Aylardır Türkiye’de yeni gelişen eğilime göre TV kanallarında savaşı destekleyen birçok biliminsanının ve emekli komutanın, savaşın faydaları ve Türkiye’nin açık denizlerle başka ülkelerdeki savaş sonucu sözde methedilen menfaatlerini izlemekte ve duymaktayık. Bu bilimdamı ve komutan olacak olan insanların hiçbiri savaşın sonucu ne olacak, Türkiye bu yapacağı savaşlardan ne elde edecek konusunda kesin bir yanıt veya açıklama yapamıyorlar. Onlara göre Irak’ta teröristler durdurulmuş, Suriye-İdlib’te başarılar gırla giderek, Türk Ordusu başarı üstüne başarı göstererek büyük sonuçlar veya zaferler elde etmiştir. Sağolsunlar, Türkiye dokuz cephede birden savaşmakta, büyük devletlere laf yetiştirmekte, bir demeçte ağızlarının payını vermektedir. Peki ama Türkiye’nin kırılgan ekonomisi bunca olaydan sonra nereye gitmektedir? Döviz ne alemdedir? TL , döviz karşısında ne olmuştur?, diye düşünen yok. Biz sadece Türkiye’nin mavi denizlerde, Libya’da bunca kazandığı veya kazanacağı zaferin sonuçları ile hidrokarbon yataklarındaki haklarını konuşmaktayız. Peki ama Türkiye niye bunca ülke arasında yalnız bırakıldı? Bunca ülke kendi aralarında cepheleşirken niye Türkiye yalnız kaldı? Türkiye’nin uluslararası hukuk alanında pozisyonu ne? Türkiye niye Lahey Adalet Divanı gibi organlara başvuruda bulunmadı? Türkiye uluslararası hukuka başvurmayı niye es geçiyor veya ihmal ediyor? Türkiye’nin korkusu ne? Bu biliminsanları bu soruları kendi kendilerine soramıyorlar. Veya sormaktan korkuyorlar.
Türkiye maalesef uluslararası deniz hukuku konusunda birçok andlaşmaya imza atmadı. Son zamanlarda Doğu Akdeniz’deki hidro karbonlar meselesi ayyuka çıkıp da AB’nin bile birçok gaz ihtiyacının bu bölgeden giderileceği konusu ortaya çıkınca, Türkiye bu konuya eğilme ihtiyacı duydu. Türkiye kendi kıyılarına kapatılacaksa bu illa ki savaşla mı çözülecek? Diplomasi nerede kaldı? Uzlaşma veya alternatif çözümler yok mu? Peki, Türkiye niye AB üyesi olamadı? Hangi andlaşma ve hukuksal evrensel müeyyideleri uygulamadı da bugünkü saldırgan duruma geldi diye eleştirel düşünce geliştirilmiyor. 2002 yılında RTE başa geçtiğinde TL dolar karşısında bayağı değerliydi. Sterlin ve diğer paralar karşısında da öyle. Türkiye’nin ekonomik durumu da bu kadar kötü değildi ve Türkiye aday ülke statüsündeydi. Bugün ise Türkiye birçok cephe kaybetti. İçteki anti demokratik yapılanmalar, terör suçları denilen ama devletin kendisinin uzlaşma platformlarını terketmesi veya devrilmesi, demokratikleşememesi, insan hakları, Kürt ve kadın hakları konusunda geriye gitmeler, Atatürk Türkiye’sinin de gerisine düşülen anti reformcu yapılar, dine büyük meyletmelerle çoğulcu yapı yerine Tek Adamlı rejime dönmeler, Türkiye’ye siyasal değil ekonomik yenilgiler de getirdi. Türkiye Devleti demokratikleşmek istemedi ve sonuçta her bakımdan dünyanın gerisine düşen Türkiye karşımızda. Artık Afrika ülkeleri ile bozulmakla yarışan, adalet, insan hakları, hukuk ve de birçok alanlarda eleştirilen, kendi kendini sıfırla çarpan bir Türkiye var karşımızda. İnsanlar İstanbul veya Türkiye’nin herhangi bir yerinde geceleyin yatıyor ama sabahleyin dövizin değer kazanmasıyla paralarının yarı yarıya değer kaybettiğini görüyorlar. 2008 yılında 1 Dolar 1 TL iken, şu anda bir dolar yedilerde hatta sekizlere koşmakta.
Savaşın getireceği yıkımı bu yapıda parası ve de ekonomisi kırılgan bir Türkiye’de düşünmek bile aslında oldukça korkunç. İstanbul’da bile Kuzey Kıbrıs’ın fiyatlarının da önünde giden bir ekonomi… Mutfak yangın yeri… İnsanlar intihar edip hayatlarına son vermeyi seçiyorlar. Ama biliminsanları aynı topluma savaşın faydalarını övmekte. Savaşla insanlarının ceplerinin dolacağını söylemekte ve silahlanmayı methetmekte.
Savaş, yayılmacı, süper hatta emperyal ülkeler dahil kime fayda getirdi ki dünya tarihinde? Fakirlerin açlık sınırında yaşamaları, orta sınıfların ortadan kalktığı bir ülkede ,siz savaşı övseniz ve acılar üzerinde mutluluk tabloları çizmeye çalışsanız ne yazar ki?