İnsan yaşamının ilk önemli kanıtı, ilgili yerde su olmasıdır. Bu gerçeklik kaçınılmaz ilkedir. Son günlerde ise başta Lefkoşa ve Mağusa olmak üzere K. Kıbrısta oldukça su yokluğu yaşanıyor. Günlerdir insanlar su yokluğu ile karşılaştı. Tankerler de fırsatı bilip su taşıma fiyatını epey yükselti. Siyasset den ses yok. Seçim dönemi olmasına, kamuoyuna seçenek sunma gereksinimine rağmen, susuzluk üzerine, ne nedeni nede çözümü üzerine konuşan yok. Deyişmeyen gerçek, K. Kıbrısın susuzluk çektiği hayatdır.
- Kıbrısta gerçekten su sıkıntısı yayıldı. Ben, Lefkoşadan kaçıp Yeni Erenköydeki anamın yanına geldim. Birçok insan şikâyetçi! Fakat, saray için kendinden oy isteyen siaysetciye de pek bir şey demiyor. Sanki, konuyu normal hayatın kendisine havale etmiş gibidir. Siyasetci de olayı diline dolamıyor. Başka telden kahramanlık fetihcilğine takılıp savruluyorlar. Dokunmak isteyen bazı medyalar ise olayı sadece şikayetname noktasında tutup özüne yaklaşmaktan ısrarla kaçıyor. Başka bir tuhaflık da şu: halk kesiminde belirli kesim konuyu hemen Türkiye karşıtlık algısına kondurtuyor! “Türkiyenin suyunu istemiyorlardı: şimdi gördünüz mü; Türkiye olmadan biz susuz kalıyoruz” gibi anormal saldırı kuramına sarılıyorlar.
Ne söylersem söyleyelim: iki ters kural işliyor. Su sorunu var. Arızalan Asrın projesi aylardır göstere göstere sorunun geleceğini haykırdı. Kimse tınmadı. Alınacak tetbir dahi oluşturulmadı. Oysa, onca şaşalı olunan süreçte dahi denizden gelen su gerçeği ile risklerini söyleyen birkaç kişiden birisiydim. Bağımlı olmak ve iç dinamiklere hiç güvenmemek, hazır bekleyip teslim olmanın bir kanıtı da neyazık şimdi yaşanan su sıkıntısı ile politikacının ters duyarsız söyleminde yeniden üretilmektedir. Grak grak denilen susuzlukta, fayiş fiaytla tankere bağlanmak ve arızanın nedenini resmi olarak söylenmeyen tuhaf günlerden geçiyoruz. Hele de Korona ile sıcakla da buluşunca, işler bir başka anormalik yükü de yüklenmektedir.
****
Bir başka gelişme de elektrik alanında oldu. Hani hep kendimizi “çağdaş ve duyarlı” sayma tutumumuz var ya: oda duvara vurdu. Normal ilkedir: elektrik tüketimi faturasını ödemek gerekir. Normal kuralda şu veya bu kesim ayrımı konmaz. Oysa, K.Kıbrısta burada da tersi işliyor. Normal yurtaş ödemediği zaman, otomatik elektriği kesilir. Fakat, belirli elit kesim ile kurumlar, ödemese de kesilmez. Aflar çıkarılır veya sildirtme de uygulanır bu kesime. Üstelik kesme kararını da alan yasa gücyle yönetimdir. Hepsi tersine işliyor…
Son günelrde sendika borçları da düşünerek, elektriği ödemeyen kurum ve üst elit ayrıcalıklı kesimin elektriğini borcu nedeniyle keser. Görüşmeler yapılır. Alışılmamış tavır la polis devreye girer. Sendika üzerine baskılar başlar. Yönetim ikili oynar. Normal vatandaşa “keserim” derken, elit kesime “görüşerek, tasfiyelerle” denip tercihili tutumla korumacılık yapılmaktadır. Unutmadan, elektiriği ödemeyen bazı kesimlere, üstelik teşvikle ucuz tarife de uygulanmaktadır. Anlamayana yetmişlerin Sömürge tipi faşizmi hatırlatıyor: yetkinin yasanın üstünde olan hukuk ilkesini kesime göre kesme kuralında yaaşatmaktadır.
******
Gelişmeler sürüyor. Sorunlar da birkiyor. Üstelik, Cumhur başkanlığı seçimi de yaşanıyor. Böyylesi sorunların da politikacıların gündemine gelmesi kadar, normal bir şey olamaz elbet. Ama, olmuyor! Seçimlerde başka meydanlarda dolaşılınıyor. Akdenizdeki fetihçilik, pay istemeler, Maraş kapısında gnanimet kapmak ve neler neler. Akdenizdeki gemileri kılıçla vurma, Maraşa atla girmek, masaya oturmak, Türkiyeye ters düşmeme duruşu ve neler neler. Su sıkıntısı veya kayırmacı uygulamalar, hepsi politik planlarda yok. Nasıl olsa Türkiye var! Yıldızlarda dolaşmak, dangadunga dalma,köpürtülerek kendini oyuncu saymak, susarak sarayda kalma koşullarıyla seçim süreci işliyor. Biz de bekleyelim ki sorunları çözsünler. Kulandıklaır “federasyıon” gibi kavramların içeriğini bilmeden savurmak veya Türkiyeci görünme imajları birbirine karışıp buharlaşıyor. İşbrilikcilik, teslimiet ve anormlali normal yapma kurallarının kendisiyle savrulup gidiyoruz. Hem de su sıkıntısını da ekleyerek.
****
Yaazımı bitirmeden ilerde yazacağım bir konuyu da belirteyim: ABD Hazine bakanlığının Mali araştırma ağının raporları sızdırtıldı. Yaklaşık 16 ay haberciler tarafından incelendikten sonra yayınlanmaya başlandı. Kara paradan, terör örgütlerine kaynak aktarmaya varan belgeler etrafta dolaşıyor. Bu belgeler Türkiye ile de oldukça ilgili bilgiler vardır…
Tam da ayni günlerde Zarafın önemnli danışmanlarından birisi de konuştu. İlginç yeni bilgiler de aktartdı. Şimdiden birçok bankanın adı geçiyor. Siyasi lider ve birokratın ismi vurgulanıyor. Bazı bankalar suçu kabulendi. Alman, İngiliz ve Türkiyenin banka vveya şirketlerinin adı geçiyor. Basra Körfezli geçiş merkez banka rolleri de mevcut. Bunlar epey deprem yaratmaya adaydır.
Şimdilik K. Kıbrısta bu habelere önem veren yok. Tabi bir de Türkiye korkusu vardır. Aynen Türkiyede de birkaç gazete ve TELE 1 dışta brakırsak, deyinen yok. Bu konuyu, toparladıktan sonra bu köşeye taşıyacam. Belli olan dünya kapitalist sistem, özellikle bankalar epey konuşulacak. Bu kaçınılmazdır.