1990’lara gelindiğinde solun içindeki sorunlar gün yüzüne çıkmış ve önce Doğu Bloku ülkeleri, sonra da Sovyetler Birliği çökmüştü. Aslında bir çöküş başladığında bu çöküşün esasında bir geçmişi olduğu ve bunun birikimlerin bir sonucu olduğu tartışılmazdır. Batı’daki Sovyet paralelindeki Komünist partilerin de aslında 1990’lara gelindiğinde marjinal partiler durumuna gelerek, kendi kendilerini sönümlendirdikleri de gerçektir. Peki neydi genelde sol ve Komünist partilerinin etkilerini yitirmeleri ve sonra da Sovyetlerin gerçek çöküşü? Aslında tek bir nedeni vardır demek de hatalı. Bir hatalar yığını olmalı. Birçok yazar, aydın ve bilim adamı, olayı çeşitli boyutlardan ele almaktadırlar. Global olarak alıp bunları toparlamak gerekir diye düşünüyorum. Her iddia veya eleştiri de birer birer doğru olabilir. 1917 Sovyet Devrimi gene Rus halkının çeşitli katmanlarının ve de işçilerinin katıldığı bir devrimdi. Burjuva demokratik anlamda bir çoğulcu demokrasi örneği sergilenmekteydi. Komünist Partisi bir güçbirliğini izah ediyordu. Halktan yana olan 168 fraksiyon birlikte olmuş ve devrimi yapmışlardı. Devrim sonrasında bu fraksiyonlar arasında bugünkü demokratik yaklaşımla gayet doğal tartışmalar başladı. En fazla tartışılan da bürokratların Sovyetlerde etkinlik kurmalarıydı. Bürokrasi, Rus Çarlığını da geride bırakarak, bu defa devrim sırasında oluşan Sosyalist çarklara da girmiş ve etkinliğini kısa zamanda kurmaya başlamıştı.
En göze çarpan Stalin’in sözde Sosyalist uygulama ve fikirlerinin bürokratlarla bir olmasıydı. Her yaptığı bürokratların çarkına su taşımaktı. Devrimin bürokratik katmanlara fayda getireceğini ve bunun engellenmesi gerektiğini ortaya atıp, eleştiri getirenler ilk önce anarşistler oldu. Ne yazık ki Anarşistler Kızıl Ordu ve geriye kalan bilhassa Troçkistler ve de Leon Troçki tarafından kırıma uğratıldı. Bunun yanında diğer devrimci katmanlar da kırdırıldı. Devrimin en büyük destekleyicisi Leon Troçki ve taraftarları da daha sonra meydana gelen iç savaşta Stalin tarafından ortadan kaldırıldılar. Politbüro tümüyle ortadan kaldırılarak Stalin tek adam olarak ortaya çıktı. Anarşistlerden sonra devrimin en büyük gücü Troçki ve Troçkistler de kırıldı ve Sovyetler Birliği Stalin ve taraftarlarına, Sosyalist çark da bürokratlara kaldı. Bürokrat, politik anlamıyla gerici memurdur. Stalinizme sol içinde bugün gerici bir güç olarak bakılmaktadır. Feminist, Sosyalist ve Anarşist Emma Goldman da daha devrimin ilk günlerinde Moskova’ya giderek gözlemlerde bulunmuş ve Sovyetlerde bürokratların hakimiyeti olduğunu görmüştü.
Bugün Stalin’in Tek Ülkede Sosyalizm teorisi dahil, uyguladığı Yeni Ekonomik Politika’nın da yanlışlığını vurgulayanlar ve bu uygulamalardan sonra SSCB’nin çökmeye başladığını öne süren Marksistler ve bilimadamları da var. Aslında Sosyalizmi Tek ülkeye sığdırmak, ulusal sınırlar içine sığdırmaktı ve bu da ancak sosyalizmin varolması için ulusal sınırlar içinde olmaması, Sosyalizmin enternasyonal bir yanının da olduğunun gözden ırak tutulmaması gerektiğine dikkat çekenler de vardır. Sosyalizm varolacaksaydı, ulusal sınırlara, ulusçuluğa karşı mücadele vermeliydi. Bunların SSCB’de olmadığı aksine,1990’lar sonrası, SSCB’den kopan ülkelerin daha fazla ulusal devletler ve uluslar yarattığı, İkinci Dünya Savaşı sonrasında işgal ettiği ülkelerin burjuvazileri ile ortak hükümetler kuran SSCB’nin aslında gene despotik, Bonapartist rejimler kurduğu ve Stalinizmin de hiçbir zaman Marksizmle bir ilintisi olmadığı söyleniyor. Bugün Çin, Kuzey Kore ve Küba’nın da gene açıklıkla sosyalizmle ilintili olmadığı, Çinin despotik, totaliter ve de baskıcı hatta Rusya ve Çin’in hatta Kuzey Kore’nin de tek adam rejimlerinin örnekleri oldukları da ortaya çıkıyor. Sovyetlere getirilen bir başka eleştiri ise Sosyalizme Feodalite’den geçtiği üzerinedir. Hiçbir burjuva demokratik devrim veya kültür birikimi olmayan bir ülkenin, doğrudan doğruya sosyalizme geçerse başarılı olamayacağı da iddia ve teoriler arasındadır. Örneğin Batılı bir ülkenin veya ABD’nin, Sosyalist olurlarsa,kapitalizmin ve de burjuva kültürünün gelişmişliğinden ve alt yapısından ötürü, Sovyetlerden daha da başarılı olacağı,burada kurulacak olan demokrasi, hukuk ve insan hakları kurumlarının işleyeceği de öne sürülen iddialar arasındadır.
Bırakınız sol ve emekten yana sistemleri, bugün burjuva demokratik sistemlerin bile eleştiriye ihtiyacı var. Siz ilerici ve devrimci bir sistem diye kurduğunuz rejimlerde despotizmin hasını, baskıcı düzenlerin alasını kurarsanız, olacağı da bugün dünyadaki kaos ve Batı’da bile sol partilerin başarısızlıkları ve de çözümsüz bir dünya bırakırsınız geriye.
Eleştiri sosyalizmin de, demokrasinin de dinamizmidir. Bugün parti içi veya parti dışı burjuva demokratik yapılarda da muhakkak özeleştiri ve eleştiriye büyük ihtiyaç vardır.