K. Kıbrıs seçimin ikinci turuna doğru, son zamanını yaşıyor. Direk Türkiye müdahalesiyle öylesine travmatik ayrışmalar oluştu ki Ersinin çok ötesinde bir Tatar ile AKıncıyı pek de istemediği savunma eksenine taşıdı. Klasik gerçek yeniden yaşanıyor: Kıbrıstaki Türkiye gerçeği… Türkiyedeki devlet içi dönüşümleri yazarken, prokramlarda seslendirirken, önemli çoğunluk beni hep geçmişte kalma veya rüya görmekle suçladı. Ben yeniden haklı çıktım. Fakat, alacağım yok! Resmen seçimin çizgisini direk Erdoğanın açık müdahalesi ve tıpkı türkiyede olduğu gibi, yasal kuuralları da yerlebir ederek gösterdiği tutumla, seçimleri inanılmaz ikileme soktu. Oysa, Akıncının hiç de öyle bir niyeti yoktu. Hat ta, her yazımda yazdığım gibi ısrarla Türkiyeye yakınlaşmaya çalıştı. Fakat, Akıncı, istemediği bir yerde kendini savunmak zorunda da brakıldı. Net söyleyelim: biz hep gerçeklerden kaçtık. K. Kıbrısı normal ülke gibi algılatmaya çalıştık. Yapılanışa ve onursuzluluğa karşı çıkanları hep hayinliğe varan suçlamalar yapıldı. Şimdi. Sistem hem düşman yaratma ama yeni bir açılım la siyasal hamleler de yapma ikileminde müdahaleler gerçekleşiyor. Belli ki bu durum olduğu gibi devam edilmesini de istenmiyor. Boşuna dyeil, hep bağırıp da karşılık bulmadığım “Türkiyedeki gelişmeleri doğru okuyalım, orada önemli deyişimler var ve buraya da gelecek” uyarılarım hep alayla ele alındı. Hat ta parlementer partilerinin savunucuları “Kıbrısa çözüm getirecek” deyip anayasal referanmduma dahi eleştiri yapmamı kötülediler. Sonuç mu: Türkiyedeki genel politik adımların aynen benzeri seçime müdahale ile tam da ona uygun seçilen Tatarla adeta mesaj veriliyor. Boşuna dyeil ingiltereye girmeme durumunu kaldırmadılar.
- Kıbrıs ikinci seçim turunun sonuna geliyor. Bize net iki mesaj çakıldı: birincisi müdahale ile artık Akıncı tipi liderleri dahi kabullenmeyen, olanak ölçüsünde Maraş gibi konulara da müdahale olanağı zorlanacağı adımları anlatılmaktadır. Direk örtülü deyil Erdoğanın gürleyen sesiyle mesajlar veriliyor. Muhalifler de yeni döneme göre dizayine çekileceği de kesin. İkinci nokta çok önemli: başta Akıncı ve Tufanın artık anlaması gerekir: biliyorsunuz, eskiden beri garantörlük sorunu hep konuşulup sonra brakılıyor. Hep karşıta veriştirilerek prim alıp koltukta kalma çabaları yoğundu. Şimdi yeniden bize net tutumlarla anlatılıyor ki bu adada Garantörlerin olması ülkenin demokratik açılımını bir yana istenilenin dışına çıkılmayacağı mesajı vurgulandı. Ayni durum 74 yaşandı. Yunanistan darbeyi ve Türkiye müdahale ile adaya gelip yerleşti. Yine de garantörlerin rolü anlaşılmadı. Unutmadan Birleşik kıralık da hepsini onayladı veya yönlendirdi. Sonra sanki bunlar hiç olmamış gibi Kuzeyde hep tabu halinde Grantörlük olmaz sa olmaz klişesine devam denildi. Şimdi, bu garantör hem de direk baskılarla seçimlere yeniden müdahale yapıp hat ta garantörü olduğu Kıbrıs cumhuriyetinin yok olduğunu haykırırken, muhalif adaylar dahi garantörlük çizgisinde durmaya devam ediliyor. Yeniden belirtecem: Akıncının savundukları malum. Garantörlük dışına çıkmadığı da kesin. Görüşmelerde tüm hazırlıkları Türkiye ile birlikte yaptı. Kısaca, Akıncı veya Tufana Türkiye ile ters düşmelerini söyleyemeyiz. Söylenecek olan Erdoğanın tutumundan kaynaklı eksene bakma cesaretidir. Üstelik bağımsız ve egemenlik yanına devleti korken, hiçbir ülke yönetimi kendi cumhur başkanına yapılan net saldırıları savunmaz. Bunu yine Türkiyeye bakarak Erdoğana gelen brakın müdahaleyi eleştirilere dahi CHP nasıl Erdoğandan Erdoğancı kesildiği pratiği gözümzün önünde.
Bu koşullarla yavaş yavaş Pazar gününe geliyoruz. Sokak siyasal probaganda gibi deyildir. Deyişik eylimler var. Kimi para bekliyor, kimi Türkiyeden para gelmez se sığınarak tavır korken, onca saldırı karşısında tüm eleştirilerine ve yarın yeniden mahcup olmaya rağmen Erdoğanın baskısı sonucu, Akıncıya oy vereceğini söylüyor. Çünkü, gerçekten şimdi bazı kesimler Türkiyede neler olduğunun bir kısmını buraya yapılanlarla biraz olsun anlamaya başladılar. Tabi, ne acıdır ki Maraş veya Varosi olaylarında olduğu gibi işbirlikçilik le rant beklemenin tutsağı olan kesimler de vardır. Fakat unutmayalım: Ersin veya bir başkası, işbirlikçi olduğunu unutmayalım. Burada iş yapmıyorlar derken, bunun Türkiyenin siyasal seçkisi olduğunu da yanına korsak, anlamı olur. Ersin Tatar ve ekibinin Korona salgınındaki net tutarsızlıkları bir yana resmen bir dedikleri ötenkini tutmazken, sıkılmadan başarı hikayeleri anlatılması da ayni resmin probaganda aygıtı olarak yapıldı. Anlayacağınız: Türkiye devleti böylesi işbirlikçilerle geleceği fırsata göre şekillendirme hamleleri başlatıyor. Akıncı kazanırsamı: bunu da zaten biliyoruz. Yalnız, birçok çevre konuyu bir anlamda Erdoğanın müdahalesi şeklinde ayrışmaya soktu. Belli ki konuya hakim olmayan Türkiyedeki bazı çevreler de durumu Erdoğan karşıtlı moral ekseniyle yorumluyorlar. Belli olan, gerçekten şimdiden başlayan ve dış politikada krizlere oynama stratejisinin Kıbrısta yeni boyuta gelecektir. Limasol açıklarını, Baf kıyılarını dahi Türkiyenin Mavi Vatanı ilan eden siaysetin, karada neler yapacağının da sinyalidir… Elbet, Karşı tarafın da çaresizce hep bekleyeceğini düşünmek de saftiriktir.*****
Kıbrıs gelişmeleri yeniden Türkiyede de yankı buluyor. Yandaş medya uyduruk ama etkili hamaset damıtmayla propagandaya çoktan koyuldu. Bu arada sol ve aydınlar da bildikleri kadar konuyu ele almaya başladılar. AKP gerçeği ile düne dek akıncıyı Erdoğan gözüyle suçlayanlar, şimdilerde epey şaşkın. Yine sosyalistler ve demokratlar öne çıktı. Tekrar edecem: bazı eksiklikler veya yanlışların nedeni de K. Kıbrıstaki kendine aydın ve gazeteci diyenlerin eksik bilgilrinden dolayı kaynaklanıyor. Örneğin, benim de her yazısını okuduğum Artı Gerçek yazarı Doğan Özgüdenin perşembedeki yazısı okunmaya deyer. Bir önemli handikapı var. Tıpkı öteki bazı sosyalistlerde olduğu gibi: Akıncıyı sosyalist ve Deniz Mahirler çizgisine koydu. Mustafa Akıncı Sosyal Demokrattır. Devrimcilerle yakın ilişkisi yoktur. Akıncıyı bu noktaaya koyup karşıt ilan eden Erdoğanın keskin ayrıştırması sonucu günümüzde yelpazedeki duruma geldi. Bu önemlidir. Bunun dışında Doğan, buralarda artık pek anımsattırılmayan önemli Kıbrıs tarih gerçeklerini yazdı.
Gerek Doğan gerek se Baskın Oranın makalelerini mutlaka okuyun. Okuduktan sonra da aynaya bakıp düşünün. Eksiklik veya yanlış bulursanız, bizim kilerin neden bu konuda bilgilendirme yapmadıklarını da yanına koyun. Gerçekten, tuhaf bir dönemden geçiyoruz. Resmi idolojinin kendini ret ederken, solun buradaki eksikliği sırıtıyor. Onca aayrışmada zemin siyasal olarak netleşmedi. Yaaşananlardan sonra herhalde yarın eğer Akıncı kazanıp masada eski türküyü okursadır fırtına kopacak.