yaklaşımlarÖzkan YıkıcıTeslimiyet, ırkçılık ve heykel saldırıları – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Teslimiyet, ırkçılık ve heykel saldırıları – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Epey zamandır, karışık olaylarla yaşamayı alışkanlık haline geldi. Bunları anlamak için de algı dışında pek kulandığımız kural da yok. Bağlantı kurmak veya kuşkuyla daha geniş araştırma yöntemlerini çoktan halının altına gönderildi. Günümüz sorunlarını anlamak için, olmazsa olmazlar hala sırıtırcasına bizim karşımızda dikiliyor. Öğrenmek veya anlamak adına bazı kaçınılmaz gerçekler oluştu. Son yıllarda Kapitalist sistem genelden yerel oldukça fazla krizlerle çalkalanmaktadır. Biz eğer ister yönelinen otoriterliği veya oluşan protstoları kavramak için kriz gerçeğine mutlaka ihdiyacımız var. Ayrıca, K. Kıbrıstan yaşananlarla sorgu yapmak peşindeysek, buranın talimatlı işleyişi, teslimiyet politikası ile Türkiye direk bağımlılık koşullarını mutlaka göz önünde tutmak şart. Aksi halde, normal ülke gibi konuya başlarsak, sonuçta fiyaasgo denilen kavramın örneği haline ulaşılınır…..

Son dönemde peşpeşe gelen krizlerle, hem dünya hem de adamız altüst halde ordan oraya savruluyor. Krizin etkileri kadar, bunu fırsata çevirmek çabası da yol alıyor. Krizleri yönetemese de onların fırsatıyla, egemen güçler kendi ceplerini doldurup, baskıcı devlet şeklerine hızla hamleler yapıyor. Buna karşın, krizlerin yoğunluğu ile çeşitliliği sonuçta, öfke patlamasına da dönüşüyor. Dikat edin, Neoliebral iflasın başlanmasından beri, Kapitalist yapıda sık sık her alana yansıyan ek krizler oluştu. Bunlar gericilikle baskı aygıtlarıyla kurumsal devlet yönetimlerini çağırırken, oluşan hoşnutsuzluk ise sonuçta sokaklarda patlamalarla yayılıyor. Ancak, başarısızlıklara rağmen, örgütlü olma ile fırsata dayanan sermaye, yine de karına kar katıyor. Muhalif dalgalar ise siyasi hedefsiz oldukları için de sönüp başka krizle yine çıkış yapmaktadır. Son günler Amerikayı da sarsan protestolar, bunun kanıtıdır.

Krizler bitmeden öteki başlayıp yükü ağırlaştırıyor. K. Kıbrısta ise kendi koşullarının tutsağı olarak,çoğu daha öğrenilmeden ötekine geçiliyor. Üstüne de utanmadan “başarılı hikaye” dahi yazılmaya da çalışınılıyor. Girişte de dediğim gibi, Kuzey Kıbrısın kendi koşullarının krizdeki gerçeğini de yaşadık. Teslim olunan yapı, işbirlikcilik sonutu politika uygulayamayan, talimatla yönetme şekleri, konuyu daraltıyor. Son ARMA kayum tipi yönetim paketine rağmen, buradaki nerede ise tüm örgütler konunun özünü dahi tartışamıyor. Ayni resim kriz konularında da geçerli haldedir. Nitekim, Türkiye gerçeğine ve direk tavır koyuşu varken, sınırlı argümanla, artık silikleşen yönetim lafazanlıkla sınırlı kanılmaktadır. Türkiyeden direk tavıra rağmen, hükümet suçlama ekseninden çıkamama koşuluna esir düşürüldük. EN son örneği, Diyalok TV resmen RTK tarafından yayını kesilirken, oradaki yöneticiler, buradaki koltukcuları suçluyor. Daha da ilginç olup normal hale gelen tutum, kanal sorumlusu yayıncının Türkiyeye şükran çekip, koltukculara veriştirmesidir.

Buna benzer çok olay var. Ama, anormali pek yok. İşler teslimiyet kuralıyla koltuk alma, avanta sağlamaya dek gelindi. Zaten, en büyük hatamız veya vbile bile düştüğümüz gerçek, K. Kıbrıs gerçeklerinden kopmaktır. Öyle ki K. Kıbrıstaaki yaşayan koşulları dahi dikate almıyoruz. Türkiyeleşme gerçeği, buradaki sosyolojik deyişim, parçalanan sosyal yapı insani gerçeğine artık dokunmuoruz. Kimisi hala 74 öncesi Kıbrıslılık konumunda kaldılar. Kulanılan her kavram, içerisi boşaltılarak sistemi görmezden gelme haline sokuldu. K. Kıbrıs resmen fırsata göre ilhak veya uydulaşma yasalık konumuna getiririlken; biz hala onca nifus ve bağımlı gerçeğini yok sayıp hala cumhuriyet veya birleşik Kıbrısta duruyoruz. Oysa, para birimi çoktan yok edildi. Nifus yapısı resmen darmadağın hale getirildi. Sadece Kıbrıs Türkiye eksenli deyil, alt yapılarda öylesi parçalı kesimler oluştu ki halk veya toplumdan da daha geriye düşüp kalabalık kriterine dek geriledik. Bundaandır ki muhalefet ekseni genel anlamda ortak paydaşlık yapısı şimdilik görünürde yok.

Tapular, arşivler, isimler, sermaye hakim kesimi, siyasal bağımlı biçimde yeniden yapılandı. Şimdilerde ayni hamle Vakıflarda tamamlanmak üzeredir. Türkiyede oluşan rejim hamleleri aynen yansıyor. Tarikatlar, ilahiyat koleji, şimdi de Arma kayumu ile resmen tüm ipler Fuat beyin eline geçti. Ama, sorunlarda Türkiyeyi konuşmayacağız!En son risk belirlemede dahi Türkiye Korona gerçeğine rağmen onu da yok sayma açıklaması gayet normal halde yapıldı.Paketi konuşma yerine sanki kasa dolmuşcasına, avanta talepleri ayuka çıktı. Bitr de şu kendimiz övme var! Irkçılık yokmuş!Irkçılığı siyah beyaz renklere indirgenir. Amerika suçlanır. Oysa, en ufak kararda sadece sosyal medyaya bakınca, nasıl ırkçı öfkenin patladığını da görmezden gelinir. Sövmeler gırla, kültürel ayrımlar üzerinden ırkçılık yapılırken, Aynen Elam gibi sözler karşıta veriştirilirken, ırkçı dyeilmişik havası da hoşumuza gidiyor.*****

Dünya krizlerle çalkalanıyor. Bir oyana bir buyana vuruyor. Halının altından örtülenler çıkıyor. En rüya ABD dahi kriz ve patlamalarla sarsılıyor. Ama, hala siyasal seçeneksizlik de malum. Irkçılık bir anlamda iki şekilde yükseldi. Kitlesel hoşnutsuzluğu kültürel kimliklerle de siyasalaştırıp devlet biçimine taşınması hızlandı. Göçmen karşıtından, ötekine bakış farklılıkları ırksalaşıp yeni faşizmin dalgası haline geldi. Elbet, kriz, ırkçılık uygulama ikilemi karşıtı da getirdi. Biriken kurumsal bakış kültürel yaşam şekliyle de tetiklendi. Krizlerin önemli özelikleri, örtülen sorunların da yansıtma şansını oluşturmasıdır.

Dünya elbet krizlerin yoksulaştırma ile baskıların yoğunlaşmasıyla, ufak kıvılcım la patlamalar da oldu. ABD bunun son örneği. Ancak, bir yanda yabancı düşmanlığı veya kültürel farklılıklarla siyasal seçenekleştirilen faşizim yeni şekliyle güçlendi. Öte yanda, buna tepki koyanlar da protestolara girişti. Gerilim öylesine yükseliyor ki bazı örtülenleri de zorlamaya başladı. Hat ta, milli veya siyasal kahramanlaştırılan simgeler dahi sorgulanmaya başladı. Bunu resmi siyasal eksenliler deyil, ırkçılık karşıtı düşüncenin uyanışıyla, bazı yüzleşme tetiklemeleri sonucu gerçekleşti. Nitekim, Avrupada birçok ülkelerde “kutsal” kraların heykelleri adeta kölelik gerçekliği ile hedefe konuldu. Buna karşın da faşistler karşı ırk veya aydın kesime karşı ters tavıra girdiler.Bir anlamda, anlamak isteyene farklılıklar konuldu. Heykeller de bunun aynası oldu.

Bir konuyu daha ekleyelim: bu direk K. kıbrısı da yakından ilgilendiriyor. Gericileşen ve geçmişle ırkçılık veya yobazlık peşinde olan siyaset de yeniden ırksal, dinsel eski idolojiyi de kulanıp kültürel ırkçılıkla tavır geliştirdi. Bir yanda, ırkçı protestolarla ırkçı liderler sorgulanırken, faşist veya gerici dalga da eski bitmiş denilen ortaçağ özlemmnli çıkışlar yapıp, kitleleri peşinden sürüklüyor. Sanırım, son yeniden Osmanlı tipi Vakıflar ve evkaf olayı direk buraya taşınacak gerici Ortaçağ tehlikesidir. Zaten, tapu harita yapısı yeniden Kıbrıs Cumhuriyeti yapısından Osmanlı tipi dönüşüne sokuldu. Boşuna dyeil Türkiyede Ayasofya tartışması başlamadı! CHP dahi onca Kemalis havariliğine rağmen, TC kuruluşuyla konuya getirilen boyutdan yeniden dinseleştirme hamlesine karşı çıkmıyor. Bu tip dönüşümlerle geçmiş tarihe sağlanma hamleleri iyice artı. Bunlar önemli mesajdır.Maraştan başlayan vakıf hamleleri ilerde Kıbrısın Osmanlı toprağı konusuna dek gitme tehlikesi hep vardır. Aynen, Suriye ve Lipya gerçeğinde olduğu gibi.

Biliyorum: bunları burada pek yazma niyetinde olan yok.Görmezden gelmek kolay. Zaten, önceden belirtiğim gibi, buranın sosyolojik yapısı da deyişti. Bazı net yanlışların karşılık bulma olasılı da güçlendi.Krizlerin böylesi gerçeğini de belirleyecek her zamanki gibi siyasal örgütleniş gücüdür. Ama, krizin Amerikayı dahi vururken, çıkan sonuçlar da önemlidir.

Kısaca, K. Kıbrıs teslimiyet döngüsünde adım adım ilerliyor. Teslimiyeti alkışlayan sürece tanık oluyoruz. Tıpkı ingilizin şilinleri gibi. Ama, sistem sorunlarla çalkalanıyor. Tekelci burjuvaszi gericilikle idolojikleşip ırkçılık, yobazlıkla da siyasal hegemonya peşindedir. Cihatcılar, ıŞİD veya diyerleri tesadüf deyildir. Bunun dersi mi biz çok uzağız. Daha da uzaklaşıyoruz. Konuşmama aşamasına dek geldik. Bunu para aşkına savunan da çok Bakalım, kervan bana daha neleri yazdırtacak?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin