Bir yığın açıkgöz koltuk kapmak için didişip duruyor. Çeneleri marifetli anlamlı anlamsız ses çıkarıyorlar. Bunları anlayıp ellerinden kurtulmamız gerekir yoksa işimiz zordur.
Ülkemize büyük projelerle gelip bizi refaha götürecek projeler uygulayacaklarmış ama yasallığa hassasiyetimizle buna engel olmuşuz diye eleştiriler duyuyor ve bazılarının da çok üzüldüklerini görüyoruz. Konu bir turistik proje ve eğlence yeri için girişim. Ancak bununla ilgili kişiler ülkemize gelirken yasaları paspas yapmışlar. Yasalara göre kumarhanelere girenlerin kayda geçmesi gereken kimlikleri ve hareketlerini gösteren kamera kayıtları ya tutulmamış ya silinmiş. Polis de bunu belgelemiş. Konuşanlar çok. Bir salgın var, onun için izin almaları, karantina koşullarına uymaları ve diğer kısıtlamalar varmış ama uyulmamış. Sanki gelenler virüs yayacaklar diye korkuluyormuş ve tek korku da buymuş. Ancak konu o değil polis virüs buluşturma korkusundan karşı önlem diye kayıtları silmiş değil. Kim polise kayıtları sildirebildi ise korkulması gereken odur. Çünkü gelenler ülkeye izinsiz girmişlerdir. Gitmeleri yasak olan yerlere gitmişledir, yasak olan kapalı otelde kumar oynamışlardır, denetimsiz denize girmişlerdir. Azma kimse onlara gördükleri halde engel olmaya kalkmamıştır. Birileri de arkalarından kayıtların silinmesini sağlamıştır. Buna rağmen iş ortaya çıktıktan sonra bile polisin bu konuda araştırma yaptırdığı açıklanmamış ve halka araştırılıyor denilmemiştir.
Elimizde Türkiye ile imzalanmış orta vadeli plan var ve onun da verilerini kullanan Rekabet Edebilirlik Raporu var. AB destekli olan raporda Türkiye ile imzalanan planın değerlendirmesini bulmamız gerekirken planda ye verilen uygulamaların tatmin edici olmadığı ifadeleri ve uygulamanın ona göre revize edilmesi bulundu. Yani Rekabet Edebilirlik Raporu’nun bir yararı olacaksa o kadarla kalacak çünkü ülkemize yasadışı gelip öylece kimseye yakalanmadan gidebilenlerin tekrar gelmekten vazgeçmeleri olacak. Çünkü daha bir göründükleri zamanda bile çiğnenmedik etkinlik denetim yasadı bırakmadılarsa kıçlarını yerleştirdiklerinde hangi yasa onları denetleyebilecek!
Kumar ve seks endüstrisini düşününce ve ülkemizin kara para çamaşırhanesi olarak küresel ün yaptığı biliyorsak başımıza neler gelebileceğini tahmin etmek zor olmaz.
Ancak daha önemlisi bu tehlike ayan beyan ortada iken halkın bu açılardan konuyu irdelememesi ve sosyal medyada bile YKP hariç eletiri, yapılmaması tam tersine “bir büyük yatırım fırsatını kaçırdık” eleştirileri yapılması durumu daha tehlikeli hale getirmektedir. Buna engel olunmazsa bu gurup yasadışı bölgelerde görülen yasal kurumların etkisiz hale getirildiği ülkeyi harabeye çevirecek ve suçlular cenneti yapacak bir gelecek üstümüze çökecek.
AB parasıyla rekabet edebilirliğimiz hakkında bir rapor yayımlandı. Serbest ekonominin dünyasına uygun rekabet edebilir bir ekonomi için ne gerekiyorsa uygulamaları irdeleyerek ortaya konuldu. Devletin ekonomiyi sömürerek elde ettiği parayı teşvik ve destek adıyla bol bol dağıttığı ama işe yarayıp yaramadığını incelemediği, inceleyenleri de dinlemediği ifade edildi. Bu incelemede Türkiye ile imzalanan program da küçümsendi ve yer yer etkisinin ters ve yetersiz kaldığı belirtildi.
Şimdi tüm yasalara da yasal güçlere de meydan okuyan bir gurup yatırımcı gelecek de ayakta kalan bir güç kalmayacaksa kim ne kalkınmasından bahsedecek!
Tarihin gördüğü suç dünyalarından biri ortaya çıkacak ve çevreyi de sonuna kadar sömürecek bir bol paralı olduğu ışıltısından belli ama suç rekoruna sahip bir yeni Hong Kong doğacak değil mi?
İnsanlarımız ve dünya çapında bir kaçakçılar cenneti hayali gören politikacılar gördü ve bu hayal hala geçerli duruyor. “madem bizi devlet olarak kabul etmiyorlar biz de bunu şansa çeviririz” deyip “kara para aklama ve yasak ticarete ve insanlara izin verme gibi kullanmaktan kaçınmamalıyız” diye konuşanların etkisinde hareket etmek istiyorlar. Ancak onlara göz yumulan yerlerde yasa emenliği kalmaz ve kişisel özgü4lükler de onlardan sorulur. Unutmayalım ki ABD’de bir Mafia lideri polise suçluları siyasilere ihbar edip cezalanmalarını sağladığında basın sormuş: “Size ne oldu ki meslektaşlarınızı ihbar ettiniz”. Yanıtı “ben artık doydum, ülkenin güvenli olmasına muhtacım, onun için suçluları derdest etmesini isterim” demiş.
Yani hepimizin yasa egemenliğine gereksinimimiz vardır. Çevre felaketini önleyecek olan da yasalara uyumun sağlanmasıdır. Sosyal adalet de ona bağlıdır.
Yatırımların özellikle büyükleri bir fırsat görülüp önünde takla atılacak değil uyanık olup denetleyecek düzenlilikle ele alınmayı ister yoksa aleyhe işler.