Yılın bitmesine artık saatler kalıyor. Tüm dünyada olduğu gibi 2020 yılına damgayı pandemi süreci vurdu. Sağlık salgınıyla sistem önemli yansıyışlar gerçekleştirdi. Bunları önce Dünya ile sonra bağımlı olduğumuz Türkiye ekseninde kısaca değerlendirdim. Mutlaka, önemli eksikler kaldı. Buda kısa makaleye sığdırıanlarla ancak mümkün oluyor. K. Kıbrıs da pandeminin tayfununa takıldı. Elbet, Kapitalist sömürge gerçeği, ilahkalaşma adımlarının yoğunlaştığı koşullarda yakalandı. Şüpesiz bunun da ikili sonuçlarla seneyi bitiriyor. Korona salgınındaki hem koşullar nedeniyle yetersizlikler ve şansların tuhaf buluşmasının izlerini hem de fırsatı kulanan AKP rejiminin daha bir bağımlaştırma politikaları birlikte ilerledi. Öyle ilerledi ki Korona salgınıyla birlikte en başta Türkiyenin en yakın işbirlikçi partisi UBP dahi Erdoğanın müdahalesinden kurtulamadı. Ersin Tatarı saraya, silikleşen Ersanı başbakan yaparken ki müdahalelerle, aslında UBP partinin de örgütsel bağımnlı kalabalık halaine doğru taşıdı. Bunlar hep dünyada yaşandığı gibi Pandeminin K. Kıbrısı dalgarlarla vurduğu şartlarlda gerçekleşti…..
Kuzey Kıbrıs, 2020 yılını sözün kısasıyla, yerel yönetimin etkisizliğinin daha da belirleşerek, direk Türkiyeden Fuat Beye bağlanan süreci yaşadı. Zaten, sömürgesel kültürel gerçekle en iyi olma ile bağımlılık öylesine kısgaç yaratı ki artık direk TC gerçeği burada da yaşanıyor. Ancak,tıpkı pandemi süreci gibi, hala egemen elit ısrarla yalanlara sarılıp, adeta yeni masalar da yazıyordu. Pandemi süresindeki başarısızlıkları başarı diye yuturduğu önemli kitlelere de ulaşıyordu. Koşulların yardımı ve Güney Kıbrıs ile Türkiyenin aldığı sınırlamaların yansımasıyla oluşan pandemi önemli koşullar, bu acemiliklere adeta yaradı. Öyle ki yönetim odenli basiretsizdi ki Pandemi adaya uğraarken, onlar seçim istihtamlarını dahi sağlık ağırlıkllı yapmadılar. Hanedan tipi yerleşimler gerçekleştirdiler. Testkerin dahi doğru veya yanlış tartışmaları da yaşandı. Nitekim, unuturulmaya çalışılan şu tepki önemlidir: Sağlık makamcısı ve “senpatik” denilen Ali Patariyacı “yeter yahu, test var da ben mi yapmıyorum; ne diyor bu” diye isyan yaptıydı. Böylesi tutumlara rağmen gerçekten şansın veya oluşturulan izole koşullar K. Kıbrıstaki koltukçuların işine yaradı. Tabi ki verilen rakamların şüpeliği de unutulmamalıdır.
Korona salgınında tıpkı öteki fırsatçı rejimler gibi, Kuzey Kıbrıs için de geçerliydi. Nitekim, fırsatla seçim dönemini de kulanarak, yandaşlar işe alındı. Türkiye dünyanın pandemi çenberindeyken, ilhak adımlarını yoğunlaştırdı.Kimse, yapılan vatandaş miktarını sormadı bile. Seçimler de yapıldı. Daha net müdahalelerle ve teslimiyetlerle oluşan sofra gibiydi. Garip olan başlangıçta başta UBP kesiminin bir kısmı dahi Ersin Tatarın saraya gitmesini istemezken, sonuçta Tatar hem de beklenmeyen oyla saraya gönderildi. Ayni şekilde kurultayda dahi aday olamayan ve Başbakan makamı için seslendirilmeyen Ersan Saner de bu mevkiye getirildi. Öylesine müdahalerle getirildiler ki yatırılan paradan, Erdoğanın hem de seçim yasaklarını göstere göstere delerek yapılan müdahalelerle yapıldı. Dahası, UBP kurultayına dek uzanan direk müdahalelerle adaylar çektirildi, kurultay dağıtıldı ve en silik denecek ve beklemedikelri halde bu yere gerip itibar edecek şahsiyetler seçtirildi. Bunlar net yaşanıp, göstere göstere yapıldı. Böylelikle, kendi partisinde dahi onay alınmadan, müdahale ile birlikte yeni bir işbirlikçi rejim kurgulanıp gerçekleştirdi. Bir yeni adımla: direk Ankarra talimatlarıyla, telefonların gece yarısı çalınarak, gönderilen temsilcilerle gerçekleşen Kuzey kIbrıs yapısal ilhak hamlesi oluşturuldu.
Nitekim; “Türkiyenin sayesinde, Türkiyenin yardımıyla, telefonumu açıp Cumhur Başkanıma rıca ettim” ifadeler yükselen sesllerle tekrarlanıyor. Bazı uydurma sahnelerle de iyi para alma hikayeleri de yazıldı.***
Ayni şekilde, Varosi veya Türkçeleştiren adıyla Maraş konusuna da hamle yapıldı. Direk, askeri yetkililerin Erdoğana “buyur edin açalım” diyerek kapalı utanç şehirin açılımı da başlatıldı. Onca kesin Güvenlik konsey anlaşmaları veya iki toplum liderli anlaşmaların da çöpe atılmasını yaşadık. Hala, gerçekleri görmek istemeyenlere de 15 Kasımda piknik yaparak gözlerine sokuldu. Uluslararası haklar, kurallar falan adeta elin tersiyle itilirken, gariban muhalefet ya kendine haber verilmediğini veya uluslararası hukuk kelime sınırıyla yetinip karşı çıktığını zanetmeye devam ediyordu.
Buna benzer birçok daha konu yaşandı. İç konuların elbet seçim taplolarından birinin de Ersin Tatarın resmen tarikatlarla zikir acemi oynamasıydı. Tarikat denilen yapılar artık güçlü örgütler şeklinde ilerlemeye devam ediyordu. Türkiye Diyanet başkanı tıpkı Türkiyedeki gibi, adaya gelip başta vakıflara karışıp kadem hukuklu bakışla yeni sayfaları açtı. Bunlar gayet doğal şekilde yaşandı. Tepki çoğunda olmadı. Hele enson, Avrupa gazetesine Türkiyede açılan davalara dahi örgütler ses çıkarmayarak geçiştirmenin ötesine gidemediler. İngiltereden Türkiyeye giden Kıbrıslı birinin hava alanından geri gönderilme durumu yine birkaç kesim dışında haberi dahi yapılmadı.. Enson, Avrupada çıkan ve geçen yıl patlama yaşanan askeri üst idiyası da burada yankılanmadı. Ayni durum Afyon, Urfadaki askeri üstlerdeki patlama için idiya edildi. Buna da duymama ile yanıt verildi.
Tabi unutmadan; Ersin Tatarın İngiltere tarafından interpolda tutuklanma kararı vardı. Sesiz sedasız kaldırıldığı da duyuldu. Böylelikle Ersin Tatar senelerdir gidemediği ingiltereye yolanıp şovunu da yaptı. Yine Ersin bey saraya adımını atarken, moderin bir araba almaya yöneldi. Lüks ve işbrlikcilik gözleri bazen karartır. Tabi konu üzerine benim de yazdığım şu soru kayboldu: Türkiye Tatarın tutuklanmasını kaldırırken, ingiltereye hangi karşılığı verdi? Hele ayni zamanda Türkiyede öldürülen Mİ6 ajanı hikayesi de karanlığı çok…..
Kuzey Kıbrıs bunları yaşarken, pandemide ayni teslimiyetin aşı versyonunu da tekrarllıyordu. Devlet olmadığını, bağımlı olduğunu, işbirlikçilikteki silikliğin yansıyışını anlatıyordu. Türkiyenin ve Avrupa aşılarından Kıbrıs Cumhurieytin verecekleriyle aşı yapılacağı tutumu mevcuttu. Ama, dönüp de başarı hikayesi yazmak da işin şanındandı. Ekonomiyi yazacak deyilim. Bir ülkede kurulacak hükümetin Türkiyeden daha iyi para alma yarışına girişilen, Türkiyenin onay vermesiyle kurulan yönetim gerçekleri ışığında buna ekleyecek kelime kalır mı? Hele pandemi hastahanesi veya boru tamiri konusunun propagandayla nasıl siyasal kulanıma sürülmesini de yaşadıktan sonra…..
kısaca, K. Kıbrıs, görüşmeler falan yapılmayan, pandemi sürecine giren ve Türkiyenin daha da direk yetkileri eline aldığı bir yılı geride braktı. Hala toplumlar arası görüşme romantizim sığıntılığı muhalefeti ise yönünü nereye çevireceğini de bilmediği öteki koşullar da mevcut. Özetimiz bu.