yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKuzey diyarlarıyla Kıbrıs Suriye paradigması – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kuzey diyarlarıyla Kıbrıs Suriye paradigması – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Sık sık olmasa da zaman zaman önemli tekrarlarımla makaleme başlarım. Amacım, konunun daha iyi anlaşılmasıdır. Bunalrdan birisi de K. Kıbrıs Türkiye koşulları ile alakalıdır.Önemli ayrıntılardan birisi de şu: yaşanan yerin koşulları nedeniyle, K. Kıbrıs ile Türkiye ikilemleri de olması zorunluluktur. Şartların farklılıkları veya oluşan yapısal merkez yerel ayrımları, konu olur ki farklı deyerlendirme de yapmak zorunlu hale gelir. Hele de konulara Türkiye devlet eksenli idoloji yaklaşımla,K. Kıbrısın müdahale sonrası ilhaklaşma süreçlerinin bakışlarında veya öncelik verme konusunda farklı görüşler de oluşması kaçınılmazdır. Bugün seçilen konu da direk istenmese de bu farklılığı içeriyor. Türkiye bölgesel güç olma tutumu ile K. Kıbrısın daha da Türkiyeleşme süreci, Suriyede olanlara bazen önem verme farkı veya deyişik görüş oluşturma koşulu da oluşturdu.*****

Bir başka ayrıntı da şu: Türkiye Kıbrıs ekseninde oluşturulan kamuoyu ve siyasal öncelik düşünce farklılıkları da vardır. Bağımlı ve merkez bakışının sonucudur.üstelik, özellikle son dönemlerde onca bölgesel gelişmelerine karşın burada Türkiye gelişmeleri gerçekleriyle deyil, sansürleşme veya teslimiyetle işbirlikci çenberin içinde gömülmektedir. Neyse, konuyu fazla uzatmayalım…..

Önce, T24 sitesinde Akdoğanın yazısını okudum. Önceki yazılarımda deyindim. Türkiyenin kontrol halindeki Kuzey Suriyedeki kendi deyişi ile Nifus mühendislik gelişmelerine ağırlıklı deyindi. Ardından, bölgenin önemli araştırmacısı da olan Duvar Gazetesindeki Fehim Taştekinin yine Kuzey Suriyedeki önemli Türkiye hamleleriyle TL parasının devreye sokuşu bilgilerini serpiştirdi. Ardından, sadece TL konusu ve Kuzey Suriyedeki cihatcı yapısıyla alakalı Mehmet Teskanın T24 makalesini de okudum. Bunlar bana hep tanıdık geldi. Ama, Türkiye genelinde Kuzey Suriyede olanlar deyil, başka siyasal büyük olma sözler savruluyordu. Konuyla alakalı, K. Kıbrısta, elbet gelinen noktada bu konular nerede ise yok sayılmaya devam edildi. Oysa, öretici olup yaşananların anlatacağı sonuç çoktur….

Yukarda özetlediğim makaleler, ayni noktada bilgi akışı yapıyordu. Oysa, ayni süreç 74 sonrası K. Kıbrısta da yaşandı. Örneğin, Kuzey Suriyede ve idlip ağırılıklı verilen gelişmeler, bana hiç yabancı gelmedi. Sadece, gençliğimde Kıbrısta olup şimdi yaşlılığımda Suriye benzeri yerlerde hayat buluyordu. İdlipte, hristiyan veya Alevilerin evlerine, mülklerine el konup başkalarının yerleşmesi ile onlara zorla tapu deyiştirme tutumu, hem ilgili örgüt hem de TC bayraklarının dalgalanması artık azınlıkta olan 74 öncesi K. Kıbrıslılara pek de acayip gelemezdi. Son olarak, Suriyeye tam da yeni ABD anbargo aplukası uygulanırken, başta idlip ve afrinde TL tedavüle sokulması da bana gençliğimde kötü anıları uyarıyordu. Benzeri burada da Yetmişler içinde başlandı. TL yürürlüğe sokulurken, hava alanında milyonlarca Kıbrıs lirasıyla yakalanan o zamanın Maliye bakanı gelmeden edemiyordu. Dahası, operasyonu yapan yetkili güvenlik sorumlusu, Türkiyeye geri gönderildi. Paralarla yakalanan makamcının durumu ise kitaba uydurulup yerinde kaldı…..

Taştekin, Öskan ve Teskanın şu bilgisi de önemli: terör örgütü olarak kabulenen, Türkiyenin de tasfiye etmesini kabulendiği HTŞ yapısında da TL piyasaya verildi. Üstelik, hala TC bayrağı ile örgüt bayrağı birlikte dalgalanmaktadır. Ama, hala birileri; “Suriyenin toprak bütünlülü” laflarını sıralıyor.Suriye konusunda daha ciahtcılar ilerlerken oluşan idiya da bana zaten yabancı gelmedi. Bu düşünce birikimi de eskilerle kıyası da oluşturuyordu. Halepin bir bölümü Cihatcıların eline geçtikten sonra, oradaki tesislerin sökülüp Türkiyeye taşındığı bilgisi vardı. Bu konuda dosyalar da hazırlandı. Birleşmiş Miletler de bunu hesapta araştıracaktı! Yine gençliğime ve işe hemen girdikten sonraki dayremdeki karşı masadaki kararlar beynimde zonkladı. Birini aktarayım: CMC önemli tesisi vardı. Tesisteki mühendis ise Türkiyeden dolayı mücadele arkdaşımdı. Oradaki sorumluya “bu tesislerin makineleri milyonlar ediyor” deyip, hurda halinde Türkiyeye gönderilmemesini söylüyordu. Oysa, emir yükardan gelip, tesisin mavzemeleri hurda şeklinde Türkiyeye yolandı. Buna benzer Sanayi bölgesiyle alakalı uygulamaları karşımdaki masadaki kararlarla direk tanık oldum…..

Şimdi benzer politikalar Kuzey Suriyede yaşanıyor. TL geçişle de yeni adım olarak alındı. İsimlerin deyişmesi, Akdoğanın deyimi ile Nifus mühendislikleri yapılıp, yeni kurumsalaşma geliştirildi. Ünüversite aşmalar, posta dayresinden tutun güvenlik yeniden yapılanmalarıyla aslında Türkiye şu veya bu şekilde bölgede kalıcılaşma hamlelerinde yol alıyor. Türkiye kamuoyunda ise bu konuda özellikle önemli siyasal partilerde dahi karşı çıkma yerine, susmak veya destekle sansürleme davranışı uygulanması tesadüf deyildir. Yine de Türkiyede bazı ilerici aydınlar bu konuya dikat çekiyor. Burada ise kendi yaşananlarımıza rağmen brakın uyarıcı olmayı, konu dahi bilinmezlikle geçiştiriliyor!Bunun da nedeni gerçeklerden kaçarak, sistemin kendi algılarıyla kural koymanın sonucunu yaşamamızdır…..

Belli ki Türkiye Kıbrısta uygulayıp, zamanla da normal hale getirdiği politikayı, şimdi Suriyede uyguluyor. Hatırlarsanız, Afrin zeytinleri burada da konu edildi. Fakat, aynisi buradan yapılma gerçeği nedeniyle konu kolayca kabulendi. Buradaki ince nokta şu: Türkiye son dönemlerde Suriyeden Libyaya, ciahtcılardan oluşan ve paralı olduğunu Türkiye dışında herkesin söylediği yapılarla tamamlıyor. Fakat, onlar K. Kıbrıstaki gibi her şeyi kabulenmiyorlar. Paraları ödenmeyince, isyan eden, kendi aralarındaki “K. Suriyede olduğu gibi” pay savaşları vermeleri, yarın için sancısız K. Kıbrıs yapısını oluşturacağı sonucunu göstermemenin de önemli sorgusudur…..

Suriyenin kuzeyinde bu gelişmeler hızla yol alırken, hala toprak bütünlüğü deniliyor. Aynen,yıllar önce, Kıbrısın federal birleşmesi ve mülkiyet herkesin kendisinin kuralının işletip tam aksi yapılırken. Sonuç mu: sadece son gelişmeler mesajı vermeye yetiyor. İmzalanan ve ARMA denilip aslında K. Kıbrısın Kayum ilanına gelindi. Paket derken, içeriği dahi sorgulanmıyor. K. Kıbrısın, nifusu dahi bilinmeyen yere dönüştü. Ekonomi mi kumarhaneden kerhaneye, uyuşturucudan kaçak insan ticaretine varan her türlü kirlilik makbuldur. Uluslar arası listelerde dahi kara para aklama normaliği bulunmaktadır. Zaten, normal denilecek kuram bulmak zor. Kamusal denilen eğitim ve sağlık sektörleşti. Korona salgınında dahi sağlık makamının bilimci heyeti sağlık sektörlü gelecek diyordu. Ganimet ve nifus mühendisliğinin kalabalık yasa dışılıklarla yaşayan coğrafya oldu. Kıbrısın toğrak bütünlüğü mü: o sadece fon paralı muhalefetin diline kalıp parayla söylenen öteki fırsat oldu. Halbuki Kuzey Kıbrıs birleşmeye deyil Türkiye limanlarına yelkenler çoktan açılıp Mersine vardı.*****

Son basit gündemle yazımı bağlayacam: K. Kıbrısta şimdi de yeni rezaletle çalkalanıyor. Yasal denilen kurala rağmen uçakla gelip uygulanmayan kuralların normal versyonu yazıldı. Sokaklar, bu uygulamayı yapan kesimin istifası yerine, resmen UBP parti binası basılıp kelenin kurtarılması istendi! Sonuçta bir istifa ile konu örtülmeye yönelindi. Ancak, örneğin yine herkesin dilendirdiği başka gerçek de yaşandı: yine birinin bakan olacağı beklenirken, Elçilik görüşmesi sonrası ismin tekrardan kapıdan geri döndüğü anlaşıldı. Kimse “birkaç kişi hariç konu hakında Fuat beyin dedikleri anımsanmadı. Oysa, son paketle de anlaşıldı ki son söz Türkiye Cunhur başkanı yardımcısı Fuat Oktayın dı! Yine tesadüf olmayan seçkiyle, Ünal beyin yerine Kutlu yeniden makama oturdu. Oysa bu kutlunun adı öylesi Yurtaş etmeden, isgan oyunlarına ismi odenli sgandalara karıştı ki hala akılda . Üstelik, birkaç hafta önce Türkiyenin Halk TV kanalında Enver Ayseverin prokramına çıkan Barbaros Şansal da bu isimleri hatırlatı. K. Kıbrısta onu apartopar uçağa bindirip Türkiyeye göndermeler, istanbulda linç saldırısına uğramasını da yeniden akla getirdi. Sön sözleri de uyarıcı ve ders vericiydi: “Beni apartopar istanbula gönderip linç etirmek isteyen başta başbakan, şimdi birisi istanbulda saklanıyor, ötekisi de yeniden makama alınmadı” dedi. Kısa zaman sonra o dediği makamcı Kutlu Evren ise uygulamalarıyla sgandalaların yazarı olmasına rağmen şimdi avantanın tatlısı olan Turizm koltuğuna oturdu!

Zaten, her makamcı için kolayca liste çıkarmak kolaydır. Kelesi alınan Ünal üstelin parti dolaşma alışkanlığı meşurdur. Hat ta anımsatalım: Annan planından hemen sonra eğer gereken yanıtı alsaydı CTP hükümetinde barış isteyen makamcı olarak yerleşecekti. Kliniğini atres gösterip ünlü birini vatandaş yaptığı da hala akıldadır. Boşuna dyeil, oldukça fazla makamcı hemen araştırınca akla hep inanılmaz anormaliklerin nornaleştirme figürleri olarak anımsanacaktır.

Son örnek; benim yanılmadığım liderlerden biri olan saraydaki Mustafa Akıncı, yine yanıltmadı! Tamda herkes birbirine girmişken, fırsat bu fırsat deyip hem de yaz sıcağında seçimler erkene çekilip yapılmasını istedi. Hatırlarsınız: Korona başlangıcı günelrinde de Olağanüstü durum istedi. Böylelikle iplerin eline geçilme fırsatını kulanmaya çalıştı. Seksenlerden beri söylediklerim hep yeniden kanıtlanıyor: Mustafa Akıncı veya Mehmedali Talat, bir yerlere gelmek için uğraşırlar. Bir şey yapmak deyil öncelik bir yere gelme hedefindedirler. Bu hedefleri de yeri geldiğinde oluştu. Mehmedali hep kulandı. Mustafa ise bazen dayandığı örgütlenme olmadığı ve kibiri nedeniyle de fırsatları da kaybetikleri oldu. Ama, gerek koltuklarda, gerek se saraylarda özellikle Kıbrıs konusunda inanılmaz bazı adımları sol etiketleriyle yaptılar.

Şimdi anladınız mı Suriyenin kuzeyine Türk Lirası tedavüle girerken, bana neden Kuzey Kıbrısı da hatırlamalarla birlikte yazı yazdırtığını?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
322AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin