yaklaşımlarÖzkan Yıkıcıİsveç adaletinden Libya bilmecesine – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

İsveç adaletinden Libya bilmecesine – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Önemli bilgi eksikliği ile resmen kirliliklerin arasında yorum yapmakla uğraşmaya çalışıyorum. 3 önemli zorluk var. Önemli bilgi kirliliği probaganda algısıyla da süsletilmektedir. Başka bir engel de özellikle bu coğrafyada iyice yerleşen “haber yaptırmayarak” kendi probaganda yayın kısgacını oluşturmaktır. Son olarak, ilgisizlikle bütünleşen bilgisizlik de eklenince, bu koşullarda hem mümkün olduğu kadar gerçeği bulma, hem de yanlışı anlatma enerjisiyle dolu olmanız gerekir. Bir de karşınızdakinin ezber deyil de gerçeğe ulaşmak istemesi de gerekir. Ayrıca, bolca havıza kaybı da yaygın olunca, olumsuz taplosu da tamamlanır haldedir. Bu kuralların işlediği dünyadan iki örnek seçtim. İssveç ve Libya…..

******

İsveç, ezberi gayet iyi. Kapitalist yapı içinde kalıp da iyi örnek sunma bakımından algısal gayet münasipdir. Kimse sorgulama ile konulara bakmadığı için de işiniz kolay. Üstelik, İsveç Sosyaldemokrat örnek oluşu ile daha “eşitlikli” yapsıyla örnekleşti. Benzer Kapitalist ülke kıyasında daha iyi imajı da oturdu. Ancak, son günlerde bu İsveç denilen iyi ülke, iki konuda epey sorular yaratmaya aday gelişmeler yaşıyor. Korona salgınındaki tutumu ve katledilen eski başbakan konusundaki savcılık kararı. Burada eski Palmenin öldürülme sonucuna odaklaşıp, İsveç adaleti kurşkularından söz deyinmesi yapacam….

Yıl 1986 tarihi: ay Şubat sonu. Ben GSD derneğine gidip müzik konusunda tiyatro esrini izleyip, ezgi hazırlamak için, Omorfoya gittim. Başkan yardımcısı ilksoyun evinde kaldım. Klasik davranışım la Omorfoya giderken, cebime kayıp yaptığım kasedi de aldım. İlksoy benim bu durumumu bildiği için de gece bana ratyosunu verdi. Sabahleyin kalkıp BBC yayınının Türkçe saatini dinlerken, şaşkınlığa uğradım. İsveç Başbakanı Olah Palme öldürüldü! Gözlerimi ovuşturdum. Haber yorum bölümüne geçerken, cebimdeki kasedi kaset çalara yerleştirip bilgileri kaydetmeye başladım. Sonra, ayni haberi veren RİK yayınından da kaydetim.

Olaydan habersiz ilksoyla karşılaşınca da konuyu aktardım. Oda şaşırdı. Yorumlar yaptık. Aklımdaki son gelişmelerle, neden aramaya başladık. Palme son günlerde Amerikanın Avrupaya mükler başlıklı füze yerleştirmesine direk karşı çıkıyordu. Ara buluculuk yapmak için de Moskovaya gidecekti. Batı Avrupadaki barış hareketi protestolarına direk destek veriyordu. Reygına yazdığı mektupla resmen Neoliberalizmi direk hedefine koydu. Bu politikayla halkı sandıktan dahi uzaklaştırıp, seçimlerin de anlamsızlaşacağını uyardı. Güney Afrika ırkçı politikalarına direk eleştiri yapıp Mandelanın serbas brakılmasını ısrarla dayatıyordu.

Tüm bunların yanında, en önemli konumu: Yetmişlerde başlayan Kapitalist içi yeni seçenek ikileminde Palme refah devletli yelpazenin önemli son lideri idi. Nitekim, Olah palme öldürülüşü ile Sosyaldemokrat çizgi libaral piyasaya iyice teslim oldu. Bu birikimler dahi başta ilk konuştuğum ilksoy arkadaşımla, bu cinayetin çözümlenmeyeceğini ve öneminin de siyasal sonuçları olacağında birleştik. Öyle de oldu.

Konuyu anlama bakımından bazı ek bilgiler de verelim. Yetmişler Kapitalist petrol kriz ağırlıklı yaşantısında sistem içi ikilik oluştu. Sosyaldemokrat önemli birkaç parti, devlet refah politikasınına devam deyip daha sosyal uygulamalar savunurken; ABD, İngiltere yelpazeli ağırlıklı kapitalist devletler Neoliberal yeniden yapılanışı dayatıyordu. Sosyal devletli liderlerin sonu hep soru işaretli oldu. Brantın casusluk hikayeli istifası veya Kraskinin ansızın sağlık gerekçelerli gibi. Son olarak palme kaldı. Oda tüm dayatmalara rağmen sosyal devlet politikasına devam dedi. Sonuçta da öldürüldü. Oysa, olah, ana okul açılımını, bazı yeni sosyal güvenlik uygulamalarını, göçmen insanların haklarında önemli adımlar atıp dünyada yayılan neoliberal çizgi karşıtı Kapitalist içi seçenekleri uygulamaya devam ediyordu. Bu koşullarda Palme öldürüldü…

Öldürülme sonrası da gelişmeler ilginçti: katiler üzerindeki hastalık veya sapık algılarıyla başlandı. Her ülke kendi karşıtının katılımına yoğunlaştı. PKK da bu örgütlerden biriydi. Fakat, somut sonuç yoktu. Kurgular boldu. Bu arada doksanlar ortasında Güney Afrikada başlayan yüzleşme itiraflarında bazı emekli askerlerin konuyla alakalı itirafları da dünyada karşılık bulmadı. Bu ülkedeki faşist hareketlerin Palmeye karşı tavır koydukları kesindi. Üstelik, Olah da bunları acımasızca eleştirip,tavır koyuyordu. Zaman aktı vve konu adeta havızalardan sildirtildi….

Derken, Çarşanba günü İsveç savcılığından haber uçtu. Palmenin katili Astron diye birisi ilan edildi. Bellek kaybına dayanarak mı ilan edildi, bilinmez. Ama, biraz akıl yürütenler, ilan edilen katil simgesinin, olay anında anlatılan imgeyle tamamen ters geldi. Ufak boylu denilirken, uzun boylu katil ortaya konuldu. Dahası, söz konusu edilen kişi, seneler önce imtihar etti. Bir anlamda “hayal kırıklığı” yaşanıyor.Estronun ayni zamanda görgü tanığı da olması, işleri karıştırdı.

İsveç, Palme olayı ile hem kendi başbakanının cinayetini çözemezken, ayni zamanda Ajensin davasıyla da adalet alanında, siyasal yörüngesinde önemli kuşkuların oluşmasına da neden oluyor. Övülen İsveç en kritik adalet konusunda, kendi başbakan cinayetini çözemeyen veya dünyada yankı yaratan belgeleriyle Vikiliks sahibi Ajense karşı açılan davalar, oldukça kuşkular geliştiriyor. İsveçin imajı ile adaletin en can alıcı ihdiyaçlı dönemindeki tutumlar, ilerde çok konuşulacak. Unutulsa da kendi başbakanının cinayeti ile altının deşilmesi, bu soruları hep yoğunlaştıracaktır.

******

Libya başka açıdan ele alınacak. Tüm dünya biliyor ve konuşuyor ki: “ülkede çok boyutlu savaş yaşanıyor ve dünyanın güçleri de katılıyor”. Ancak, örneğin Türkiye taraf olmasına karşın, Libya konulu haberler de yasaktır. Sadece resmi görüş açıklamalarına yer verilme şansı brakılıyor. Libyada MİT ajanı konusu dahi herkesin bilip de haber olunca başa gelenin örneği durmaktadır. Dünya haberlerine rağmen Türkiyede hiç yer verilmeme gibi gerçek karşımızda duruyor. Bundan da Libya hikayesi yazılmaktadır.

Musa Özuğurlunun Salı günü belirtiği gibi: “Kadafi, kendini devirmemesi amacıyla ordu kurmadı”! Aşiret ilişkili milis hareketlerle denge kurdu. Bu koşul, Kadafinin direnmeme nedeni oldu. Ayni zamanda, Suriyenin aksine, Libyada direnecek ordu olmama zayıflığı da gerçekleşti. Kadafi sonrası bu zayıflık, birçok gücün kolayca karışıp yer bulmasını da gerçekleştirdi. Buna petrol gibi ekonomik gücü da ekleyince, Libya açık müdahale alanı haline geldi.

Evrensel gazetesi yazarı Hediye Leventin, boşuna dyeil “Libya parçalanacakmı” kuşkusu yalan deyildir. Zaten, Kadafinin katliyle ülke resmen parçalandı. Bol aşiretli yapısıyla da kolayca karşıya yerleşme şansı da oluştu. Türkiye de kendine yakın gördüğü İslamcıların Traplusgart kesimine cihatcılarla ülkeye girdi. Katılımlar odenli fazla ve ayrışmalar odenli derin ve uzlaşmaya uygun ikilem oluşturuyor ki kayışlar kolayca gerçekleşiyor.

Bilgi eksikliği veya algı taraftarlığı sizi kolayca yanıltır. Örneğin, eğer Erdoğan Trump görüşmesi sonrası Haftere karşı saldırının yoğunlaşma bütünlüğünden koparsanız; başka hikaye yazarsınız. Güvenlik konseyinin seneler öncesinden silah anbargosu korken, Türkiyenin son dönemdeki yığılmasıyla uluslarası kuralı kulanma yanılmasına düşmezsiniz. Nitekim, yine B.M. silah anbargosuna devam, ateşkes ilanı yeniden yaptı. Ama, silahlar yığılıyor, Suriyeden IŞİD cihatcıları Libyaya gönderilmeye devam ediliyor. Hafter paralı Rus askerlerine silah tedarikinin durdurulmasını söyler. Rusya yeni Türkiye görüşmelri sonrası Rus paralı askerler Hafteri brakıp Maltaya kaçarlar.

İngiltere Libya katakulisini kimse konuşmaz. Rus Türkiye denklemli konular öne çıkarılıyor. Libya idlip cepeli hesaplar sıralanıyor. Anlayacaağınız, Libya talepleri veya ortak dış müdahale direnişi Suriyede olduğu gibi Libyada yok.Şimdilik ABD ve İngiltere konuşturulmaz. AB silah kontrol etme hakını isterken, parçalı yapının nasıl birleştireceği sorusu da net deyil. Denklemin parçalı Libya hikayesi üzerinden “federal veya iki devlet” kriterine yöneliyorlar. Burada da güneydeki aşiret kesimleri gibi öteki Libyalılar sorunu var. Ama, daha şimdiden bu konu bizim coğrafyada pek duyulmak istenmez. Uyduruk yandaş habercilik de “başarı masalımıza” uygun geliyor.

Belli olan, Libya çok parçalı. Şimdiden dıştan gelen bol miktarda paralı askerler var. İçte olmayan birlik ve dıştan çok yönlü katılan pay isteyenlerle Libya çölleri iyice ısındı.Korku sorusu, Libya gericilik le Emperyalizmin pay kısgacına girdiğidir.Örneğin Türkiye adına parayla savaşan cihatcı gerçeği nedense hiç konuşturulmak istenmez. Yandaşla yapılan anlaşmanın uluslarası hukuka uygunluğu da konuşturulmuyor. Başarı ve etkin gelecek hesabı olarak algılatılınıyor.

Kısaca, Libya darmadağın halde, bol başarı çizilirken, aslında yeni katılımlarla çöl kumları daha da kaynamaya devam ediyor. Belli ki Libya ortak ulusal devlet olmaktan çok uzak. Cihatcı cirit atışlarla ve petrol işdahlı sermayelerle yolları döşeniyor. Etrafının yiyeceği bir garip ülke haline getiriliyor.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin