Bir seçim daha noktaladık. Epey gelişmeler yaşandı. K. Kıbrısın gelinen siyasal gerçeklerini birer birer yüzleşerek yaşadık. En denilen ilkleri de yaşadık. Direk müdahaleden tutun siyasal ayrışmanın resmi idoloji ile belirlenen zeminde gerçekleşti. Öyle silikleşen politik iç dinamik haline gelindi ki “Türkiye sevenler ve sevmeyenler” sanal ayrım üzerinden probaganda oturtuldu. Yine şu klasik sonuç yaşanacak: sanki seçim dönemi hiç yaşanmamış gibi yine eski hamamın tellaklığı tipi gündemler oluşturulacak. Şahane demokrasimizden, çağdaş kültürümüz anlatılıp kötülüklerin dokunamayacağı ezberi biza pasif ve teslimiyetimizin savunma sisi haline gelecektir.
Gerçekten, hep şu tekrar yaşanır: seçim dönemi inanılmaz denenler normal gibi yaşanır. Para dağıtma, ganimeet tipi yeni bölüşüm alanları, rüşvetler ve işe alınma gibi birçok yandaş kurallar net şekilde işlenir. Konulan yasakları en başta yönetim kesimi ihlal edip de sonucu olmayan laf halinde unutulur. Sonrası mı: seçim bitince sanki bunlar hiç yaşanmamış gibi de yeniden bildik yaşama dönüşülür. K. Kıbrıs Türkiye ekseninde yapılanmaya devam edilir. Yalnız, her seçimde şu acı yüzleşme de yaşanıp değerlendirilmez: önemli bazı konular gündemden düşürülür. Var olan biçimsel de olsa siyasal ayrışmalar da daralıp hiçeleşir. Talepler hiçeleşir. Ayrışma direk Türkiye eksenli olguya oturtulur. Önemli dneilen ve Kıbrıs gelişmelerine dek etkisi olnan konular da konuşulmaz. Hemen bir örneği verelim: bu seçimde yurtaş yapma, arsa dağıtma ve rüşvetler pek fazla konuşulmadı. Türkiyeleştikce, Türkiyenin buradaki yapılndırma ve kurumsallaştırma hamleleri de yoka havale edilir. Yine son örnekleri verelim: burada gericileşme tehlikesi hiç konuşullmadı. Tarikatların yaygınlaşması ve hat ta Tatarın dergaha gidip zikir çekmesi mesajı dahi normal siysal algılanma dahi oluşturamadı. Hala laiklik lafazanlıkla çağdaşlık ve hoşgörülük denilmektedir. Onca yandaş kayırmalara da yokmuşçasına hepsi normal demokrasi lakırtılarla pandoraya konuluyor.***
Bir seçim daha bitirdik. Önemli ilk mesaj, Türkiyenin gerçeği ve burada nasıl bir işbirlikçi istediğinin direk parmak arkasına saklanmadan baskıyla da blirtilmesidir. Ayrım Kıbrıs deyil Türkiyenin istediği kişi ile istemediği kişi ayrımıyla, peşinden suçlanma süreciyle süreç belirlendi. Tekrar edelim: hala Türkiye gerçeklerini yok sayıyorsak, buradaki yeni hamle arayışını anlamaktan uzaak durmak isteniyorsa, demokrasi falancılıkla geçiştirme yapılıyorsa, demek ki yarın ki seçimde daha geride kalınılacak. Kılda olması gerekir: önceleri paketi savunup savunmama ikilemi varken, son dönemde paketi kimin imzalayacağı kuralına dek gelindi. Ama, şimdi tüm yaşananlardan sonra, yine de demokrasi kelimesiyle dolanıp durulacak. Demokrasimize zarar verilme gibi tuhaf ama kurtarıcı cümleler de duyulacaktır.
Seçimin ikinci turunda olan adayların kazananı resmen Türkiyenin dayatarak, baskıyla seçtirdiği Tatardır. Normal halde konuşsanız, onun söylemlerine baktığınızda deyeri siyasal olarak negatiftir. Fakat Türkiye gerçeği onu seçtirdi. Akıncı ise tüm çabasına ve teslim olmasına rağmen, Erdoğan onu karşı cepeye koydu. Klasik AKP ile düşman yaratı. Türkiyeyi biraz bilen bunu anlar: Türkiyede de her akıla konulanın Fetoculuktan başlayan suçlamalara hep uğrar. Olmasa da olur. Şimdi Kıbrısta Akıncı bu olayın ada versyonunu yaşadı. Nasıl ki Kılıçtaroğlu önemli noktalarda Erdoğanın yanında durmasına rağmen nelerle yaşadıysa, Akıncı da aynen yaşadı. Hem de isviçrede Çavuşoğluna yetkileri verip de sesiz kalmasına rağmen, karşıt dendi. Böyle bir koşulanma ile seçim yapıldı. Türkiyeyi seven ve sevmeyen ayrımcı çizgi oluşturuldu. Öyle ki Türkiyeci olup sol kesimi dahi cezalandırmak isteyenleri de Türkiyeyi sevmeme cenderesine konuldu. Klasik Türkiye torbaya koyma durumu yaşandı.****
Seçimnler bitti. Akıncı onca örgütsüzlüğüne karşın ben ce iyi oy aldı. Üstelik ona çalışanların önemli kısmını, normal saray döneminde ilişki kurmaaktan da kaçındı. Ersini yazmaya deymez. Çünkü, Ersin Erdoğan desteği olmasa, kimse onun söylediklerine önem vermez. En basitiyle, ayni konuşmasında dahi birbirine ters sözler kolayca söyler. Dediyim gibi “dangadungacıdır”! Ama şimdi sarayda. Görüşme olursa da masada o olacak. Biz Ersini beyenmezken, şimdi masaada olacak. Şu paradoks da yaşanacak: konuşmalarını beyenmediğimiz ve ddiklerinin anlamı olmadığı ortadayken, sırf görüşmelerde “toplum lideri olduğu için” de rumlara karşı veriştirmelerini de sıkılmadan “toplumsal haklarımız” diye savunacağız. Hep ayni hikayeyi tekrar tekrar yaşadık. Ama gereken dersi almadık. Seyirci veya destekçi olundu.
Önemli bir noktayı da hiç artık konuşmuyoruz: K. Kıbrısta nifusun çoğu TC kökenli. Elçilik istediği gibi baskılanma yapacak kitledir. Mağusa ve iskeleyi inceleyin farkın özünde bu gücün yatığını da fgöreceğiz. Göreceğiz de işimize gelmediği için de hiç dokunmayacağız. Bu arada maaşlaarın ödenmesi, alınacak avantalar ve Türkiyeye karşı olursak para gelmeyecek duygular Ersine giden oylarda önemli tetikleme de yaratı. Tabi Akıncının kendine yakın kesimi örgütleyememe zayıflığını da unutmayalım.***
Bir seçim daha sonlandı. Bu seçimin fırsatı, Türkiyenin az olsa da konuya eyilmeleriydi. Fakat, bu olanağı elde eden gazeteci, politikacı ve akademisyenler hiç de iyi kulanmadılar. Bazı gerçeklerin etrafındaa dolaştılar. Bu olanağı kulanamadık. Kıbrıs algısının deyiştirilme hamlesi olmadı. Hele de hem garantörlük hem de direk müdahale bağları kurulamadı. Oysa. Bu seçimdeki müdahale şekli ile oluşan tepkiler, en azından garantörlük ve burada gerçekleştirilenler anlatılıp tabular zorlanması da gerekiyordu. Oysa, konu Türkiyeyi seviyorum odağında takıldı. Elbet dağıtılan paralardan tutun ünüversite barıonlarının destekleri hepsi toplamda böylesi sonucu getirdi. Tersi olamazdı. Siyasal seçenek olarak da yoktu.
Son sözüm kendine muhalif diyen Türkiye medyasına: Hala onca yaşanana rağmen Denktaşcı görülmek ve ona inanarak onları ekranda Kıbrısı konuşur hale getirirseniz, kıbrıstaki aydınlardan olumlu katgı alamazsınız. Benim de dinlenmesinde önemli katgı yaptığım TELE 1 seçim günü Ergün Olgun veya Reşat AkarlKıbrıs yorumu yaparsanız çok yanıltılırsınız. Örnek, Olgunun hala Enosis yasası derken, bunun çok önceden kaldırıdığı bilgisini dahi gizlemesini de anlayamazsınız. Reşatın Şükran türkülü garanti kovalaması da artık saçmalamanın da ötesine gidildi.
Böylesi seçimin de sonuna geldik. Yarın son yaşananları yok sayıp yeniden demokrasi oynuna, çözüm türküsüne devamla gelenleri görmezden gelmeye devam.