yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKaçırılan yönleriyle Azerbaycan – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kaçırılan yönleriyle Azerbaycan – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Ülkemizin oluşan siyasal kültürü sonucu, nasıl ki birçok olayda gerçekler deyil de alışılan algılarla bakılıyorsa, aynisi Azarbaycan için de geçerlidir. Irkçılık, sömürgesel gizleme, inanç damıtılı ve güncel resmi idolojiyi besleyecek şekilde yaklaşımımlar şekillenir. Basit klsik yerleşen düşünce her alana yansır. Algılarl hep haklılık ve karşıtın suçlu olma ikilemine kondurtulur. Sorgulama olmaz. Gerçekelr de resmi bakışın alanı kadardır. Ne kadar kanıtlansa da ret edilir. Sığıntı hep kurgulanan ırksal etnikliğin egemen şekliyle sınırlanmaktadır. Haberler de aynen böyle yapılır. Bunun en net kanıtı, ülke içi bazı gelişmelere dokunulmaz, Türkiye müdahaleleri açıkça vurgulanmaz, Türkiyedeki gelişmeler, sınırllı resmi çizgisini aşamaz. Hele de resmi idolojiye ters gelecek haberler pek yapılmaz. Buna bağlı dilenen yalan, suçlama gibi kuralalr da sık sık baş vurulur. Böylesi çizgi dünyaya bakışa dek yansır. Azarbaycan da bunların en yakını. Son dönemde nerede ise dost denilen çizgide Türkiyeden sonra Azarbaycan yerini almaya başladı. Tabi ki Azarbaycan gerçekleriyle deyil, K. Kıbrısın oluşan yapısalığına uygun ve idolojisine fayda getirecek biçimdeki ülke şekliyle yerini alıyor. Öyle ki Azarbaycandan Türkiye gibi tutumlar beklenir. Oysa, Türkiye tutumu denilince, en basitiyle Azarbaycanın da güncel olan hükümet kurulmasına baskı yapması da demek olduğu akla getirilmez. Bilimsellikten uzak, bilgisizce algı oyunu ile yerine göre etnik kimlikle damıtılan Azarbaycan konuşulup algılanır. Hat ta mezhepsel farkın olduğunu özellikle yerel kendine Kıbrıslı diyenlerin önemli kesimi bilmeme derecesinde konuya uzak. Ayni zamanda da Azarbaycan savunucuları!

Son dönemde bizim medya ve politikacılarımız Azarbaycanı ddilerine alıyor. Tabi, etnik ve kendi gözlükleriyle. Özellikle, Karabağ ikinci savaşı sonrası daha bir dile işdah getirdi. Ama, Azarbaycanı deyil K. Kıbrısın Saray önü  penceresinden bakarak. Şunu dahi kıyaslamıyorlar: Karabağ sorunu ile Kıbrıs sorununda duruşların birbirinin tersi duruma düşmelerini dahi görmezler. Hep Azarbaycanın Türklüğünden ve Ermenistanı yenmesiyle Kardeşlik bağlarından dem vururlar. Ötesi, boş. Oysa Konuşulacak Azarbaycan güncesi oderecede ağır ki demeyin gitsin. Birkaç basit gelişmeden söz edecem. En azından dürüstçe Azarbaycanı konuşmak isteyenlerin gerçeklerle yorum yapmasına yardımcı olmak da amacımdı. Ekleyecem: keşke iyi tanıdık Azariler olup da konuları daha derin tartışma şansım da olsa:**********

İkinci Karabağ savaşını tarfcıl da olsa bizim medya da verdi. Sonra Türkiye hikayesiyle olayı birden gündemden düşürtüldü. Şimdi, Tatarın oraya resmi ünvanıyla gideceği beklentisine başladılar! Oysa daha bu ayın başında Azarbaycan kuvetleri Laçine girdi. Laçin, önemli şehir. Üstelik Karabağ ile Ermensitan rası kent. Ayni zamanda Kürtlerin de yoğun olup de bir dönem, Kızıl Kürdistan yerel yönetimin de merkekziydi. Tabi ki Azari Azeri kuvetleri anlaşma sonrası ermeni askerlerinin çekilmesiyle şehre girdi. Şimdi Rus Kuvetlerinin denetiminde oluşacak Yukarı Dağlık Krabağ ile Ermenistan koridorunun yolunun yapılmasına sıra geldi. Bu savaş sonrası önemli noktaya gelinmesinin simgesidir.***

Medyamız kahraman edasıyla bu haberi yakalamadı. Tatar yalaka yarışına girip Azarbeycanı kutlamadı! Ama, dilde hep “Kardeş ülke” diye atıp tutmaya devam ediliyor. Aslında, Türkiyenin Kafkaslara girip Orta asya stratejisinin yüksek sesle seslendirilip ve Azarbaycan sonrası Keşmir için de cihatçı toplandığı bilgileri pek de hala alamet deyildir.

Kaçırılan Azarbaycanlaa alakalı birkaç bilgiyi de buraya ekleyelim: hala, başta Rusya medyası ve istihbaratı, Türkiyenin Azarbaycana ciahtcı taşıdığı ve ödediği maaşa dek bilgiler akmayan devam ediliyor. Bunun bazı yorumculara göre Cihatcıların islam anlayışı ile Azerilerin mezjepsel gerçeği sonucu tıpkı Libyadaki gibi sorun yaratma potansiyelinin olduğu kuşkuları söylenmektedir. İşin acısı şu: Türkiye, özellikle AKP döneminde Ümet felsefesiyle cihatçı milisler örgütleri destekleyip kendi adına savaştırdığı, artık imkar edilmeyecek sonuçtur. K. Suriyede, Libyada, Azarbaycanda bunun kulanıldığı artık imkar edilemiyor. Hat ta, açıkça ödenen paraya dek bunlar sıralanıyor. Bu türkiye için ikibinlerle yeni bir örgütlenme, siyasal müdahale şekli haline getirildi. Şimdilerde, Keşmir için Pakistan adına savaşacak Cihatcıların başta Suriyeden toplanmaya çalışılınıyor. SUriyeden derken de salt Suriyeli dyeil, bu ülkeye sokulup savaştırılan savaşçıların da olduğunu burada ekleyelim.

Bir başka konu da şu: Azarbaycan elbet bir devletdir. Ama, yönetim şeklinin hanedan tipi otoriter olduğu da kesin. Savaştaki kazanma probagandası bolca yapıldı. Ama, Azarbaycandaki yönetim şekli ile yapılanlar pek haber edilmedi. Örneğin, senelerdir topraklarından kaçan Azerileri devletin nasıl kötü koşullarda yaşatığı da eklenmedi. Oysa, ALiyefler döneminde kaçan Azerilerin yaşam koşullarının çadırlarda olduğu bilgileri dünya kamuoyunda bol bol yayınlandı. Bunun da haberi ve duyarlılık adına kamuoyu oluşturma bilgilendirmesi de yok sayıldı….

Yine önemli kaçırılan başka bir konu da şu: Azarbaycanda İsrail üstü olduğunu kaçı biliyor? Bilip de son gelişmelerle, kaçı yorumlarında yerini vurguladı? Nitekim, son irranda katledilen nükler fizik mühendisi nin bazı idiyalara göre Azarbaycandaki İsrail üstlerinden oldukça yararlandığı anlatılması da duyuldu. Dahası, son ırak, iran üzerindeki İsrail provakasyonlarında Azarbaycan İsrail üstünün önemli rolü hep konuşuldu. Daha kolaylık sağlandığı da belirtiliyor.

İkinci Karabağ savaşında da israilin verdiği desteğin oldukça önemli yer aldığı da gerçek. Satılan silahlar, insansız hava araçları ve ilk defa denenen dronlar ve balistik Füze silahları da savaşta kulanıldı. Bunun, Ermenistan askeri gücüne önemli hasar verdiği de kesin. Fakat, nedense hep Türkiye öne çıkarılırken, Türkiye yetkilileri yerine göre Azarbaycandan daha keskin demeçler verilirken, israilin rolü pek de öne çıkarılmadı. Oysa, İsrail gerçeği bir anlamda komşu olan irana yönelik provakasyonlar için endişeye neden olmaya yetiyordu. Bir anlamda, Batı Emperyalizim Türkiye ve İsrail sayesinde Kafkaslara Azarbaycan sayesinde adım atıyorlar. İsrail iranı kuşatma adına Türkiye ise Orta Asyaya gitme hedefli yeni Osmanlı planına hamleler sağladı.

Azarvbaycanın bu koşullara nreye kadar evet veya eklenip savrulacağı da başka soru. Şimdilik, sistemsel çıkar ile Azarbaycan yönetiminin hedeflri çakışıyor. Üstelik, Azarbaycan zengin petrol kaynaklarına sahiptir. Tekeler buraya akbabalar gibi üşüşürken, Azeri eliti de zenginleşiyor. Ama, ülke yoksuluk içinde. Böylesi çelişkilerle dolu ülke  haline geldi.

Gördüğünüz gibi, Azarbaycanın konuşulmayan yönlerini de ekleyince, öyle söylenen ırkçılık damlayan sözlerin ötesinde başka koşulların da oluşu karşımıza geliyor. Anti demokratiklik, Emperyalist oyunların oynandığı, diktatörlüğün hakim kılındığı ve hepsinin de ortaklaşan pay alma hırsları, böylesi taplo olayı yaratıldı. Karabağ mı: sanırım bu konuyu doksanlardan beri yazıp Kıbrısla kıyaslayınca, rollerin ters olması gerektiğini hep yazan kişilerden birisiyim. Olay Karabağlılar için deyil sistemsel hegemonyaya dek taşınması da ders alıcıdır.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
327AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin