arşivUlus IrkadBiz devrime çok inanmıştık-1- Ulus Irkad
yazarın tüm yazıları:

Biz devrime çok inanmıştık-1- Ulus Irkad

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Sevgili Halil Paşa’nın akıcı ve Öyküsel anlatımıyla süslediği 1978 Gençliğinin nostaljik-ideolojik eleştirel hayat hikayesini birkaç gün içinde okuyup bitirdim. Halil Paşa arkadaşımız benim akranım. Yalnız o Türkiye’deki gençliğin sol mücadeledeki deneyimine sahip. Bense o mücadeleye 1974 olaylarının gelmesi ve Güney Kıbrıs’ta esir düşmem nedeniyle şahit olamadım. Hem sene kaybettim, hem de 1975 yılında mezun olacağım yerde, 1976 yılında mezun oldum. Ama Kuzey Kıbrıs’taki Türkiye’deki sol mücadelenin buradaki yansımalarına şahit oldum ve Paşa’nın da dediği gibi Kıbrıslılar arasındaki Türkiye’de eksik olan hoşgörünün, buradaki Sağ’ın Türkiye’ye aşırı bağımlılığına rağmen, o şiddet olaylarını yaşamadım. Ama Türkiye’deki Sol’un 12 Eylül’de yenilgiye uğramasıyla buradaki meclis içindeki veya dışındaki veya meclis içindeki Sol bilinen örgüt ve partilerin Gençlik Örgütlerinin burada da edilgenleşmesine şahit oldum. Ben de 1974 yılı geldiğinde, 1975 yılında mezun olunca, Türkiye’ye gidip okumak ve hayat kavgasına oradan atılmak istiyordum ama 1974 yılında gelen Kıbrıs’ın bölündüğü savaş, benim bir yıllık Güney’de kalmam dolayısıyla Türkiye’ye gitme ereğimi engellemişti. Kuzey’de kalan Halil Paşa gibi arkadaşlarımız bir engelle karşılaşmadan, 1975 yılında liseden mezun olarak Türkiye’ye gittiler ve orada öğrenimlerine devam ettiler. Bizler ise Güney’de kaldığımız için bir sene öğrenimimiz engellendi ama geriye geldiğimizde de mesela benim gibiler, bizlere kontenjanlar verilse bile, Türkiye’ye gitmek yerine, yarım kalan eğitimimize devam edip hiç olmazsa bilgilerimizi tazeleyerek, eğitim hayatımıza devam etmek istedik ve de verilen kontejanları da değerlendirmeyerek, belki görünüşe göre bir fırsatı teptik ama galiba da Halil Paşa arkadaşımızın kitabında okuduğuma göre, adı ideolojik ve sınıfsal olan bir başka savaşa, bu seçeneğimiz, girmememize yardımcı oldu. Yoksa bu savaşta Halil Paşa gibi talihli (!) çıkar mıydım onda pek de emin değildim.

1974 savaşı geldiğinde genelde Yaşar Kemal’in ve Yılmaz Güney’in kitaplarını veya Ecevit’in seçim bildirge ve kitapçıklarının birçoğunu bitirmiş, az çok bir sosyal demokrat Ecevitçiydim ve gene az-çok olaylara da vakıftım. Cumhuriyet ve Yeni Ortam Gazetelerini en küçük haberlerine kadar okumaktaydım. İlhami Soysal, Oya Baydar, Turhan Selçuk, Mustafa Ekmekçi gibi yazarları okuyordum. Türkiye 68 Hareketi’ni yakından takip ediyor, Deniz Gezmişlere o çocuk yaşımda hayranlık duyuyordum. John Kennedy ve Martin Luther King hakkında bayağı bilgilerim vardı. Danimarka ve İsveç’teki sosyal devlet anlayışına ilgi duymakta, Olaf Palme’yi bilmekte, dünyanın çeşitli ülkelerinde emekçi ve işçi hareketleriyle demokrasi mücadelelerini izlemekteydim. Tito’nun Yugoslavya’da o kadar etnik grubu birleştirmesini hayranlıkla takdir etmekteydim ama 1990’lı yıllarda Yugoslavya’daki boğazlaşmadan dolayı, Doğu Bloku ülkelerindeki milliyetçi dalgalanmaları farkedememiştim. Halil Paşa arkadaşın da dediği gibi eksik bilgilerimiz vardı. 1917 Devrimi sonrasında Devrimin tek adam ülküsünde olan Sol içinde adeta gerici olan Stalin tarafından yenilgiye uğratıldığını ve devrimi yapanların termine edildiklerini pek bilmiyordum. O zamanlar Sol’un tek düze , Doğu Bloku ülkelerindeki kast, tek adam rejimlerindeki fire ve gericiliklerin farkına varamamaktaydım. SSCB’de aslında Sol değil bürokratik bir diktatörlük olduğunu, o çocuk yaşımda eleştirel olarak, bilgi eksikliği ve daha fazla Stalinizmin ağırlığındaki Sol kitaplarda farkedememekteydim. Bunların çoğunun farkına  1990 yılından sonra eleştirel yazıları, kitapları okuduktan sonra varacak ama tüm bozulmaların, 1917 sonrasında, Stalin’le başladığını bilemeyecek, bunları 1990’lı yıllarda alternatif ideolojik kitapları okuduk sonra ve de Avrupa’da çıkan gazete, kitap ve dergileri, bilhassa İngiliz İşçi Partisi içindeki eleştirel kaynakları okuduk sonra kavrayacaktım.

Almanya’ya 1989 yılında gidip orada Yeşiller ve Alman aydın grupları ile temasa geçince, Doğu Almanya’ya gidip Batı Berlin’de bir 12 gün kalınca, Berlin Duvarı ile karşılaşınca, o güne kadar okuduklarımızın aslında sadece kuru bir propaganda olduğunu, Doğu Bloku’ndaki durumları da öğrenince ve SSCB’de Gorbaçov Dönemi başlayınca, SSCB ve Doğu Bloku hakkında okuduklarımızın da pek yaşanılanlarla benzer olmadığını görecektim. Doğu Blokundaki yönetimlerin aslında  1945 sonrasında,oradaki burjuvazi ve Rus bürokrasisiyle birlikte oluşturulduklarını öğrenince dilim uçuklayacaktı ama gerçekler de bunlardı.

Bilgim arttık sonra aynen arkadaşımız Halil Paşa gibi olaylara eleştirel bakmayı ve bu eleştirel bakmanın da sol için dinamizm olduğunu öğrenecektim. Arkadaşımız Halil Paşa da daha fazla okudukları ve deneyimleriyle o günkü yaşama eleştirel bakarak Sol grupların yanlışlarını ortaya koydu kitabında…

-DEVAM EDECEK-

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin