yaklaşımlarÖzkan YıkıcıGerçeklerle oynamayın! – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Gerçeklerle oynamayın! – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

İnsan konuları anlamak için deyişik yöntemleri kulanmaya çalışşır. Bu yorumlamada, ezberciler ve algı tutsakları dahil deyildir. Ben, ya konuyla alakalı gidip yerinde inceleme veya olayla alakalı araştırmaları inceleyip kendimce bilimsel eksene kondurtup savunurum. Özellikle, seçilen araştırma kaynaklarının doğruluğuna önem veririrm. İkinci nokta ise incelemede şu kurala önem veririm: soruna, “devletçi, etnik veya inanç” bilgisizce algılama ile sınıfsal yöntemle yaklaşımlara” özellikle dikat ederim. Sonuçta, kendimce dünya görüşü oluşturacam. Elbet şu gerçeklikten hiç kaçmıyorum: ret edenler, imkarcılar, bilmeden konuşmalar veya kendini abartı veya maraziyle aktarma şekileri de verdır ki bunların elbet daha baştan gerçeklerden kolayca uzaklaştığına da hep tanık olurum. Baştan, ret edrek başlayan ve bunun üstüne inanılmaz kötüleme ifadeler oluşturan kesimlerin, kolay kolay gerçeklerle yüzleşmeleri kolay deyildir. Yaratılan mitler ve oluşan çıkar beraberinde inancı da katınca, işler darmadağın hale gelir..***

Son günlerin K. Kıbrıs Türkiye yelpazesine oturan gelişmeler ve tutumlar, bunun yeniden üretilen teslimieyt ile devletçi hegemonya klasik işleyişinin yeniden tekrarıdır. Çok basit bir gerçeklik vardır: K. Kıbrıs Türkiye ilişkilerindeki yapılanış ile Türkiyedeki gelişmelerin adaya gelmesidir. Bir anlamda Türkiyedeki gelişmeleri ve Kıbrısla alakalı bağımlılık işleyişinden koparsanız, bunun üstüne normalik eklerseniz, hiçbir zaman doğru yansıyışı yapamazsınız. İsrerseniz en şaşalı  “çağdaş, demokrat ve özgürlük” kelimeleri kulanın! Bir de hayat bize klasik bazı davranışlar getirdi. Bunlar siyasal olsa da inanılmasa da laf ola kulanılır. Adetler gibidir. Bunu size son K. Kıbrıs Türkiye ekseninden anlatalım.

İlgilenenler bilir, aylardır K. Kıbrısta su sıkıntısı var. Sorun, Türkiyeden gelen su borularında arıza çıkmasıdır. Zeynel Lülelin sorguladığı gibi “daha iki yılını doldurmayan bu proje nasıl olur da borular patlar” sorusu sorulmadı. Oysa, Lülelin de dediği gibi “buna benzer nice hat da arıza kolay kolay çıkmamaktadır”. Neyse, devam edecek olursak: Hadi diyelim arıza çıktı. Hangi konuda olursa olsun, yol kesme, elektrik kesintisi veya su sorunu çıkınca, genelekten dolayı insanlardan yöneticiler veya firma sahibi özür diler. Bunu da duymadık. Ama olmayacak gelişmeyi yaşadık. Üstelik resmi siyasetin de fırtına esintisi gibi oldu.

Tamir edilen borular hem de aylar sonra görkemli törenler yapılıp Türkiyenin Cumhur başkanının yönetiminde tören gerçekleşti. Devamında da konu adeta seçimde taraf olarak da bir anlamda dayatılan destek haline getirildi. Hem de bolca kulanılan yasal kuralı da çiğneyerek seçim yasaklarını da darmadağın ederek…

Bir başka ek olan vurgu da Maraşın açılma durumu belirtildi. Dikat: epey zamandır durmadan barışçıl kesimi uyarıyordum: öyle “açılamaz veya uluslararası durum” sığıntısını brakıp, gerçekten hazrılıkların Maraş veya esas adı Varoşanın açılım girişimi olacağı gerçeğini vurgu yaptım. Özellikle Türkiye devletinin Yeni Osmanlı evrilmesiyle başlayan TC kuralı yerine Osmanlı Kadim hukuku adımları, yarın Osmanlı vakıf adıyla Maraşın koşullara göre uygulanacağı tehlikesini yazdım. Özellikle Ayasofya cami dönüşümü ile Danıştay Osmanlı Kadim hukuk kararı örneğine oldukça dikat çektim.

Şimdi, hem seçim mavzemesi hem de gelecek baskıları deneme açısından Maraşın deniz sahiline yönelik adımlar atılmaya başlanıyor. Öyle küçümsemek veya konuyu politik dar eksende koymamak gerekir. Bu Türkiyedeki gelişmeleri anlamama ve Kıbrıstaki fırsat deyerlendirme hegemonyasından habersiz olmak demektir. Üstelik bir başka iki yüzlü ezber de bozuluyordu: Azarbaycan ve Ermenistan sorununda B.M. kararlarıyla uluslararası hukuk denilirken, aynisi Kıbrıs için yok sayılıyordu. Hele de Güvenlik Konseyinin Maraşın B.M. denetimine verilme kararına da kimse pek dokunmak istemiyor. Olayı K. Kıbrısta Tatarın dangadungasına dek daraltırken, ne yazık, Türkiyede onca AKP baskısında olan Kemalistler dahi sırf dış politika ve milli çıkar adına nerede ise alkışlama ilk sırasına girmeye hazırlanıyorlar.*****

Yeri gelmişken şu noktayı da ekleyecem: siz bir ülkede araştırma yaparken, kaçınılmaz olarak, orada konuya yakın bildiğiniz kesimlerin kaynaklarından da yararlanmayı istersiniz. Bunun son yukarda özetlediğim konularda TC muhalif medya buradan bazı gazetecilere baş vurdular. TELE 1  Sami Özusluya veya Halk TV Hasan Kahvecioğluna söz verdi. Bunalrın bulduğu bu fırsatı iyi kulanmaları gerekirdi. Bir medyada dinleyin. Maraşın önemli özelikleri veya Türkiye bağımlılık gerçekleri üzerine pek laf etmediklri, sanki K. Normal bir yermiş gibi konuşup son müdahale üzerinden maraziler diziyorlardı. Zaten, destekledikieri adayalr da ısrarla Türkiyeciliğe sığınırken, Erdoğanın dileediyinde kulandığı dilediği zaman da öfke saçıp karşıt yaptığı ikilemde savruluyorlar.***

Elbet Türkiyedeki kesimin devletçi refleksi ile dış politikada hala Osmanlı ekseninden çıkamama duruşları hala K. Kıbrıs ile Türkiye gerçeklerinden uzakta kendi merkezi hegemonya veya K. Kıbrısta işbirlikle koltuk alma çıkarında dövünüp durulmaktadır. Halk TV prokramında Salı günü gece izerken ki tanık olduğum gerçek, bana yeniden kanıt tı: Maraş hikayesini Erol Mütercimden derin derin dinlerken, birden buradaki hükümetin düştüğü haberi geldi. Başta İsmail Saymazın HP başkanını dahi bilmediği Serdar Denktaşı dahi seslendirdikleri bilgisizliği gülerek izledim. Erol Mütercimin Maraşı anlatırken neden se onca uzmanlığı yanına konunun Güvenlik Konsey kararıyla B.M. devri durumunu söylemedi. Bir pantürkist hegemonya anlatısı aldı başını gitti.****

Belirtiğim gibi: konu ikilidir. Aynen bizim şaheser medyamızda hala Kıbrısa çözüm gelir se AKP getirir anlayışıyla işbirlikçiliğe bahane edilirken, Türkiyede de sanki Kıbrıs konuşulurken direk “bizim haklılığımız” denilip saydamlaşıyor. Bu gerçeklerin dışında gibi görülen günümüz, aslında yapılandırılan 74 sonrası Kuzey Kıbrısın günümüze geliş şeklidir. Biz gerçekleri konuşmuyorsak, resmi idolojik veya işbirlikçilikle bir yerde durmaya çalışırsak, tüm deyişkenleri yok sayıp hala “Kıbrıs Türk toplumu” dersek, giderek kopulan gerçekler altında ezileceğiz. Bakın, yazıyı yazmadan önce şöylesine bir gece yürüyüşü yaptım. Karşılaştığım birkaç kişi bana endişeyle “Türkiye parayı kesmez deyil mi” diye sorar ve sonra ses çıkarmayıp yeter ki para gelsin ösöylemini hem de benim görüşlerimi bildikleri halde biraz da telaşla söylediler. Peki: bu tip düşünceli insanlar sandığa gidince ne yapacak?****

Son gelişmelr iki noktayı bize direk anlattı: birincisi 74 sonrası başlanan yapılanmada gelinen yeri işaret ediyor. İkincisi de günümüzde Türkiye politikasının hegemonya şeklinin genelinin Kıbrıs versyonunu işaret ediyor. İnanmayan, Kuzey Suriyeye ve özellikle Afrina baksın. Aynen 74 sonrası Kuzey Kıbrıs başlangıcını göreceğiz.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin