kurgusu konuşma şerbeti verildi…
Aslında ingilterenin önemli gazetelerinden indipendıtın Patrik Cormun bunu kısaaca özetledi: “muhavazakar partinin ulusalcığı iki önemli gelişmeyi yarattı. İngiliz ulusalcılığı ile sorunların nedeni dış güçleri gösterip savunma yapıyor. Ayni şekilde saldırıları da benzer güçlere deyip hem başarı hem de krizleri hep devlete karşı dış güçlerle suçluyorlar. Bu dar milliyetçilik ise şu tehlikeyi de doğurdu: iskoçyadan Gallere milliyetçi ayrışmaların da artmay-sını, bağımsızlık taleplerini yükseltiyor.
Nedersiniz, etnik milliyetçiliğin devletsel şekli birçok ülkeye uymuyormu? İngiltere böylesi ikilemlerle yoluna devam ediyor. AB ayrılmasıyla şimdiden İskoçlar yeniden referanduma doğru gidiyor. K. İrlandada ise konulan ilkeyle gelecekte ingiltereden kopmaa olasılığı da artıyor. Ama tüm bunlar şunu deyiştirmiyor: Libyada, Suriyede Kafkaslarda ingiltrenin sesiz ama vurucu hamleleri de vardır. Buralarda tarihi birikimle geleceğini daha hedef olamadan gerçekleştirmeye çalıştırılınıyor. Boşuna deyil: Mİ6 masasındaki temsilci Türkiyede vuruldu. IŞİD ve cihatçı devşirmesinde önemli rolü olan ajan, sesiz sedasız istanbulda vuruldu. Tam da Tatarın da dtutuklanma olayının kalktığı günlerdi! Bunlar hem bilgi gereken hem de taşları yanyana koymanın zorunluluk kuralıdır.
Tekrar edelim: Kıbrıslılar ingiltereyle hala yaşıyor. Sterlini ile göçmeniyle garantörlük zinciriyle ve kimine göre teslimiyet bağımlı İngiliz gerçekleriyle iyice içeleştirildi. Bunlara rağmen hala gerçekleri göremiyorsa, yine oluşan koşullarla açıklamak gerekir. Şimdi yeni sayfayla, AB n İngiltere önemli ülke. Emperyalist merkezlerden birisidir. Öyyle ki kapitalizmin doğuşundan günümüz Emperyalist sonuca ddek Britanya kıralığı hep sömüren cepesinde yer aldı. Oldukça birkimleri de oluştu. Öyle ki birçok olayda direk İngiltere yer alsa da belirleyici hamleleri yapmasına rağmen, konuşulmadığı ikinci gerçekle de dünyada damgası oldu. Şimdi, İngiltere tam sistemin krizlerle boğuştuğu günlerde AB sürecinden ayrılıyor ve peşinden başta Türkiye de dayapıyor. Sanki yeni bir sayfaymış gibi de yutanlar var. Bakalım bu rüzgarlar yeni Osmanlıyla nerelere bizi savuracak.hil olmasıyla serbes bölge anlaşmaları gerçekleştiriyor. Bu sürpriz deyil: aynen ABD başkanı Trump olduğu zaman ayni politik yönelişe geçtiydi.
Bunlar net görünenler. Bir de dünya krizleri yaşanıyor. Tıpkı yakın tarihtekiler gibi… Buralarda kimse net sormuyor. Çünkü ilgiltere net demeçlerle ve açık müdahalelerle bağlı probaganda yapıp algı operasyonuna girişmediğinden dolayıdır. Böylelikle ingilteresiz İngiltere gerçeğini de yaşıyoruz. Örneğin, kimse bize ingilterenin Ortadoğu oyunlarında olmadığını söyleyemez: Kafkaslar ve özellikle Azarbaycan ekseninde ingilterenin yer almadığını da vurgulayamaz. Devamı da çok. Son krizlerdeki oyunlarda veya isdihbarat kurallarında ingilterenin varlığının eksik oluşunu vurgulamıyor. Ama varlıkları da söylenmiyor. Sanki İngiltere etrafta yokmuşçasına sorunlar konuşuluyor. Politik Britanya kıralığının sorumluluğu, hamlelerinin yokmuşçasına tartışmalr sürüyor. Ama öyle deyil: birkaç basit örnekle devam edelim.*****
Bizden başlayalım: son seçimle Ersin Tatar şu bazı kuşkular vardı: daha doğrusu var olup da birkaç kişi dışında resmi olarak söylenmeyen gerçekten söz ediyorum. Ersin Tatarın uluslararsı tutuklama kararı nedeniyle yurt dışına çıkılması tehlikeliydi. Bu ülke ingiltereydi. İngiltereden ses gelmiyordu. Ama, karar yargı olarak vardı. Ansızın karar kalktı ve Tatar da rahat nefes aldı! Kimse sormadı, durup dururken İngiltere neden bu kararı kaldırtı? Devamına de deyinmediler.