Çok iyi analiz ve kararlar verebilecek demokratik bir toplum olsaydık, başından beri Türkiye’nin demokratik bir ülke olmadığını ve bilhassa 1945 sonrasında demokratikleşmeyi engellemek için bir egemen kesimin devleti yönlendirdiğini görecek, onu gerek parlamenter ve gerekse demokrasi alanında örnek almayacaktık ama öyle bir aydınlanma çağımız yoktu. Bunu görebilecek liderlerimiz ve aydınlarımız da azdı. Örneğin bir Dr. İhsan Ali ortaya çıkıp da toplumu bir şekilde aydınlatmaya çalışsa bile çoğu zaman engellendi ve izole edildi. Aslında Dr. İhsan Ali sosyalist değildi ama İsviçre’de okuyup Avrupa aydınlanma ç.ağını yakından takip edip, bu aydınlanma çağının en iyi demokratik yolu gösterdiğini farkeden tek tük liderlerdendi. İsviçre’de olduğu gibi milliyetlerin birliğini savunmaya ve Kıbrıslırumlarla Kıbrıslıtürklerin aynı örgütlerde veya kulüblerde yer almaları gerektiğini vurgulamaya başladı ama engellerle de karşılaştı. Silahlı bir paramiliter güçle baş edemeyeceğini de anlayarak, mecburen bazı zamanlarda geri çekilmek zorunda bırakıldı. Örneğin 1963 yılında herşeye rağmen konuşmaya çalışsa bile engellendi, sesi kısıldı ve mecburen olayları sadece seyretmek mecburiyetinde kaldı. Gerçi çok önemli bir anda müdahalede bulunarak Baf’ta, önceden bizim tarafımızdan yanlış bir hesapla başlatılıp daha sonra da Türklerin çok büyük bir kayıp vereceği bir katliamın da önüne geçti.
Derviş Ali Kavazoğlu ve yoldaşları da aynı engellerle karşılaştılar. İnanmış birer sosyalisttiler ve de emek için, ideolojileri için korkusuzca engellere karşı mücadele etmeye çalıştılar ama her iki taraftaki ulusçuluklar kendilerini bazen ön tarafta, bazen de en inandıkları taraflarda veya arka taraflarından vurdu.
Aslında sessizleşen toplumlar bir bakıma yapılan baskıları ve sürdürülen bozuklukları da onaylarlar ve bir bakıma o düzene de katkıda bulunurlar hatta yararlanırlar da. Şu anda Kuzey Kıbrıs’ta ve Türkiye’de çoğunluk tiranlığı da mevcut. Bir düşünce ortaya attığınızda linç eylemleri gelmesinde, doğru düşünce ve öneri yapanların troller vasıtasıyla saldırıya uğramalarında bu çoğunluk tiranlığının etkileri vardır. Oysa gerçek bir demokraside tüm farklılıklara, değişik yaklaşım ve düşüncelere saygı ve tolerans vardır. Bizde ve Türkiye’de , tabi ki bizdeki daha fazla Türkiye’nin etkisinde oluyor, farklı düşünenlere karşı tehditkar ve yığınsal saldırılara başvurmak bu çoğunluk tiranlığının etkilerindendir.
Çoğunluk tiranlığı ve linç kültürü bilhassa 12 Eylül 1980 ve de 15 Temmuz 2016 darbelerinden sonra artmıştır. Önceleri Kemalist milliyetçi olduğunu öne süren bu tiranlar son zamanlarda artık dinci ve milliyetçi bir maske takmışlardır.
Kıbrıslıtürkler bu tiranlığı 1957-58 yıllarından beri tanımaktadır. Bu tiranlık ortadan kalktığı zaman demokrasiye bir adım atabileceğiz anlaşılan. Ve de gerçek Türkiye halkı ile özgürlükler konusunda aynı tiranlıklara karşı mücadele ediyoruz. Türkiye’deki bir demokratik kazanım bizim için de faydalı olacaktır. Türkiye’deki demokratik mücadele süreci bizim için de çok önemli…