Son dönemde sık sık yaşamaya başladığım bir tutumdan söz edeceğim. Neden se bildiğim bazı normal durumları duyunca veya tanıklaşınca ya kızdığım veya ilgisizce sesizleştiğim durumlara düşüyorum. Belki yalnızlıktan, belki duyarsızlık ile duyarlılık arasında sıkışmaktan, örgütsüz olmanın verdiği çaresizliklerden, konuşup rahatlayacak birilerinin olmaması,biriken çaresizliğin kişisel yansıyışı veya artık gına gelmenin üretilmişliği sonucu normal bilip hatta başkalarını uayrdığım düşüncenin kendime dönüşünü yaşamaktayım. Kim bilir, yaşlılık etkileri veya daha bir dağınık seçeneksizliğin de kişiliğine getirdiği sonuçtur. Öyle ki bazen benim kızacağımı sanılan konuda gayet sesizce izleyişime tanık olanlar şaşarken, tekrarlanan gelişmde birten tepki koyup da şaşırma öfkesinin de anlatısı biraz zor. Ama, gerçek olan şu. Anormal dneilen ve deyer verilen olguların tam aksi oluşunun koşulları, bireysel bazen kendi kendinle çelişmenin de deneyi haline insanı getirir.
*****
Tekrar edelim: ülkemizin gerçeği malum. Örgütlenme şekli ve yerleşen kültürel yapı da ortada. Örneğin birisi size “ssizin yöneticielriniz beceriksizdir” dese şaşırımısınız* Başka açıdan, burada torpil ve yalan olmazsa olmazınızdır diye eleştirse anormal mi? Listeyi artırmak kolay. Bilimsel biraz daha damıtma yapalım: K. Kıbrısta işbirlikçi kuralı teslim olma deyeri ve eldekiyle nerede ise hanedan tipi paylaşım olduğu ilkeleri belirlidir. Bunları unutmadan olauşan koşullara bakarsak, birçok öfkelenme veya ilgisiz durma çenberinden sıyrılırız.
Şimdi hem de son günlerin tanıklaştırıldıklarımızla konuyu açalım: Buradaki makamcıların bir dediğinin ötekini tutmadığı durumlara şaşıyormuyuz? Korona ile alakalı temel makamcının karar alırken “görüşünün belirleyici” olduğu söylenirken; sonra öteki topçu atışlının “okullar açılaakak” derken, makamların kakarı diye de eklerse, ayni temel makamcı kalkıp da sorulan soruya “ben de çocuğum olsaydı okula göndermezdim” dese, şaşarmıydınız! Öyle oldu.n Hem de Koronada temel karar alma makamı sağlık kişisinin ekranda dediği gibi. Peki bu anormal mi? Normal koşulalrda olsa veya netlik ile makamın yetkisinin uygulanması normaliği geçerli olsa böyle bir laf dahi söylenmez. Bizde oldu.
Başka basit örnek; adı başbakan olan birisi tutup da kendisi maske takmazken ve etrafta sarmaşdolaş gezerken, halkına “maske takın, fiziksel uzaklığa dikat edin, yoksa ceza ödeyeceksiniz” diyebilirmi? Bizde oldu… Bir adı başbakan olan birisi ayni demçte hat ta ayni parakrafta birbiriyle çelişen sözler kolay kolay söyler mi? Bizde söylemese olmayacak kural haline geldi.
Peki; birisi kendine Cumhur Başkanı dese, sarayda otursa, toplumun temsilcisi olarak uluslararası tanınmışlığı olmasına rağmen, onca Korona krizi gelişmeleri içinde hiç müdahale edememe koşulu olurmu? Dahası; dikate alınmama lüksü varmı? Yalnız: bizimkiler ne diyor: “Türkiye ile birlikte” cümlesiyle temsiliyet teslimiyetini de söylerken, gözler biraz da başka yere çevrilir. Türkiyede yaşananlara bakınca gerçekten benzemenin acemiliği ortaya da serilir. Şimdi, işbirlikçi, teslimiyet bayrağını çeken, hat ta ekranını Türkiye RTÜK kapatmasına rağmen tutup buradaki makamcıalrı suçlar, Türkiyeye Şükran çeken ekrancılarla birlikte olduğumuz düşünülürse, bu sayılanların neresi aanormal. Zaten, talimatla yönetmeyi alışan ve koltukta olmayı buna dayatan siyasal gerçeklik, başka türlü işleyemeceğini de yazan benim. Yine de öylesi anormalikler normal gibi akınca, yaşlılığın da etkisiyle sıkılmam veya ilgisizleşmem de normaldır.
Başlangıç böyle olunca, aşağıya indikçe devamının hem de acemileştirilmesiyle gerçekleşmesi de gayet münasiptir. Bir derneği normal zamanda ziyaret edip bazı odalarına el koyacağını söyleme kolaylığı ve gerekliği vardır. Oysa, bizim hem de Koronayı iyi yönetip ödül bekleyen makamcımız, Diyabet derneğini kapılarını kırıp basar ve bazı odalara el kor. Sonra tümüne dek olay gelişir. Diyabet derneği başkanı da bilmem nedneli bağmlı olduğu bilinmezken buna ses çıkarmamaktadır. Normal bir ülke hele demokrat bakan bu işi yaparmıydı? Bizde oluyor. Bunlar olurken de ta baştan bir denilen ötesini tutmayan kararlar, daha alınırken hemen sonra deyiştirilmelerin olması gerçeği tekrar tekrar yapılmaktayken; Birbirleriyle denilenler tutmazken, Pandemi hastahanesi hikayesi baştan ordan oraya savrulan belirsizlikte uçuşurken, hiç olmayacak yerde kendi yasalarını da çğneyerek başlanırsa, burada hangi işin normal işlemesini beklersiniz? Başka eğitim makamcısı ise fasülyeli, pastırmalı ve yanında sarmusak yeyip gaz atar gibi okul açtım derse, sonra ertesi gün bunun başka versyonu çalınırsa, hangi doğru işten söz etmek kolaylığı kalır……
Şunları son dönemde gayet güzel başarılıyor: Topları dikip Akdenizdeki tüm düşman gemilrini vuruyoruz! Şu Maraş işdahı da dinmek bilmiyor. Fetih için atlar eksik! Kimisi oyun kurucu, kimisi özne, saray ise “siyasi eşitlik ve diplomsi ssenfonisini” çalıyor! Bunlar risksiz. Hele de kulaklar ve gözler de Beştepedeyken korku ve beklenti teslimiyetin yemek salatasıdır. Ama, Korona salgınını gayet iyi yönetip, oldukça başarılırlar. Dünyada liderler! Ödül beklenir. Kıbrıslının teslimiyet türküsünde hep abartı iyilik garnütürüdür.
*****
Umutalım ve teslimieytle sudan elektriğe dek gidelim. Sonucu mu şimdi su ne olacak. Bu arada 6 Eylülde tarihi 6 7 Eylül olaylarını özetle Kıbrıs penceresindeki etkilerini özetledim. Konu zaten havıza kaybına arşivlendi. Havıza kaybı olunca da konuda istenilen şekilde yeniden kurgulanır. Ayni günlerde HALK TV konuyu işlerken, söylediğim gerçek ortaya çıktı. Hele de Kemalist geçinen medya Erol Mütercimler gibi birini de konuşturunca, sahne tamamlandı. Meyerlim ilgili günlerin nedeni Türkiyenin Kıbrıs konusundaki tutumuna karşı batı oyunuymuş! Konu odenli saptırıldı ki sanki Menderesin Kıbrıstaki hakları savunup, Kıbrısta Rumların türkleri öldürdüğü yere dek taşındı. Bir Menders hikayeli başarıya dek getirildi. Tıpkı Apdulhamit miti gibi. Demek ki: şaşırıp şaşırmama deyil onca normalleşmelere karşı hala gerçeklerle tepki koyma deyerlerim hala ayakta kaldığının da işaretidir. Gerçeklerden kopartılsak da gerçekleri bildiğimiz için bu yalan kabusuna mutlaka tepki koyma direnişimiz de kaldı. Bunu ancak örgütlü yapı ve gerçeklerle hareket edildikçe başarılı olunacaktır.