İran siyasal tarihte bölgesel olarak önemli güç halindeydi. Nitekim, Sovyet dağılması sonrası Amerikaya göre “yıkılacak şer eksenli devlet”, israile göre, “bölgenin en tehlikeli güvenlik ülkesi”, ABD Sudi Arabistana göre ise “mezhepsel temel karşıt düşman” olarak siyasal karşıtlığa konuldu. Bu anlayış ile de irana karşı saldırgan ve anbargolu temel noktasından hareket edilip, politik stratejiler konuldu. Bu karşıtlık başta Sudi ile İsrail olmaz denileni gerçekleştirip, irana karşı ortak davranma aşamasına geldiler. Öyle ki konumuz olan öldürme olayından önce İsrail başbakanı Sudi Arabistana gidrek kıral ile “gizli görüşme” yaptılar. Bunlar, son suyikas olayını anlamamızda önemli genel bakışlardır. Halbuki iran emperyalist sistem içinde bulunan devlet di. Fakat, Kapitalis işleyiş ilkelerine uygun düşman bulma zorunluluğu sonucu kapitalist içi rekabet ve sömürgeleşmenin yeniden gerçekleştirilmesi adına sistemin önemli güçleri hem düşman ilan etme ile askeri mekanizma işlerken, iran pazarının da ele geçirilmesiyle de sorun giderme ihdiyaçları ile hareket etmektedirler. Buna uygun, medya da algı oeprasyonları ile kulanılan fetişizme uygun kelimelerle iran ve bazı başka ülkeler şer veya güvenlik adıyla yıkılacak karşı ülkler ilanına eklendiler.
****
İrana karşı ambargodan tutun, uydurulan gerekçelerle kısıtlı saldırıdan ablukaya varan tutumlar sergilendi. Bir anlamda, iran Emperyalist Ortadoğu projesinin tasfiye edilecek stratejik ülkelerden önemlisiydi. Üstelik kısa zamanlı Trump geçiş dönemi vardı. Trump, hem Bidenın kazara bazı yumuşama adımı atmasına takoz koymak, hem de kendi stratejisine uygun gelişmeleri sağlama adına zaten iranı hedef göstermeye devam ediliyordu. Nitekim, Kısa zaman önce Trump irana karşı askeri saldırı yapmak isteyince, Genelkurmay başkanının engel olduğu haberi çıktı. Pek de fazla yaymamaları da işin algı bölümü olmaktadır.
Tam da geçiş dönemi yaşanırken, Amerikan taktiği durranlaştırılırken, birden öldürme haberi yayıldı. İranın nükler fizikçisi, nükler prokramın sorumlusu ve savunma bakanlığında görevli olan Muhidin Fahrizat öldürülme bilgisi duyuldu. Hemen, hedef İsrail olarak konuldu. Oda ret etmedi. Hat ta, önceden suyikast girişimi olup Muhidinin kurtulduğu ek bilgisi de eklendi. Elbet, böylesi önemli şahsiyetin nasıl oldu ve korunmasında böylesi zafiyet olduğu soru işaretlidir. Fakat, İsrail zaten hep irana saldırmayı söylüyordu. Üstelik, İsrail başbakanının başı da beladaydı. Yolsuzluklarla yargı yolunda. İsrailin terör devlet eylemleri de kanıtsanıp sorgulanmama sonucu da ne yazık vardır. Nitekim, irandakisaldırıdan önce, israilin Suriyedeki İranlıların askeri tesislerini de vurduğu duyuldu. Haber fazla yayılmadı. Bir anlamda İsrail irana karşı çok saldırı yaptı. Hem de önemli bilim adamlarını katlederken, tesisleri de darbeledi. Böylesi politik bir gerçeklik de var.
Başka bir gerçeklik de şu: israilin Azarbaycanda askeri üstü var. Rahmetli Robert Feeske göre bazı çevre ülkelere müdahaleler, suyikastler bu üsten yapılıyor. Tıpkı Amerikanın Türkiyedeki üstlerinden veya İngiltere ve ABD Kıbrıstaki İngiliz üstlerinden yaptıkları gibi. Şimdilik Azarbaycan pek de siyasal tartışmaya konulmuyor. Ama, özellikle iran Cihatcıların da yöreye gelmesiyle konuyla sıkıntılarını söylemeye başladı.
Aslında,son dönemde Aemerika irana karşı epey anlaşmalara rağmen devlet terörüne geçti. Yapılan nükler anlaşmadan çekilip, ardından anbargoları da artırdı. Kasım Süleymani gibi önemli askeri liderleri göstere göstere vurdu. Devamında, bazı güçlere de yardımlarla rejimi devirmeleri için teşvik yaptı. Ne yazık dünya bunlara ses çıkarmadı. Sudi Arabistan ise mezhepsel nedenlerle direk irana karşı saldırıları hep destekledi veya talep ederek rolunu ortaya koydu. Amaç ise toplamda iranın parçalanmasıdır. Devletin bölgesel güç olarak çıkmasıdır. Konulan Avrasya Stratejisiyle de iran sonrası uzun vadede Çini kuşatmaktır.
Başka paradoks da şu: iran hep nükler silah konusunda suçlanır. Halbuki son saldırıyı yapan İsrail nükler silah sahibi. Üstelik, denetime de kapalı! ABD ise ilk nükler silahı Japonyada kulandı. Ama, kimisi sahip kimisine de engel koyma iki yüzlülüğün sistemsel özüne tanık oluyoruz. Oluyoruz da anlamıyoruz. Anlamamazlığa vuruyoruz. Bir ülke bilim adamının vurulmasının normalleşip, katledenin terörist haline güvenlik kapağına duyarsızca kabullenme tuhaflığında savrulup duruyoruz.
Halbuki Atmışların sonunda ve Yetmişlerde devrimciler Türkiyede Amerikan üstlerine karşı çıkıyorlardı. Üstlerdeki nükler başlıkların kaldırılmasını istiyorlardı. Garip gelmeyecek davranışla, buna karşı çıkıp üstleri savunanlar da milliyetçiler ve İslamcılardı. Şimdiki AKP ve MHP kesiminin bu üstlere yürüyen devrimcilere saldırması yaşanırlığı gerçekleşti.
Yine, Küba krizinde yapılan Sovyet ABD anlaşmasında Küba ve Türkiyedeki nükler başlıklı füzelerin çekilmesi konusu vardı. Fakat, Kenedinin rıcası üzerine de Türkiye bölümü sonradan ortaya çıktı. Bölesi bir de nükler hikayeler vardır.
Kısaca, iran belli ki saldırı ve provakasyonlara epey uğrayacak. Diplomasi deneyimi ve tercihi gelecekte çok önemli olacak. Bidena dek beklemek veya karşılık verme ikilemi politik ikilemde duruyor. Fakat, İsrail ve Amerika belli ki provakatif saldırıları sürdürecektir. Gider ayaklı Trump ile koltuğu koruma adına Metanyahu bu kurala sarılacaktır. Hele halkları da hala bunu yutuyorlarsa,,şe devam diyeceklerdir. Sadece iranda deyil, deyişik ülkelerdeki iran yerleri hedef halindedir. Çaktırmadaan veya sesizce onay verecek bol ülke de var. İran ise hep sıkışma konumunda. Anbargo abluka sıkıntısı ve hoşnutsuzluklar, ülkede sıkıntı yaratmaya adaydır. Etnik ve mezhepsel kırılmaya da deyinme fırsatı aranacaktır. Yeniden Ortadoğudaa iran oldukça önemli. Hala direk itifakcısı da yok.
Bakalım geçiş dönemi ve Bidenlı Amerikaa ile bölgesel güç iran satrancı hamleleri nasıl ilerleyecek?