Karpaz rehinliğim Salı günü sonlandı. Lefkoşa yoluna çıkmadan, paketin de acele şeklinde imzalanacak haberini de duydum. Yola çıkıp da evime varınca, paket imzalandı. Konuyla alakalı önemli analizi önceki yazımda kısaca yaptım. Bir de ahalinin olaya bakışlarına birebir tanık olmaya da başladım. Oysa, gerek imzalanma yöntemi, gerek imzalanış anındaki en acemilik durumların yaşanması, içeriğinin can alıcı noktaları oluşuna rağmen, konuşmalar pek de öyle olmadı. Protokol sırası veya “KKTC” yazılım kuralında dahi yanlışlar yapıldı. Tekrardan sunum süreçleri de yaşandı. Gelgelelim, özellikle imzalayan bizim kesin oldukça havalara uçtu. Şov üstüne şov yaptılar. Acemi Göbelsli BRT ekranında makine gibi işlediler. Söylemler birbirini kovalarken, nedense acemilikten dıştalanmalar hemen sırıtmaya başladı. Tatar, yeniden uçuşa geçerken, Kutret Hazretleri köpürtme kervanına katılmadı. Fakat, onca eksikliklere ve sarayın başta olmak üzere, deyişik sesizlik taploları da yansıtıyordu. Muhalif Tufan ise “yıldızlarda bira yudumladığı için” konuyu pek anlamadı! Ama deyişmeyen gerçek, paket imzalandı. Yeni kavrama da merhaba dedik. Türkiyede kulanıma sokulup belediyelrin başına gelen Kayum, şimdi bizim makamcıların başına denetim adıyla geliyor.
Lefkoşaya yaklaşık 74 gün sonra yeniden ayak bastım. Korona olayı olmasa, sokaklarda maskeli numune dışında deyişen pek bir şeye tanık olmazsınız. Biraz düşünerek deşince de farkları, maskelerle girmek zorunda olduğunuz yerlerle anlarsınız. Öyle ki yaşadığım apartmanda dahi benim yokluğumla alakalı soru soran iki kişi dışında kimse olmadı. Yabancılaşma, anti sosyaliğin de kanıtıydı. Karşılaştığım tanıdıklar dahi Korona yerine paketle alakalı sorular sordular. Özellikle,zil takıp “para geliyor” sevinci ile “acaba bize dokunacakmı” kuşkuları birlikte oynatıldı.
Paket imzalandı. Oynayanlar sevinç figürleri sözleri savururken, kendini dışta brakılmış hisedenler se sesizce izleyerek düşüncelere daldılar. Göbelsi haykıran davranış sözlerini duymaya da başladık. İyi paket sözleri yaldızlaştı. Sanki habeleri varmış tutumu, yeniden yalan makinesini dahi çatlatıyordu. Ama sevinç belirli çevrelerce mütiş. Gelecek paralar hayaleri havada uçuştu. Kimileri de olaya karşı çıkamayacağını düşünüp, sadece paranın savrulmamasını uyarıyordu! Oysa, daha ilk baştan “eğerlerle” başlyan koşullar ve yeni boyunduruk kayum yapılanışı oldukça zincirleşiyordu. Bunu pek söylemek isteyen de olmadı. Nedeolsa, koltuk bekleniyor, gelen paradan pay alma beklentisi yaygındı. Bana, her paket imzalama sonrası, ingilterenin Kıbrısa gelirken, develerin üstünde geçtikleri yerlere şilinlerin verilmesi olayı aklıma geliyor anlayacağınız, Kıbrıslı teslim olmaya, esirleşmeye tarihi uyum kültürüne çoktan alıştı. Hele işin içinde para da varsa.
Paket imzalandı. Açılan bir telefonda, dayreden birisi şöyle olayı aktarıyordu: “madem para gelecek, ozaman ödenmeyen ek mesayimiz ödenecek” diye hheycanla konuşanların sesini duyuyordum. Yolda karşılaştığım başka birisi de “herhalde, Türkiye parayı verirken, içinde teşvikler de olunca, bizi de düşünecektir” diye benden evet yanıtı bekler gibiydi.Kahvedeki bir tartışmada, “siz madem Türkiyeyi istemiyorsunuz, ozaman gelen paradan maaşınızı da almayın” diye eleştiriyorken; karşısındaki “ben Türkiyeye karşı deyilim, ama bu parayı da yandaşa dağıtmasınlar” savunusu oluyordu. Anlayacağınız, herkes para peşinde zil takıp oynuyor. Kendine deyip de ötekini de suçlayarak, haklı çıkma tutumuna da girmektedir!
Ekonomik paket imzalandı. Herkesin dilinde gelecek para. Sanki, paketle K. Kıbrısa para yağıp zenginleşilecek. İçeriği nin anlamı yok. Bedeli de önemli deyil. Hala birilerinin “emekliliğimize dokunacakmı” sorusuna raslamadım. Ama biliyorum ki bazıları,emeklilik aşamasında olanların karşılaşınca, kuşkularının giderilmesi adına bana bu sorular da gelecektir.Dikat da yok. Paketle kimisi beklenti kurgulanırken,bunların dünyadaki sonuçlarına da bakan yok. Hele, burada da örnekleri olmasına rağmen, kimse sorgulamak istemiyor. Sadece,ağırlıklı olarak kendilerinin de pay alma içinde olma beklentileri oluştu. Ona verme bana ver benciliği veya maraziler yaratma duyguları ayuka çıkıyor. “Özel sektörü unutma” nakaratı oldukça işdah kabartıyor.Kimse, buradaki olumsuzluklara dokunmadığına dikat çekmiyor. Paketin eğerlerle dolu olup ta Türkiye merkezli oluşunun da önemi yok. İhalelelrin açılma yeri, emeklimizin elitsel kesimine verilen tahsisat ödeneğinin gıkı dahi olmaması da önemli deyildir. Önemli olan, tüm esaret bağlantısına karşın, paranın gelecek olmasıdır. Önceki yazımda kısaca özetlediğim gibi: “eskiden paketlerin içeriği de tartışılırken, şimdi öylesi aşamaya geldik, sadece bir an önce imzalansın” teslimiyete vardık. Olayın özeti de budur.
Günler akacak, ne olacağı da net deyil. Sorsanız içeriğin hedefine, çoğu olumsuz bulacak. Hele de kendi alanlarına dokununca!Paralar dağıtımdayken, yeniden dönüşümün Türkiye gerçekleri ağırlığını hisetikçe ve pay almayıp dış sermaye saldırıları artınca; ozaman ayağına basılan feryat etmek isteyecek. Ama, beklenti ile işbirlikci esaret tıkayışı ağızlarını açtırmayacaktır.Nedense, en temel nokta hep tersten işliyor. Kimse anlaşmanın teslimiyet mührüyle Türkiye ile gerçekleştirildiğini düşünmek istenmiyor. Türkiyenin politikası ve AKP devlet rejim dönüşüm hegemonyasını görmek istemiyor. Çıkarlar bunu gerektiriyor. İşbirlikci elit veya burjuva olmanın acı örneklemidir. Türkiye merkezlilik ile oradaki siyaseti görmeden, hayalin para akmasıyla sınırlanan tuhaf dönemden geçiyuoruz. Yarı özerk Honkonk kadar olamayan “bağımsız KKTC “ gerçeğini yaşıyoruz. Hani “burada tutmaz” denilen her deyer burada çoktan karşılık bulmasını görmeme derinliğine atma gibi.
Kısaca, medya oynuyor, muhalif gibi olup gelecek para kulanımı dışına çıkılamayan çenberin içinde sıkışılan paket hikayesine tanık oluyoruz. Rumdan siyasal eşitliği postacıya dek talep edip ses yükseltenler, nedense kayum atamalı yeni teslimiyet dönemine gık diyemeyecek dereceye düşen noktada bulunuyoruz. Yine de belirli hem de önemli kesim zil takıp oynuyor. Gelecek parayla Türkiyecilik yapıp ilakcılıktan kimliksel kültür sahnesinde dans edilmektedir. İşbrilikcilik oyunu ile para almanın hayali senaryosu onuşumla sevincine giriyor. Gerçekler mi: onlar çoktan unutuldu. Sildirtilerek kopuldu. Kopulan ve kaçırılan gerçekler bir daha kolay kolay yakalanamaz. Son söz ise çözümcülere: son paket anlaşmasıyla kayum uygulaması da deyişik yaftayla gelirken, Kıbrıs cumhurieytinden iyice uzaklaşırken, yapılanış hangi yöne doğru gidiyor? En iyisi mi; tek ayak üstünde durup da “çözüm istiyoruz” diye bağıralım.