Nereden baksanız hep olumsuz manzaralar var. Türkiye kendi başına Orta Doğu’da, Kuzey Afrika’da ve Kafkaslarda günden güne sorunlarına sorun ekliyor. Türk Parası günden güne değer yitirmekte. Şu anda Kuzey Kıbrıs’ta alış gücümüz günden güne düşmekte. Seçim sersemliği gene her zamanki gibi müdahaleyle sonuçlanmış, resmen Türkiye seçimlere müdahale etmiş ama sorunlar durmakta. Seçim sonrasında Türkiye’ye dönen AKP ve MHP kodamanları Türkiye’de kahramanlar gibi karşılanmış, sanki bir ülkenin seçimlerine müdahale üstün bir meziyet olarak algılanıyor Türkiye’de. Çünkü uluslararası hukuka saygı sıfır derecesinde. Belli ki müdahalenin esas ağırlığı görüşmelerde ortaya çıkacak. Pervasızca Maraş açılmış ama Dünya Kamuoyuna kaos ve buhran mesajı verilmiş. Türkiye uluslararası hukuku takmamakta. Berlin’de de bu seçimlerin uzantısını göreceğiz. Herhalde büyük kahramanlık gösterisiyle anavatanına iyi gözükmek için birileri keskin kılıcıyla söküp atacak herşeyi. Ve bu kahramanlığın arkasında da döviz gene roket hızıyla yol alacak, bu darbe ile Kuzey Kıbrıs ve Türkiye ekonomileri bir çöküşü daha görecek.
İnsan nasıl olur da ülkesinin hatta en önce insanının geleceğiyle bu kadar pervasızca, bu kadar derinine ve ileriyi göremeden oynar onu sorarım kendime. Yahu kriz çıkardığın, bir yerlerde savaş olayı yarattığın zaman ülkendeki halkın bundan zarar görecek, sen bunu bile bile yaratacak ve sonra da gene düşüncesizce hiç bundan halkın etkilenmemiş gibi hareket edecek, her gün için halkının mutfağında, cebinde delikler yarattığını, sosyal patlamalar yarattığını takdir etmeyecek, bildiğince o zararlı politikalarına devam edeceksin. Gerçekten insan böyle bir kafa yapısına şaşa kalır. Hele sosyal medyada bu tip çılgın politikaları hayranlıkla alkışlayan, yaşanmışlıklara rağmen arka çıkan meraklılara da rastladıkça diliniz uçuklanır. Bu tip insanlar TL ödenmez mi? Bu tip insanlar hiç çarşıya çıkmaz mı? Çıktıkları zaman çocuklarına süt ve gıda maddesi görtüremediklerinde kalpleri sızlamaz mı? Sonra da siz bu insanlara “Yahu yapmayın etmeyin bunlar her iki ülkeyi de buhrana sürüklüyor, şu anda İstanbul veya Türkiye’nin büyük şehirlerinde veya Kuzey Kıbrıs’ta bu olaylardan dolayı evine süt ve ekmek götürecek insanlar acı çekmektedir” deseniz hemen size Türkiye’nin desteğiyle Libya, Azerbeycan ve Suriye’de olan savaşlardan ve ilerisi için bunların ne kadar getirisi olacağından bahsederler. Doğu Akdeniz’deki yükselen tansiyon ve krizden ötürü ise yakında gaz ve petrol borularından gelecek karın kokusundan bahsederler. Siz savaş çıkacaksa ölecek olan insanlardan, sakatlardan, oluşacak olan acılardan bahsetmek isteseniz de onlar hemen cevabını da veriyorlar, “Kan dökülmeden, savaş yapmadan getirisi nerede görülmüş?” “Bir şey kazanacaksan kan dökmen lazım” diyorlar.
Yakın zamanda savaş gibi bir pandemi yaşandı. Ekonomi durdu ve bu insanlar da şikayetçi. Geçen hafta sonu İzmir’de bir deprem yaşandı ve insanlar öldü. Deprem sırasında şu ana kadar 79-80 insan öldü (İleriki günlerde bu sayı artabilir). Bunun bile ülkeye büyük zararları olduğuna şüphe yok. Peki bir genel savaşla hem Kıbrıs’ta hem de Türkiye’de ve çevrede bunun zararlarından bahsediliyor ve bu savaşın etkisinin deprem, ve pandemiden ötürü oluşan zarar ve acılardan daha da fazla olacağı gerçek değil mi?
Depremlerin, savaşın ve pandeminin acılarını ve korkunç etkilerini yaşamak veya yaşamamak önemli değil. Farkındalık önemli herşeyden önce. Aslında empati yapmanız ve o acıları kendi içinizde duymanız gerekiyor. Bu tip insanların ekonomileri çok iyi ülkelere bakıp savaştan uzak ülkelerin ne kadar refah içinde olduğu ve hayatlarının mükemmel olduğunu ekonomilerinin de tıkırında işlediğini görmeleri gerekiyor. Ha, o sağduyu da yoksa bu tip insanlara birşeyler anlatmak da aslında gene faydasız.
Savaşsız, afetsiz ve sorunsuz bir bölge ve ülke diliyoruz…