yaklaşımlarAlpay DurduranHükümetlerden ne beklemelisiniz – Alpay Durduran
yazarın tüm yazıları:

Hükümetlerden ne beklemelisiniz – Alpay Durduran

333 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Bir zamanlar lanet bir sömürge idaresi hükümetimizi kurmuştu. Biraz farklı idi ama bir iki tane İngiliz yüksek memurunun başında bulunduğu bir vali idare kurulmuştu. Vali’nin unvanı governer in council  idi tek council olduğu zamanda sonra bir yasama konseyi kurulmuşsa da pek etkisi olmamıştı. Hatta yasama meclisinin adı da kısa zaman sonra unutulmuştu. Ama şurası açık ki çok az İngiliz memurlar bakanlıktan aşağıya yönetim mekanizmasında yer almıştı. Askeri olan çoğunluk dışındaki sivil yönetim içinde Rum ve Türk ezici çoğunluk işleri yürütmekte idi. İyi yönetimin ne olduğunu bilen İngiliz yöneticiler sistemi kurmuş ve çalışanlara eğitim vererek işleri en üst kademede gözetim yaparak Kıbrıslılara bırakmıştır.

Şunu da zikretmeliyiz ki Kıbrıs hükümeti dönemi denilen İngiliz idaresi zamanı İngiltere tarafından 1980’lerde incelenmiş ve imparatorluğun en hayırlı evladı olarak 1984 yılı raporunda takdir edilmiştir. Akabinde de AB bürokrasisinin reform çalışmalarını yapmak üzere İngiltere başbakanı seçilmiştir. Çünkü O zamanda İngiliz idaresi beğenilmiştir.

Bu kadar takdir edilen bir idarede Kıbrıs idaresinin anılması ne yazık ki Kıbrıs’ta anılmamıştır. Çünkü yerliler İngiliz idaresinden kurtulmayı övünme meselesi yaparken aynı zamanda idari başarıdan bahsedemezdi.

Ancak tüm arşiv ve mevzuat arşivlerde durmaktadır ve ilgilenilir ve etkin ve verimli bir idare için kullanmak isteyen varsa kullanılabilir.

Örnekle zamanın idaresinin kullandığı düzenlemeleri anımsayalım ve seçime katılan adaylara başarısı kabul edilmiş bir uygulamayı canlandırma sözü almaya çalışalım.

  1. Her çalışan için bir iş tanımı yapılır ve çalışandan onu uygulaması istenir. Uygulamada aksaklık her iş için belirlenmiş zamanda tamamlanması beklendiği ve ölçülüp saptandığı için geçen zaman ve yapılan işi hafta sonu amirle yapılan toplantıda kayda geçirilir (çalışan not defteri) ve bir not düşülmesi gerekiyorsa geçirilir.
  2. O bölümde bir kişi ödüllendirilecekse ona göre işlem yapılır, başarılar sicillere işlenir ve başarısızlıklar amirlere rapor edilir.
  3. Hiçbir amir not defterlerinde kanıt olmadan işçi ihtiyacı var deyip de personel almaya kalkamaz ve kalkan kendi yandaşını bakan bile personel dairesine havale edip işe alamaz.
  4. İş zamanını kaydeden görevliler görevlerini yaptıklarını ve geçen zamanı kaydedip başarılının başarısını kayda geçirdikleri için üst kademe onların notlarını almadan ve fazla personel işe alınmadan başka personel almaya kalkamaz.
  5. Şimdi beş yüz yeni memur alındı diye yapılan eleştiriler sömürge zamanında asla olamazdı çünkü her memur yaptığı işin kayda geçtiğini görür, standart iş ve zamanı ölçümüne personel ödüle veya tekdire maruz olur. Yoksa kimse takdirine veya terfisine karışamaz. Birimlerin sorumluları da birimin başarısına göre takdir ve taltif görür.
  6. Onun için her çalışanın elinde bir iş tanımı olmak zorundadır yoksa işlemler keyfileşir ve atama, nakil ve terfiler keyfi olur. Kadro artırma da seçimlerle ilgili başlıca yozlaşma aracı olamaz.
  7. Memurun işinin sonuçlarının aranması, değerlendirilmesi ve kıyaslanması da verimlilik ölümleriyle belirlenir. Örneğin polis memurunun görev mıntıkasında vukuat sayısındaki artış ve eksiliş kayda alınır ve liyakatine kaydedilir ve memurların derecelendirilmelerine, ödül ve terfi gibi işlemlere kaynak olur. Asayiş bozulurken polis ve müdürlerinin hiçbir şey olmamış gibi terfi ve taltiflerinin devamına olanak ve izin verilmez.
  8. Görevleri denetleme olanların geri çekilip napalım işlerini yapmıyorlar demelerine fırsat verilmez.
  9. Genel bir değerlendirme anket usulüyle yapılarak özellikli mevkilerdekiler sınanır ve başarısızlıklar atlanmaz.
  10. İştanımı yapmak bir uzmanlık işidir ve puantör denilen işle de puan verilerek çalışanların emeği ölçülür. Emekçiler de ellerinde bilimsel olarak saptanış yöntemlerle ölçülen ölçütlere göre değerlendirilirler. Kimse haksız değerlendirilemez ve yargı denetimine açıktır.
  11. Kıbrıs yönetimi sömürge zamanında değerlendirilirdi ve koloniyal ofis diye bilinen dairenin arşivinde kayıtları bulunurdu. 1984’te yapılan incelemede imparatorluğun en hayırlı evladı diye anılırken “bu kadarını İngiltere’de yapamadık” demişlerse mirasçısı olan bizler de idarede reform ve reorganizasyon yapmaya söz vermeli halkımız da bu sözü verenlere hesap sormaya söz vermelidir.
  12. Kurucu meclis zamanında anayasa görüşmeleri yapılırken ne zaman bizde nasıldı dediğimi iyi bir uygulama ile ilgili sorular sorsak bize Koloniyal ofise soralım derlerdi çünkü eskiler hala mecliste bulunuyorlardı.
  13. Nasıl olur da salgın zamanında mecliste bulunan mebuslar bile salgın için yapılacak işlerin ve düzenlemelerin olmadığını düşünüp başka kurullar ve saire kurdular? Eskiler bugünkülerden daha mı hafıza kuvvetine sahiptiler? Demek ki eskiden memurlara unutmayacakları unuturlarsa anımsatacak mekanizmaları kurmuşlardı.
  14. Dağ taş betonlaşıyor diye hayıflananlar çoğunlukta iken arsa spekülâsyonu başını alıp gidiyorsa spekülatörler de çoğalmıştır. Buna göre spekülatörler yakalanıp cezalandırılmıyorsa onları engellemekle görevliler kovuşturulmalı ve kovuşturulmuyorsa görevliler kovuşturulmalıdır.

Bu sistem kurulup çalıştırılmalıdır. Onun kurulacağı ve çalıştırılacağı açıkça dile getirilip vaat edilmeli ve vaat edenler seçimden sonra da unutulmamalıdır.

Şimdi bir pandemi ve özel durum vardır. Seçim zamanı geldi ama tarımın sonuncu sıraya düştüğü bir istatistikle duyuruldu. Gayrı safi milli hasıla yani milli gelire yakın bir ölçüme göre doğal kaynak ve arsa spekülasyonuna dayananlar ile standardı meçhul gençlerimizin geleceğini de zora sokacak denize nazır diploma hazır yüksek öğrenime dayalı turizm, ön sıraya çıkmıştır. Bunun patlamaya hazır bir bomba olduğu bilinirken suni refah göstergelerine fırsat veren siyasilere hesap sormazsak sorumlusu halk olaqrak biziz.

Seçimlerimize az kala etrafımızda dünyaya meydan okuyan yeni kişiler ve makamlar da toplandı. Sorunları tartışacakları masalara oturmazlarsa kendileri masanın menüsünde olacaklarmış diye halkı korkutuyorlar ancak ortada hep fotoğrafın bir parçası oluyor. Fotoğrafın tümünü görmek için çalışmalıyız. Gün yeni teknolojilerle güçlenip savaşla sonuç açma günü değil. Alınacak sonuç daha çok sorumluluk ve daha çok düşman olmamalıdır. Etrafa bakıp neden bizimle daha çok uğraşılıyor ve neden sorun çözme masalarına merak saldılar diye anlamalıyız.

Bazıları halkı ahmak sanıp masada değilsek menüne yer alırız diyene neden masa arayalım orası sorunluların masası değil mi? Deyip başımıza sorun açmanın hesabını vermeye çağırmalıyız.

Halk denize girecek yer bulamaz diye eylemlerle deniz mevsimini açarken zaman değişti ve belediye başkanı liman ve otel kompleksi izni vermek için karantina delenlerle işbirliği yapıyor ve izni yetkili mi verdi kavgaları çıkmasına neden oluyor. Halk olarak hangi kalkınma planı buna izin verdi diye sormalı ama halktan çok spekülâtörlerin sesi çıkıyor. Onlar da olaganüstü halin, garantinaların çiğnenmesini ve sağlığın tehdidini umursamadıklarını kanıtlıyorlar.

Halkımız bunları düşünüp tek çarenin vereceği oyla geleceğini bilerek oyunu kullanmalıdır.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin