yaklaşımlarÖzkan YıkıcıGüncelleşmeye doğru Batı Sahra – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Güncelleşmeye doğru Batı Sahra – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Bir gün gazetesinde iprahim Varlının da konuyla alakalı makalesini okuduktan sonra, olaya bir de K. Kıbrıs penceresinden deyinmeyi görev bilecek derecede kendimi verdim. Bazı sorunlar vardır ki basıt coğrafi ayrılıklar veya devlet ile alt kesim bakışıyla kolayca deyişecek yerlerdir. Üstelik, politik bakış ile siyasi hedef benzerlikleri de ilgili konulara bakışta önemli farklılıkların da olması normaldır. Sık sık ilk yazılarımda fazlasıyla deyindim: Türkiye Kıbrıs ilişkilerini ve K. Kıbrıstaki yapılanışın Türkiyeleşme koşuluna ısrarla parmak bastım ve basmaya devam edecem. Ayrıca, bazı konularda onca Türkiyeleşme durumuna rağmen, yaklaşımlarda deyişken duyarlılık da olmasının normal olduğunu da yazdım. Çünkü, Türkiye K. Kıbrıs yapılanışı, siyasal idolojikleşme düşünceleri yanında Kıbrıs ile Türkiyeden bakarkan koşul farklılığı nedeniyle önem verme veya farklı deyerlendirmelerin de olmasının gayet normal olduğunu da uyardım. Nitekim, Türkiyede devlet gözüyle bakarken veya sınıfsal ezilen halklar kuralıyla siyasal duruş sergileyenlerin nasıl ki K. Kıbrıs bakışı deyişmesi normalken, ayni şekilde bir konuda Türkiye ile Kıbrısın yaklaşımında ve örneklem bakışlarının da deyişik olması da önemlidir.

Örneğin; yetmişler dönemidne Türkiyeli devrimcilerle konuşurken, bizim Doğu Timor, Batı Sahra gibi konuları öne çıkarırken, ayni dönemin Kisincır droktinlerinin yeni sömürge ülkenin daha küçük ülkeyi işkal etme politik gerçeğinin önemli yansıyışı vardır. Nitekim, Doksanlarda Doğu Timor olayını ben yorumlarken, Endonezyanın demokratikleşme deyişiminin en önemli göstergesinin Doğu Tümorun yapısında şekilleneceğini yazdım. Nitekim cunta sonrası deyişimlerle birlikte Doğu Timor da bağımsızlaştı. Tabi ödediği bedel de çok ağır oldu. Ayni durumu Türkiyedeki devlet içi çatışmalarda Kıbrısa yakalşımla da sınanması gerektiğini yerinde belirtim. Çünkü, sömürgesi veya ilhak edilmek istenen ülkedeki yaklaşım ayni zamanda demokratikleşme ilkesine de önemli göstergesi olacaktır. Tıpkı tersi gibi ilhak veya sömürgeleşen ülke eğer sömürgecilikten kurtulma adına ilk adımın kendini sömüren ülkeyi görmekle başlayacağı gibi.*****

Bunları elbet güçlü devlet veya sömüren ülke kesimi kolay kolay yazmaz. Zaten tarih bunlarla doludur. Hat ta ezen veya bağınlılık yaratmak isteyen ülke, kendine karşı çıkan sömürge veya ilhaklaşmaya yöneldiği ülkeyi, güvenlik sorunu veya milli bütünlüğünü bozma adına şiddetle bastırmaya çalışır. Bukadar, laf boşuna deyil. Çünkü bunlar pek de gündeme gelmez. Bozulmak istenmeyen siyasal gidişin karanlık sayfalarında kalınmak tercihtir. Hat ta bunları söylemek suç veya basit şekliyle hayin ilan edilmeye yetiyor.***

Özellikle yetmişler ortasında Yeni sömürge ülkelerin daha küçük bağımsızlık adımındaki devletleri işkal etmek veya bağımsızlıkları sonrası sola yönelmeme adına güvenlik adıyla askeri müdahale yapıp engeleme stratejisi de bizat Kisincir droktininde vardı. Uygulandı da. Deyişik nedenlerle direk ABD veya İngiltere dyeil çevresel kulanıma aday ülkelerle gerçekleştirildi. Yoğun bir sol paranoya olduğunu, Viyetnam yenilgisinin de yaşanmasıyla, Küba devriminin hala etkisinden kurtulamaması da konuyu derinleştiren travma halindeydi. Bu yerlerden birisi de Batı Sahra yöresiydi. İspanya işkalinde olup sömürge yöntemleriyle kulanılan geniş coğrafyaydı. Cezayir, Fas ve Morintanya ile çevriliydi.

Yetmişler ortası Klasik sömürgeciliğin son kalelerinin de yıkılma dönemiydi. Portekiz ve ispanyada cuntalar yıkılırken, klasik elde tutulan sömürgeler de kaybediliyordu. Portekizin Angola ve Mozanbik bağımsız olurken, ayni konumda Doğu Timorun sosyalist çizgide bağımsızlığa gelirken, Endonezya müdahalesiyle yeniden işkal altına girildi.

İspanya da Franko sonrası demokratikleşme ile Batı Sahra bağımsız olma adayı idi. Buranın mücadelesini yürüten Polisaryo örgütü alışılmamış şekilde Arap sosyalist demokratik prokram savunuyordu. İspanya çekilir çekilmez, Fas ve Moritanya Batı Sahrayı işkal eder. O  dönemin bağımsız blok ülkesi Cezayir de Polisaryoyu destekliyordu. Daha sonra Libya da Fas yanında yer aldı. Zengin fosfat maadenleri ve polisaryonun demokratik sosyalist çizgisi, böylesi bloklaşma da oluşturdu.

Dünya bu konuda net tavır koyamadı. Ancak, Moritanya belirli dönem sonrası işkalden geri çekildi. Hemen Fas bu boşluğu dolrurmaya girişti. Polisaryo da silahlı eylemlere devam ediyordu. B.M. çabasıyla Sahrada referandum düzenlenmesi önerildi. Polisaryo özellikle işkal sonrası yerleştirilen Faslıların oy kulanmamasında direndi. Doğrusu karşılık da buldu. Fas görünüşte yine de uzun tartışmalar sonrası referandumu kabulendi. Fakat, oldukça zorluklar da çıkardı. Çünkü Batı Sahralıların referandumunun bağımsızlık olacağı kesindi. Dayatılan Polisaryonun silahsızlandırması karşılık ilk başta bulmadı. Sonradan koşulları da kulanarak polisaryo askeri silahlı mücadeleyi braktığını açıkladı.****

Sorun referandum beklentisiyle donduruldu. Fakat: B.M. kesimi pek de konunun üstüne gitmedi. Beklenen refernandum ve kimlerin oy kulanılacağı açığa çıkarılmadı. Drum buzdolabındaydı. Fakat, Karabağ konusundaki öngörüm yine haklı çıktı. Dondurulan sorunlar dengeler deyişince veya krizi havale etme adına da kaşınmaya hazır mavzemeydi. Nitekim, geçenlerde Fas Moritanya kapısını kapatarak Batı  Sahralıların fitilini çekti. Çatışma haberleri geldi. Polisaryo yeniden silahlı mücadeleye dönüş sinyalleri verdi. Böylelikle ötelenen bir işkal yeniden sorun olmaya aday haline geliyordu.

Elbet klasik suçlu da hazırdı: Cezayir. Oysa olay öncelikle Batı Sahranın geleceği oluyordu. Büyük çöl coğrafyası ve dağınık yerli az nifus gerçeği vardı. Fakat, fosfat maden zengiliği de söz konusu. Bir de okyanus denizine hakim gerçekliği oluşuyordu. Bunlar hep ötelenen, dondurtulan, kararlara rağmen uygulanmayan Batı Sahre gerçeği, bölgesel ülke çıkarı ve giderek yöredeki emperyalist sömürme hırsı, konuyu yeniden dondurmadan, krize doğru yöneltme tehlikesi iyice artı. Hele de Fasın Cezayir ile krizi de eklenince, olayların epey karışacak potansiyeli vardır.

Burada Annan planına göre Polisaryo örgütü işkal sonrası yerleşen yoğun Faslılara referandum hakını vermemeyi başarır gibidir. Aslında Fas bir noktada geniş özerkliği dahi kabulendi. Bir farkla, kendi nifusunun yoğun olarak yerleşmesine karşı çıkılmaması koşuluyla. Polisaryo bunu da ret etti.

Bilmem: neden Batı Sahrayı yazdığımı anladınız mı? Eksradan, konuya uluslar arası güçlerin de bölgede oluşunu eklememe neden varmı? İşte Kıbrısta olmanın siyasal gereksinimi buralarda gizzli. Konu onun için yazılıyor.  Anlayan anlar.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin