Öğrendiğimiz birçok kavram vardır. Bunları kendi içimizde yaşarken, biz bazen geçmiş tarihte veya öteki ülkelerde kanıtlamakla meşkuluz. Önemli kirli, karanlık yaşananlarla, kavramlaşıp kurallaşan siyasal gerçekler de bundan nasibini alıyor. Irkçılığı, faşizmi, emperyalist sömürgeleşmeleri, ötekileştirmeleri, tecavüzleri ve nice çirkin ama yaşamda kurallaşıp kültürleşen yaşananları, hep bizim dışındaki örneklerle kanıtlamaya uğraşıyoruz. Hele de aslında direk içeleştiğimiz ve ilhak ile sömürgecilik oynunda savrulduğumuz Türkiye gerçeğimizi de bazen yok sayma düşünce tuşuna da düşeriz. Oysa, tanımını yaptığımız ve ders alıp tetbir koymamız gereken, kavramları konuşurken, ötelerden tanımlama yerine, kendi içimize baksak, daha kolay kendimizle de yüzleşeceğiz. Tabi ki sorgulayınca da gerçekler oldukça yakıcı olacak. Yalakalarla paçalrdan akan yalanların de nedenli içeleştiğine de utanarak tanık olacağız.
*****
Ebru Timtik, bir avukat. Nasıl bir avukat mı: Somada işçileri savunan, kadın cinayetlerinde, Berkin Elvan davasında, kentsel dönüşümde evleri yıkılan yoksuların, işkence gören kişilerde Ebruyu avukat olarak yanlarında görürüz. Bu dahi “tehlikeli” olmaa “öteki kılınmaya” yeter ve artar. Ayrıca, Çağdaş hukukçular derneği üyesidir de….
Bir gün ofisi basılır. Klasik Türkiye güncesi başlar! Gizli tanık idiyalarıya tutuklanır. Mahkemesi başlar. Yargıçlar, tutuksuz yargılanmasına, yani serbes brakılmasına karar verilir. Ama Orası Türkiye! Bizim de üst yönetimimiz. Hukuki yuluslar arası ifadedir. Birden yargıçlar deyişir ve 12 saat sonra Ebru Timtik ile arkadaşları yargılanmadan tekrar tutuklanırlar. Bolca gizli tanık ifadeleri sunulur. Bazılarını örneğin adı gizli olsa da kimisi “gezi davalarından” anımsar.
Derken işin sonuna gelinir. Savunmalarına dahi izin verilmeden karar açıklanır: “terör örgütüne üye olmadan yardımcı olmak”! Cezaya geçilinir. İtiraz edilir. Yargıtay bir türlü dosyayı ele almaz. Birleşilen nokta, cezanın hukuki deyerinin olmadığıdır. Ama, birileri istedi de oldu inancı hakimdi. Derken, Ebru ve Aytaç avukatlar, karşılaştıkları adaletsizliği duyurma cve adaletli yargılanma adına ölüm orucuna başladılar. Günler geçti. Duyarlı olanlar, yapılan yargılamanın hukuki deyerinin olmadığında birleşiyorlardı. Yargıtay yargısından tıs çıkmıyordu…
Sonuçta, geçen yazımı yazdıktan iki saat sonraa Ebrunun ölüm haberi geldi. Atli Tıbın serbes brakılması uyarısına dahi uyulmadı. Türkiye gerçeği ile de cenazesinde dahi polis saldırı gerçekleriyle de toprağa verilme sonucu oluştu. Uğraşlar oldu. Bazı çevreler çalışarak Ebruyu ve aytacı kurtarmaya çalıştı. Fakat, karşılarında Türkiye devlet gerçeği vardı. Gizli tanıktan tutun, deyiştirilen yargıçlar ve savunma dahi yaptırmayan mahkeme bulunuyordu.
Geçen yazımda da uyardım: en azından buradaki barolar ve insan hakları örgütleri ses vermeleri gerektiğini vurguladım. Bir ses verin diye uyarıcı kelimeleri kulandım. Geç kalınacağını da belirtim. Burası K. Kıbrıs! Gerçekten, onca Türkiyeleşme bağımıza karşın insani demokratik inasan konusunda bağ uzaya dek uçurumlaşıyor. Oysa hem mesleki, hem demokratik, hem yargısal hem insani ve hem de aynisinin buraya daa yansıma gerçeği ile bu konularda dikkatli ve uyarıcı halde olmamız gerekir. Bu yok. Oysa, türkiyedeki kurumsallaşmalar buraya hemen yansıyor. Üstelik resmi idolojik bütünleşme adeta tabusalaşarak, kolayca yerleşiyor. Boşuna deyil dün namaz kılmak bilmeyen şimdi acemice camiye gidip kendini gösterip, mevki almaya uğraşıyor,. Dün Atatürkcülükle bize saldıranlar, şimdi besmeleci haline geldiler….
Ebru olayı Türkiyedeki avukat ekseninde yani yargısal bir kesimdeki önemli kavşaktır. Yargının nereye geldiğini, gizli tanık anlamının abartısının sonucudur. Üstelik EBrunun ölümünden sonra başta Tröller küfürleri ve yalanlarıyla da günümüz Göbelsin kanıtıdır. Uydurulan yalanla, idiyanamade dahi olmayan iftiralarla, ölümün üstüne “ateşte yanma” ifadesi, gericiliğin, faşizmin adeta ifadesidir. Benzer küfür şekileri bizde de olmuyormu? Hayinlikten başlayıp inanılmaz cinsiyet söylemler söylenecek sözü olmayıp saldırı küfürle bezenen faşizmin aynası deyil mi?
Ebruyu kaybettik. Ayni gün Avrupa gazetesinin iki başlığı da anlamlı. Hem Ebrunun ölümü hem de Çakıcının k. Kıbrısta bir büyük oteli alma idiyası vardı. Hani adı patrıltılarak hapisten çıkarılan Alayedin çakıcı gerçeği…. Mafyalar çıkarken, düşünce suçluları veya iftiralarla hapsedilenlerin içerde brakıldığı türkiye devletinin infaz uygulaması… Şener Levent güzel bir gazetecilik resmi çekti. Mafyacının adı otel deyişiminde, “tam da bize uygun” avukat Ebru da adaletli yargılanma istediği için ölümü! Buna söylenecek fazla söz kaldımı?