yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKaranlık yolda bahanelere sığınmak – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Karanlık yolda bahanelere sığınmak – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Bazı kriz dönemlerinde veya iktidarların artık kitlelerle iyice bağlarının koptuğu süreçlerde, öyle cümleler söylenir ki bunlar siyasal tarihin de önemli imgeleri haline gelirler. Fransız Kıraliçesinin sokakta olup ekmek bulamayan halka söylediği “eekmek bulmuyorlarsa, pasta yesinler” cümlesi, siyasal tarihin önemli sayfasına yıldızlı şekilde kazıldı. Yaşanan günlerimizde de durmadan ilerde siyasal tarihe geçecek cümleler oluştu. Özellikle yarınların oluşacak aydınlık günelrinde, günümüzü anlatma bakımından ilgili cümleler oldukça rol alacaktır. Örneğin Malatyadaki esnafın  “evime ekmek getiremiyorum” şikayetine, önüne çay torbası atılıp “keyfi çay iç” denilmesi, artık siyasi tarihe giren siyasal söylem haline geldi. Şimdilerde bu önemsenmez gibi olsa da yarınlar bu cümleleri çok kulanıp günümüzü anlatmada kulanılacaktır.

Kriz veya otoriter dönemlerde yönetimler iyice yönetemez hale geldikçe, milliyetçilik ile inancı bolca kulanır. Düşman yaratarak yol almaya çalışırlar. Ötekine saldırarak ve karşıtı büyüterek düşmanlaştırma siyaseti algısal olarak sık sık kulanılmaktadır. Gözden kaçırmamamız gereken, günümüzde sistemin krizi yönetemediği ve anormal dönemden geçildiği için, normal şartların ilkeleri de işlemediğidir. Bunu unutursak, hep yanılırız. Başka açıdan. Sanki kurallar normal işleyip anlaşmalara uyulur inancına sahipseniz, hep ters düşme konumundan kurtulamazsınız. Otoriteleşme ile hukukun normal koşulundan koparıldığı veya kriz gibi hallerde anlaşmaların silikleştiği tanıklığı sık sık yaşatılmaktadır. Sözlere dyeil de yapılanları anlamak oldukça önemli hale gelmektedir.****

Siyasi resimler netleşiyor. Politikacı yönetimde yapmak istediklerini açıklıyor. Siz onları anlamazsanız veya korkuyorsanız, ozaman bahanelere sığınırsınız. Aklınıza, normal koşullardaki anlaşmalar veya yasalarla, kriz dönemi anormalliklere karşı bahane savunmasına geçilir. Buda, en net şekliyle geleceği yok sayma yanılgısına dek sizi taşır.

Son Ankaradaki çekilen siyasal fotoğraf net. Tatar ve Erdoğan net ifadelerle de atacakları adımları söylediler. Elbet kriz dönemi gelecek tepkilerin niteliği de başka yazının konusu. Ama net olan, krizden fırsat çıkarma politikasının deneneceği kesin. Yapılan hamleler ve K. Kıbrıs seçim müdahaleleri bunun işaretleri. Üstelik, karşıta konulup da uymasaa da ötekileştirmeler de hangi görüşşe karşı olduğunun mesajı verildi. Nereye kadar gidilir, bunu da izleyerek ve gösterilecek tepkilere göre yeniden değerlendirmek gerekir. Ama şu bahane bulup iş yapmama ile süreci izlememe sığıntısı artık çktü. Hele de hala federasyon derken aslında Seksenlerden beri adı olsa da masada federal kurumsallaşma siyasetinin olmamaya başladığı da kesindir. Yeter ki görülmek istensin.

Ankarada direk Erdoğan Taatar resmi bize kurulan ve şimdiye dek görmek istenmeyen Türkiye K. Kıbrıs gerçeğini yeniden yüzümüze vurdu. Artık yapıalanlarla istenen hamlellere yönelik fırsat adımları haykırılıyor. Maraaşta piknik yapmak veya öteki sözler boşuna söylenmiyor. Doğrusu, karşımızdakiler aslında ne düşündüklerini siyasal olarak hep söylediler hem de K. Kıbrıs yapılanmasında kurumsallaştırdılar. Dahası, bunları masaya da taşıdılar. Seksenlerden beri bunlar adım adım geliştirildi. KKTC  ilanı önemli kırılmaydı. Ama, direnmeden teslim olan kesimler, sırf altına “federasyon d” denildiği için baahanelelrini de buldular. Oysa, görüşmelerde giderek vatandaş edilen TC insanları ile mülkiyet el deyiştirmelerin yasalaştırılması gündemin önüne geçti. Bahaneler bulunup da geriye dönüş dense de Maraşın hem de Güvenlik Konseyi kararıyla devri varken, K. Kıbrısta hep başka gelişmeler yaşanıyordu. Yeni bir sömürge ilhak kurumsallaşması geçiyordu. Üstelik örneğin koçan veya tapu  işi de “barışçıl CTP” ye yaptırılarak sancısızca geçiliyordu. Ama, hep bahane malum. B.M. kararları. Tersine işler olurken, karşı çıkışlar hep lafla Güvenlik Konseyi deniliyordu. Önemli dönemeçlerde de yeni yapıya çaktırmadan yasalıklar da konuldu.

Meşur Annan planında Kıbrıs konusunda iki önemli olgu yasalaştırıldı: bu hem de barışçılara yaptırıldı. TC yurttaşlarına resmen verilen referandum oy hakıyla, artık Kıbrıs geleceğinde oy kulanma yasalığı getirildi. Oysa, ayni dönemde Doğu Tümor da yapılan referandumda Endonezyanın yerleştirdiği öteki Timorlulara oy hakı verdirilmedi. İkincisi ise mülkiyet hakı oluşan dağıtımla sonraadan verilen tapıuların da hak sahipliği de verildi. Bunlar sağlanırken de acıdır Kıbrıs konusunda çözümcülere karşı çıkanlar bunu hala bilmiyorlar. Annan planına karşı çıkanlar deyil evet diyenler onların oyları ve tapuları üzerindeki yasadışılığı kırdılar. Hat ta TC kökenli çoğunluk Akıncıyı satılmışlıkla ve rumculukla suçlarken, TC kökenlilere yasal en geniş statünün verilmesini isviçrede Akıncı geliştirdi. Ama her konuda olduğu gibi bilgisizlik nedeniyle Akıncı Türkiye düşmanı kılınıp daha iyi işbirlikçi ve silik dangadungalı Tatarın terkisine takıldılar.

*****

Dediğim gibi: hala şu laflar söyleniyor: aslında karşı çıkmayarak ve kendilerini olduğu yerde koruma adına yapılıyor: B.M. kararlarında federasyon vardır! Halbuki resmen Güvenlik Konseyi genel sekreteri başkanlığında seksenlerden beri yapılan toplantılarda ve varılaan uzlaşmalar federasyonla alakalı deyildi. İsteyenle her yerde tartışmaya hazırım. Zaten, Emperyalist çağda kapitalist yapılarda hiçbir federal yapı kurdurulamadı. Tam aksi Neoliebraleşmeyle birlikte olanı da dağıtılar. Tabi kavram yanlışı nedeniyle de sanki federalcilik denilmesi de işin cabasıdır. Var olan federal yapılar feodal dönemden kapitalizme geçiş veya sosyalizme evrilme dönemindekilerdir.

Kıbnrısta federal yapı 74 ve 78 yıllarında direk Ecevitin ret etmesiyle sonlandı. Ecevit  74 önerisinde “seçimi kazanayım da sonra” derken,78 yılında “zamanı deyildir” deyip öteledi. Seksen sonrası hele KKTC ilanıyla Daha Türkiyeleşip Denktaşın seçim hakını almasıyla  da konu yeni yörüngeye oturdu. Olan hala ezber federalizim ile Güvenlik kOnsey kararını söylemekteki sığınmadır. Unutmayalım: Karpaz yöresi kanton ve Maraş da B.m. kontrolunda açılacaktı….

Kısaca, ne isteyen karanlıkta yürüyor. Bahanelerle de savunanlar hep daha geriye düşüp ayni ezberi tekrarlıyor. Yol belli. Bunu yine inssanlar dur diyecektir.  Yeter ki ne istendiği bilinsin.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin