Hep öyle söylenir resmi tarihte; Osmanlı İdaresi altında huzur vardı diye. Yoktu…Evet Osmanlı İdaresi altında da huzur yoktu. Hep huzursuzluk vardı. Lüzinyanlarda da yoktu, Venedikliler İdaresi’nde de yoktu. Üstelik Venedikliler son Kraliçe Katerina Kornaro’ya darbe de yapmışlar ve kendisi buradan istemeye istemeye darbe ile sürgün edilmişti. Venedikliler adaya baskıcı militarist feodal bir idare getirdiler. Onlar da insanları tarla ve bahçelerde esir gibi çalıştırdılar. Özgürlüklerini de satın almalarını istediler. Olabilenler oldu ama o özgür olanlar da baskı altındaydılar. Ortodoks dininden Katolik dinini kabul etsinler diye de dini baskılar doruğa çıkarıldı Venedik Dönemi’nde. Osmanlı savaşla geldi adaya. Hani Kıbrıslı halkları sevinçle karşıladılar onları deniyor ya, o da büyük yalandı. Kimse memnun olmadı. Hatta daha ilk başlarda ayaklanmalar, yoksulluk ve açlık gırla devam etti. Yüksek vergi toplamalar ise çok huzur bozdu. Bakın ne diyor Sir George Hill son zamanlarda Türkiye İş Bankası tarafından Türkçeye çevrilen Kıbrıs Tarihi adlı dördüncü cilt kitabında (sf.xvı) “ 1) 1571-1878 arasında Kıbrıs’taki Osmanlı idaresi yozlaşmıştı ve halkın iyiliğini değil kendi çıkarını düşünen bir idareci tipi üretmişti; 2) Kıbrıslı Rumlar, Osmanlı idaresine başkaldırmakta haklıydılar, çünkü siyasi, kültürel ve ekonomik açıdan baskı altındalardı…”
Kurulan zaptiye birlikleri de Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırumlardan toplanan vergileri zorla halktan toplamak için oluşturulmuşlardı. Hill de kitabında bunu vurguluyor;
“Zaptiyeler piskoposlarla dragomanlar tarafından vergi ve borç tahsili için kullanılmaktaydı. Nitekim, reaya zaman içinde zaptiyeye karşı diş bilemeye başlamıştı”(sf.16).
Gelen görevliler de burada toplanan vergilerden zengin olmak Kıbrıslıları sömürmek için Kıbrıs’a geliyorlardı. Osmanlı da öyle allameyi cihan temiz bir devlet değildi. Yozlaşmanın ve bozulmanın hası vardı Osmanlının İdaresi altında da. Zaten artık çürümeye ve gerilemeye de başlamıştı ve bunları sebebi de bozulma ve yozlaşmaydı.
“Sonuçta, önceden başka bölgelerde beylerbeyliği yapan ama görevlerinden azledilmiş olan kişiler bile Kıbrıs’tan toprak almaya ve köylüyü ezmeye başlamıştı”. (sf19).
Kıbrıslılar yeni gelenlerden iyi şeyler ummuşlardı ama aradıklarını bulamadılar. Yüksek vergiler ve yozlaşmış yönetimler huzur bozmaya başlamıştı. Tuhafı şu ki Kıbrıs’a getirilen Osmanlı tabaaları Türk veya Müslümanlar bile kısa zamanda Osmanlı yöneticilerinden şikayetçi olmaya başlamışlardı. “Ziraatın canlanmasında anahtar rolü olan reaya, içinde bulunduğu koşullardan nefret ettiğine yönelik sinyaller vermekteydi. Bazı kaynaklar çok sayıda reayanın adayı terk ettiğini belirtmektedir. Reayanın kendi mülklerini satın alabilmesini kolaylaştırmak için gönderilen hüküm, yeniçerilerin be buraları elinde bulunduran diğer kesimlerin açgözlülüğüne kurban gitmişti,”( sf.22).
“Söylentiye göre, Venedik ajanlarının tahrikine kapılan Rum ahali 1578’de isyan bayrağı açtığı sırada, yönetimden memnun olmayan pek çok Müslüman da bu isyana katılmıştı. Beyler beyi Arap Ahmet Paşa’nın, insafsız davranışlarıyla çileden çıkardığı ve askeri birliğin, maaşlarını ödemediği için kendi kumandanlarını öldürdüğü haberi 16 Mayıs’ta Venedik’e ulaşmıştı” (sf. 37). Kıbrıs’ta fethin hemen ertesinde birçok başarısız isyan girişimi meydana geldi. Osmanlı döneminde de isyanlar ortak olduğu zaman Osmanlı idarecileri veya valileri burada bu ortaklığı bozmak için ya Müslümanlık- Hristiyanlık ya da Türklük ve Rumluk ikiliklerini provoke ederek bu isyanları bastırdılar.
“Adadaki Avrupalıların olaylar karşısında sesi çıkmazken, fanatizm hastalığı hem Türkleri, hem Rumları yıpratıyordu. Türkler memnuniyetsizdi, çünkü ulema Hristiyanlara verilen imtiyazların İslam’ın sonu anlamına geldiğini söylüyordu. Türkler arasında, halk tabakası bu uğursuz kehanetten ötürü üzüntü çekerken, bu son olaylarda mağlupla galibin bir tutulduğunu gören daha eğitimli kesimin izzet-i nefsi inciniyordu” (sf.170).
Evet bu tarihi belgede de görüldüğü gibi daha 1571 yılından itibaren Osmanlı’daki ekonomik istikrarsızlıklar adayı da etkilemeye başlamış ve bozulma ile yozlaşmanın kısa zamanda ada halkları arasında o zamanlardan huzuru bozmaya başladığını da görmekteyiz. Söylendiği gibi Osmanlı İdaresi, Kıbrıs’ta 1571-1871 yılları arasında pek de huzur içinde geçmemiştir.