Gerçeklerden nekadar kaçarsanız kaçın, dönüp kaçtığınız doğruların aniden aynası olursunuz. Kuzey Kıbrıstaki talimatla yönetilmeyle başlanıp, işbirlikçi teslimiyet baplarıyla yapılanan yaşam, sonuçta imkar ediilse de bunu imkar edenlerin kanıtladığı gelişmelerle de karşılaşırız. Talimatla yönetmek, işbirlikçilikle paylaşım kültürü ve yandaşlama bağlarla oluşan sömürgesel ilhak kurumsallaşması, kendini nekadar korursa korusun, ret ederse etsin, sonuçta direk kendi itiraflarıyla da kendini kanıtlayan yapı olmaktan da kurtulamaz. Son gelişmelerle, basit kanıtlarla, hem de bizat bunu ret edenlerin tutumlarıyla, bu gerçekleri kısa yazımda örneklerle sıralamaya çalışacam. Deyişik yaşam alanlarından kanıtlarla, taplo adeta yasaklara ve imkarlara karşın, rengarenk kendini aynada göstermektedir.
******
Basit örnekle başlayacam: her zaman olduğu gibi, seçim yasaklarına tam da girecek günlerde ayni senaryo tekrarlandı. “Yüce parti çıkarına” uygun ve yasal kurallara tamamen ters istihtamlar yapıldı. Elbet, seçim, yandaşlar kriteriydi. Sınav falan da yok. Fakat, pasta öylesine daraldı ki seçki hanedanlı çizgisine dek geldi. Üstelik, tüm konulan kuralların tersine de handedanlı örgüt tercihi ile istihtam yapıldı. Bolca örnekelrle de kanıtlar yeniden üretildi. Ufak bir tanık olduğum örneği yazacam….
Kentlerde yabancılaşan insan ilişkileri nedeniyle bazı komşu tercihleri dahi gözden kaçması veya sonradan öürenmek gerçeği vardır. Ama, kırsal alanda hemen öğrenilir. Dedenin birinin torunu hem de önemli dayreye seçim lokumu gibi işe alındı. Askerliğini daha yeni bitirdi. Bu ayrıcalık yaşla dedeye denilince de şu pişkinlikle yanıt verdi: “ben savaştım* Parti için çalıştım* köyümüzde teröristlerle mücadele ettim. Demek ki benim hakımdır. Benim torunu almayıp da kimi alsınlar” diye kendini savundu. Biraz aynayı temizleyip aydınlatma yansıyışı olunca da yaşlı dedenin oğlu ve gelini lise mevzunu iken öğretmen yapılıp katrolandı, çocuk yaştaki kız çocuğuna arsadan tutun anbara varan yerleri de aldı. Üstelik, gerekçede de evladının ingilterede olduğunu söyleyip, vekaletle kendisi gerçekleştirdi. Şimdi, dedenin torunu askerliğini bitirdi. Sınav mınav demeden, ayni meslekten başkaları da olduğu halde, elbet “Yüce partimizin çıkarı aşkına” bu dedenin torunu seçilip seçim öncesi işe alındı. Ahali ise “becer de nasıl becerirsen becer” atasözünü söylemekten öteye gidemiyor.
******
Korona günlerinden geçiyoruz. Sağlık makamcımız durmadan “başarı hikayeleri okuyor. Ödül istiyor! Her akşam, günlük verileri de sıralıyor. Biraz izleyen, deniz ve hava yoluyla gelenlerin de Pozitif çıkan sayıları da duyuyor. Hep, uçakla gelenlerdeki pozitif çıkma rakamlarını da her akşam duymakla kulak doluyor. Ancak: gelin görün ki makamcının olduğu makamlar kurulunda çıkan bilgi ile alınan karar tam aksi: Köpürtülüp Doğu Avrupa modelli saray kişisi, yaptığı açıklamada Denizden gelen insanların Uçakla gelen isanlardan çok fazla pozitif çıktığı için, tetbirler aldılar! Deniz yolcularının gemideki sayısal oranı düşürüldü! Pest demenin de ötesine gitmek gerekir. Sağlık makamcısı bize her akşam, kulağımıza soka soka hava yoluyla gelen insanlarda hem de nerede ise 3 katı pozitif çıkma sonucunu söylerken, birden deniz yoluyla gelenlerdeki fazlalıkla tetbir okundu. Tam da herşeyi iyi yönetik deyip de bir dediklerinin ötekini tutmayan gerçek gibi….
Çok basit gerçek var: ya yalan söylendi, ki yapılan toplamalarda aynen bu sonuç çıktı: ozaman alınan tetbir de yanlıştır. Yanlışı tetbirle taşlantırma yerine, tam aksi yalanı düzeltip ayni zamanda tetbiri de ona göre düzeltmek gerekir. Tabi, normal olan koşulalrda bu gerçekleşir. Halbuki hep uyardım: bizde anormaller normal, normaller de anormal yaşam şekline dönüştü. Üstelik, sağlık makamcısı söylenen rakamlardan utandığını da söyledi. Ozaman, yalan söyleyip, tetbir almak doğru deyildir. Ama, bunu kabullenmek de düzeltmek gerekir. Oda olmuyor. Demek ki yalan bile bile söylenip tetbiri uydurma kuşkusu olması da yanlış deyildir. Ya yalan söylendi veya yalanı söyleyip alınmasını istedikleri tetbirin koşulalrını oluşturma anlayışı vardır. Şimdiden yalan net. Rakamlar kesin ve deniz için denilan havaya hava için denilen denizde gerçek haldedir. Bu dahi düzeltilmiyor. Belli ki ikinci kuşkuyla denizden gelenleri engeleyerek, uçakla gelenleri kayırma adına bir düşünce oluştu. Bunu kimse direk ret edemez. Ya yalandır ki düzeltsinler, veya resmen yalanı birilerini rekabet içinde koruma aıdyla söylendi.
******
Türkiyede son yılların klasik açıklaması, bu defa müjde adıyla yapıldı. Üstelik, Erdoğan bizat kendisi Karadenizde gaz yatağı bulunduğunu açıkladı. Geçen yıl örneğin Trakyada bulunduğu da haberleştirildi. Birçok bulgu açıklandı. Bunları ilerdeki yazılarımda deyinecem. Ancak, ayni anda Ersin hazretleri direk TC ve Kuzey Kıbrıs BRT medyalarında ekrandaydı. Maraşı açacağıyla başlayan söylem, birçok olayı adeta teslimiyet türküsüyle okudu. Nakarada bu defa “hamdolsunu” da kattı. Nede olsa kendini beyendirip saraya yolanacak tavrı sergiliyordu. İşbirlikçiliğin kuralıdır: efendilerini tekrarlayarak bir yerlerde kalma çabası hep olur. İrsen bey ve kabinesi, AKPleşerek “bismillah” çekerek konuşuyordu. Merhaba diye başlayan “demokrat” gazetecilerimiz “selamunaleykümleşti” veya bol bol “inşalah” çekmeye başladılar. Öyle lafazanlıklara soktular ki anlamları sulandı, yağcılığın cıvığını çıkaracak dereceye dek geldiler.
*****
Sokaktta kime sorsanız, K.Kıbrıs yönetiminin teklilerinin sınırını resmi eksen olmadan sıralarlar. Fakat, nedense işbirlikçiler hem hesapta gaz verme veya birilerine yaranma adına, üstelik bol konuşma geneleklerinin de zayıflığının sonucu, kendielrini başka telden çaldırtırlar. Örnek mi köpürtülen saray rüyalısı, birden “KKTC öyle bir konuma geldi ki krizle birlikte önemli siyasal oyuncu haline” soktu! İşbirlikçiliği unutup da kendini birden bağımsız sanarak mı yoksa birilerine onların yapacakları hamlenin örtüsünümü hazırlıor bilmem: bildiğim, böyle yalan atış atıp da karşılık bulmanın adı buraya yazılmaycak derecede çir
Kısa birkaç örnek yazdım. Son günlerin güncel dosyasından rasgele seçtim. Gerçek mi ülkenin kendisidir. Peki ya ötekiler mi, birisi yıldızlarda, öteki kibirin hırsıyla oldukindir.