Eğer çıkıp da bir eleştiri yaptığınızda birileri sizi tehdit ediyorsa, güvenliğinizden devamlı şüphedeyseniz ve hele hele bir yazı veya konuşma yaptıktan sonra devamlı olarak tehdit yiyor ve tehdit edenler ellerini kollarını sallayarak serbest ama siz fikirlerinizi açıkladığınızdan dolayı devamlı korku ve telaş içindeyseniz, o ülkede demokrasi de yoktur, adalet de hatta insan hakları ve hukuk da yoktur. Bizim ülkemizde maalesef örneğin rejimi eleştirip niye Türkiye’ye bu kadar bağımlılık var diye sorar ve ondan sonra size hiç rahat verilmiyorsa, bu ülkede özgürlük ve demokrasi var demek o kadar abesle iştigal değil mi? Geçmiş senelerde bir kadın milletvekilimiz fikirlerini açıkladı diye ne kadar zorbalıkla karşılaştı hatırlıyorsunuz değil mi? Daha sonra bu milletvekili güvenlik açısından birçok sıkıntılar çekmişti. Bundan sonra da bu kadın milletvekilimize yanıt olsun diye millet meclisine çıkıp bayrak çekilmiş, daha sonra da Afrin operasyonunu eleştiren bir gazetemize de saldırı olmuş ve az daha çok can sıkıcı olaylar olacaktı. Sözü geçen olaya müdahale eden Sayın Cumhurbaşkanı üzerine de saldırı olmuş, gazeteye ve meclise saldıran bu güruhtan bazıları maalesef Cumhurbaşkanına da saldırmışlardı. Onu bırakın, linç girişimi olurken, maalesef halkın güvenliğinden sorumlu olan merci bu olaylara sadece seyirci kalmıştı. Hadi onu da bırakalım, dıştan bir devlet başkanı bu ülkede linç girişimi olması için resmen çağrı yapmış ve ülkeyi de kaosa sürüklemişti.
Bu ülke Batı normlarına uygun olarak demokratik bir ülke mi? Batı’da bir devlet başkanı, bir gazete resmi politikayı eleştirdi diye linç emri verebilir mi? Bu tip bir devlet başkanı hemen görevinden alınır ve resmen ülkede buhran çıkardı. Hadi onu da bırakalım, sırf sosyal medyada eleştiriler oluyor diye bir ülkede, açıkça yazayım, bir Avrupa-AB ülkesinde, kişiler aleyhine yasalar çıkar mıydı? Bunda da olumsuz yanıt vardır. Çünkü Batı’da fikirlerin özgürce açıklanması için yasalar vardır. Zaten İnsan Hakları mevhumu kişilerin özgürce hareket etmeleri ve düşünmeleri için vardır aslında.
Bu tip ülkeler baskıcı, diktatörlük kurulan ve hukuktan, adaletten, insan haklarından muaf ülkelerdir ki bu tip ülkeler pek tutulmaz. 21. yüzyılda özgürlüklere açık olamayan ülkelere ne yatırım olur ne de bu ülkelerle normal ilişkiler kurulur. Bu tip ülkeler kendi karanlık odalarına kapandıkları için de, daha fazla geri ülkeler olarak nitelenirler.
Gelişmiş ülke tanımlamalarında artık, demokrasiler, düşünce özgürlükleri ve özgürlüklerin önemi vardır. Bu değerlerin olmadığı ülkeler refahtan da pay almazlar ama işin kötüsü bu ülkelerle ekonomik bağlar kurulmayarak, bu ülkelerin ekonomik bakımdan da olumsuz ve kötü koşullarla karşı karşıya kalmaları da söz konusudur. Bu değerlere önem vermeyen ülkelere bakın; bu ülkeler pandemiye karşı da başarısız olan ülkelerdir aynı zamanda. ABD’den de bahsetmeyin, Şimdiki Cumhurbaşkanı’nın olumsuz ve ırkçı tavırlarından ötürü ABD’nin bile ne kadar olumsuz şartlar altında olduğu da açıktır.
Geleceğin dünyasını özgürlükleri olan ve refahtan alt sınıflarını da faydalandıran ülkeler meydana getirecektir. Kadın başbakanlar ve de kadın yönetici ve kadın bakanlarla yönetilen Kuzey Avrupa ülkeleriyle Yeni Zelanda’ya bakın, ne demek istediğimi anlayacaksınız.