Son günlerde, onca politik gerilime karşın, bir ülke zaman zaman öne çıkmaya başladı. Üstelik, birçok ülkede normal görülüp haber yapılmayan konuyla da alakalıdır. Yapılan devlet başkanlık seçimi sonrası, usulsüzlük nedeniyle oluşan protestolarla birlikte, Belarus dünya gündeminde konu olmaktan öteye, batılı emperyalist ülkeler sanki anormalmiş gibi ilgili gelişme sonrası anbargolar kararlarını da gündeme taşıdılar. Belarus’ta seçimler yapıldı. Bizde de alışılan ve anormal olup normal olan tartışma yapılmaya başlandı. Seçimlerde usulsüzlük varmış. Konu elbet salt seçimler deyildir. Belarusun önemli bazı beklentiler ile denklemsel kayış umutlarının olması nedeniyle konu gündeme sokuldu. Çünkü, ardından beklenenin olmamasıyla birlikte, anbargolar gündeme getirilmeye başlandı. Demek ki salt seçim usulsuzlukları deyil, politik hesapların da varlığından kaynaklanmaktadır. Devamında da söylenen şekliyle “demokrasi ve özgürlük” deyil, kendi nifus alanına çekme hamleleriyle algı probagandası yapılmaktadır…..
Konuyu biraz daha deşelim: Belarus, Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla oluşan ülkelerden birisidir. Hat ta, kimine göre “suni sınırlar çizildi”. Sovyet dağılımından sonra, iki yıl geçip, seçimler yapıldı. 1994 yılına gelmektedir. Lukaşenko seçimi kazanır. Çoğu gözlemcinin katıldığı “Belarus Sovyet dağılımı sonrası oluşan ülkelrde, en demokratik seçim gerçekleştirildiği” dir. Lukaşenko Rusya ile iyi ilşkiler kurdu. Yelsin döneminde nerede ise birleşmeye dek yaklaşıldı. Kimine göre Lukaşenko birleşecek iki devletin de başkanlığını istiyordu!
Belarus, Sovyet dağılmasından sonra kuruldu. Alt yapı olarak sosyal bazı deyerleri korudu. Sovyet sonrası en iyi sosyal sağlık eğitim hakları olan devletdi. Buna karşın, Lukaşenko diktatörlükle yol alıyordu. İkili çelişki vardı. Sağlık ve eğitim sosyal hakları iyi olup anti demokratik özgür insan hakları olmayan devlet şeklinde örgütlendi. Bu arada ikibinlerde Batılıların “renkli devrimler” dönemi, Asyadan balkanlara dek denendi. Bununla sosyalist sonrası neoliberaleşme hamleleriydi. Belarusta da denemek istendi, yeterli destek ile örgütsel karşılık bulmadılar….
Bu taplo Yelsinin ölümü ile tıkanmaya başladı. Lukaşenko artık birleşmeden geri durmaya yöneldi. Fakat, Rusya ile enerji bağımlılığı vardı. Son seçime gidilirken, Lukaşenko hem Ruslar tarafından beyenilmiyor, hem de Batılılar yeniden “renkli devrim” denemesine girişme kararı aldılar. Fakat, kitlesel spontal tepkiler olmasına karşın, Belarusta muhalefet yapısal olarak örgütsüz ve net siyasal planları da yoktu. Öyle ki muhalefet liderlerinden birisi Moskovaya, ötekisi Litvanyaya kaçtı. Hat ta, seçime gidilirken muhalefetin net prokramı ve örgütlenmesi de yoktu. Sadece, halkta belirli kesimde tepkiler vardı. Buda, Lukaşenko için uzun zamanlı diktatörlükte elindeki devletsel örgütlenme ile fırsat halinde kulanıldı.
Özetlenen bu birkaç koşul dahi bize gereken uyarıyı yapar. Ne muhalefet protestolarını “renkli devrimciler” veya özgürlük isteyenler olarak algılama şansımız var, nede Lukaşenkonun sosyal haklar dışında eğitimle sağlık hakları nedeniyle diktatörlüğünü yok sayma şdüşüncemiz oluşabilir. Muhalefet devamlılığı ile örgütlenme yönü gelecek Belarus ekseninde önemli etki yapacaktır. Üstelik, fırsatçılar da işin cabası. Hem Rusya, hem de batılılar Lukaşenkosuz Belarusa anormal bakmıyor. Üstelik, Batılı Emperyalistler Belarusyaya girip oranın nifus alanına katılarak Rusyayı kuşatma projesini de yerine getirmek hevesindedirler. Ayni oyunu Ukraynada da denediler!
Şunu da göz ardı etmeyelim, enerjei geçiş yolunda olması veRusyanın dibinde oluşu, Belarusu batı emperyalistler için heveslendirilen yer haline getirdi. İlgili yalanı da yutmamak gerekir: başta ABD ve müttefikleri, Belarusa reforumlar dayatarak ülkede dönüşüm istiyor. Eldeki sosyal kurumların özeleştirilmesi, dış sermayeye açılım ve Neolibral yapılanma denilecek özetlerle reforumlaştırma talep ediliyor. Bunun örtüsü de “özgürlük ve demokrasi” denilmektedir. Sanırım, Renkli devrimler denilen uygulamalarla Balkanlardan Asyaya ne demek istediklerini gayet iyi örneklerle anlıyoruz.****
Görüldüğü gibi, Belarus seçimleri sonrası oluşan gelişmeler, kırılan Rus ilişkilerinden batılıların işdahı kadar, Lukaşenkonun ikili politik devlet yapsındaki sarsıntıların da etkileri rol oynadı. Eksik olan muhalefetin örgütsel olmayışıdır. Nitekim, seçimdeki muhalefet adayı kazandığı anda yeniden seçim yapma dışında hiçbir prokram sunmadı. Bu dahi yeterli bilgiyi verir. Hem de protestolar olurken Litbanyaya kaçışı da işin cabasıdır.
Demek ki bekleyerek ve izleyerek öngörmenin önemi burada önemlidir. Salt birileri gündemn yaptığı için haber yapmakla yetinmek yetersizdir. Belarus belli ki Lukaşenko döneminin sonuna doğru gidiyor. Gidiyor da yerine ne gelecek sorusu oldukça fazla eksik brakılıyor. Buda, Belarusu iki güç arasında sıkışan ve ülkedeki spontal tepkilerle çalkalanan noktada tutmaya yarıyor. Bundan alınacak ders, her ülkede usulsuzluklar ve anti demokratik yaşamlar varken, haber dahi yapılmazken, Belarusdaki gibi seçkin örneklerde abartarak haber gelierse, durup önce düşünmek de gerekir. Yanlış algı yerine yetersiz de olsa bilgilerle bilgi vermek önemli ilk kural olması gerekir. K. Kıbrıs deneyimi ile “burada da 90 81 “ seçimlerinde çok önemli usulsuzluklar ve müdahaleler oldu. Ama, dönüp de yazılana bakarsak, “çağdaş demokrasi dersi” gibi deyerlendirmeler de yakalarız. Demek ki herkese göre olay başka yöne çekilip siyasal fırsatlılıkta kulanılması da normal haldedir.
Kısaca, Belarus salt kendi deyil, bize seçimlerle de olsa çok uyarıcı noktalar önümüze koyuyor. Yeter ki bunlarla değerlendirelim.