yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKuzey Suriye’den Yukarı Karabağ’a cihatçı kervanı – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kuzey Suriye’den Yukarı Karabağ’a cihatçı kervanı – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Son yıllarda iyice cihatçı yapısı bölgemizde sık sık duyulmaya başlandı. Her savaş anında ilgili yapının deyişik şekilde adı duyulmakta, pratikte oldukça vahşi uygulamalarla karşımıza gelmektedir. Son ısınan Kafkasyanın güneyine birden cihatçı kervanı da eklendi. Birçok batılı ajans yanında Rus medyası ve Türkiyede “Fehim Taştekin” gibi bazı gazeteciler veya Baskın Oran gibi önemli akademisyenlere dek konu aktarılmaya çalışılınıyor. İdiyaları kanıtlayacak şekilde yolun Afrin ile başlayıp Antep ve Azarbeycan yolu olarak da anlatılmaktadır. Sayı verilip hat ta “Sultan Murat” tugayları gibi Kuzey Suriyede bulunan Cihatcı yapıların üyeleri diye aktarılmaktadır. Konuyu daha derinden anlatmaya çalışanların, mezhep ayrışması nedeniyle çıkan tepkiler ve ciahtcılara verilen paranın bir miktarına komutanlarının el koyma bilgileri de akıtılmaktadır. Artık, son dönemin savaş ve kriz aktörleri ciahtcıların adını Kafkaslarda duymaya başladık. Kuzey Suriye, Libya ve şimdi Azerbeycan ülkesine Türkiye adına gönderilme bilgileri havada uçuşmaktadır. Hernekadar her zamanki gibi imkar edilse de son Libya meydanında kanıtlarıyla karşımıza dikildi. Şimdiden Azarbeycan ve Türkiyenin imkar etmesine karşın, sayılarıyla ve yol gidişleriyle, kaynaklarıyla yeniden cihatçılar dünya gündemine düştü. Yayınlanan görsel görüntülerden tutun, tanık olanların bilgileriyle belli ki yeni bir Türkiye cihatçı tartışmasının ortasına düşecek konuma geldik. En son direk Fransa yeniden “Kırımızı çizginin aşılması” açıklamasıyla, ciahtcılar resmen dünya politikasında kendilerine göre din aşkına, kimilerine göre parayla savaşanlar ve bazılarınca hala “özgürlük savaşçısı” simgeleriyle yerlerini almaya başladılar.****

Savaşların bir yok etiği ilk olgu gerçeklerdir. Daha basiti, savaş önce gerrçekleri yok eder tanımlaması çok anlam ifade eder. Başka bir gerçek de sorunlar donduruldukça, fırsat bulunca yeniden ortaya çıkar. Çözümsüzlüğe oynamak sonuna dek sürdürülemez: deyişen koşular, oynayan dengeler, unutulan sorunun daha deyişik şekilde yeniden ortaya çıkar. Bazı gelişmelere girmeden,ciahtcı konusuna kısa anımsatma yapalım:

Emperyalizmi bilmeyen ve özellikle sömürgecilik genel politikasını anlamayanlar, konuyu tarihsel gerçeği ile kavrayamaz. Daha kötüsü, yerine göre de desteklerler! Emperyalist sistem sömürgecilik için dini ve özelikle innaç ile gericiliği kulanıp hem kültürel hegemonya kurar, hem de siyasal kurumsallaşma gerçekleştirir. Yeni Kuşak Yetmişler dönemidne din özellikle İslamcılık devlet idolojik aygıt ile kitlesel destek bulma aracı olarak kulanılıp örgütlenme yaratıldı. Seksenler Afkanistan savaşında ise Emperyalist yapı topladığı Müslüman elemanlarla din merkezli cihatçı yapıların evrensel oluşumunu da kurumsallaştırdı. Sovyetlre karşı islam cihat anlayışla önemli paramiliter,milis tipi güçlü yapı oluşturuldu. Bundan sonra bu yapılar yeri geldikçe emperyalist çıkarlar için kulanıldı. Boş dönemde de münferit şekilde yapı kendi yaşam gerçeği ile politik tavırlar koydu. En vahşi uygulamaları dinsel inancın idolojik damıtılmasıyla gerçekleştirdi.***

Son versyon ise BOP projesinin Bahar denilen son dönemde görüldü. Cihatcılar yeniden toparlandı. Libya ve Suriyede karşımıza çıktı. Birçok ülke kendi orduları yerine cihatçıları kulanıp rejimleri devirmeye uğraştılar. Türkiye bölgesel güç olma, Yeni Osmanlı stratejisi hedefinde bu kesimin bir kısmını başta ABD ile birlikte Suriye için örgütledi. Kuzey Suriyede hat ta Tüm Suriyeyi yeniden şekillendirmek için önemli sayıda cihatçı Suriyeye sokuldu. Artık, direk olarak Türkiye kendi politikası için cihatçıları kulanmaya, girdiği Kuzey Suriyede kalıcılaşmak için bu yapıları orada örgütlemeye çalıştıyor. Hat ta idlipte Suriyenin cihatçıları yenip ülkeyi kontrol etmesine direnerek idlipte yerleşmeye çalışıyor.

Son idlip pazarlığında Rusyaya “idlipten cihatçıların çekilmesine karşın, doğuda Kürtlerin olduğu yerlere girmesine izin verilmesi” önerisi boşuna deyildi. Yine, herkesin kabullendiği, Türkiye Kuzey Suriyeden topladığı cihatçıları Libyaya gönderip kendine yandaş bulup Hafterin Traplusu ele geçirmesine engel olduğu da artık imkar edilmezdir. Bir anlamda, bölgesel siyasal ülke müdahalerinde cihatçıların bir kısmı parayla Türkiye adına milis olarak kulanılmaktadır.****

Şimdi konu Kafkasyaya geldi. Afrinden Sultan Murat Tügaylarından veya benzerlerinden bazı cihatçıların Antep üzerinden Azarbeycana gönderildiği bilgiler epey yaygınlaştı. Resimler yayınlanıyor. İdiya dense de direk Suriye Muhalefetli Gözlem evi dahi bu bilgileri yayınlamaktadır. Suriye Gözlem Evi, Esata karşı olup cihatçı yakın bir yapıdır. Buda oluşan idiyaların dikate alınma olasılığını artırıyor. Azarbeycan her ne kadar imkar etse de yine de özellikle Türkmen kökenli milisler seçilerek mesjep farkının etnik kimlikle giderilme durumuna da dikat çekilmektedir. Bunlar bir anlamda, giderek düzenli ordu yerine paralı asker veya cihatçılarla ülkelerin hegemonya kurma döneminin yaygınlaştığını da göstermesi bakımından oldukça düşündürücüdür. Amerikanın hem cihatçıları hem de özel şirketlerin paralı askerle ülkelere müdahalesi normalleşirken, son dönemde Türkiyenin Suriye, Libya ve son Kafkas krizlerinde cihatçılarla itifaklaşan politik hamlelerini görüyoruz.*****

Yasaklar ve baskılarlaa örtme ise ancak kısa zaman için geçerlidir. Libyada bunu yaşadık. Yasak konsa da yayılan sosyal medya ile bilgi akışı bunu ortaya serdi. Şimdi, Kafkas savaşı giderek yayılıyor. Daha baştan direk cihatçı idiyaları, yayıldı. Gazeteler yanında görsel medya da yer buldu. Çelişkili duruşlar ve savaşın gerçeklri önce katletme gerçeği yine de her doğur bilgide epey sarsıntı yerine, normal karşılama oluşturdu. Taraflaşma ile milliyetçilik zehiri damıtılınca, din inancı tabusu da kondurtulunca, nice olumsuz birden olumlu hale gelir. Beraberinde başarı da getirir se işler tamamdır.***

Şu soru dahi sorulmuyor: konu olan yukarı Kaarabağ yöresidir. Burası dağlık bir yer. Orada yaşayan insanlar ne düşünüyor diyen yok. Onların barış içinde yaşama şekline aldıraan yok. Daha acısı, savaşan tarafların da yönetimleri oldukça baskıcı, birçok ülkenin çıkarları da var. Denklemler oldukça karışık. Şimdi güç ile belirleme uğraşları var.

Son nokta, sık sık uluslararası kararlar deniliyor: Baskın Hocanın basit kıyasıyla tamamlayalım: Kuzey Kıbrıs ile Karabağın yumurtanın ikizi benzetmesi, bize bir uyarı yapıyor mu?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin