Seksenlerin ortasından beridir, buranın deyişik nedenlerle Türkiyeleşme politikasının ekonomik simgesi paket ifadesiyle kulanılmaktadır. Paketler imgesi, Türkiyenin K. Kıbrıstaki ekonomik dönüşüm veya daha açık söylenmesi şekliyle Türkiyeleştirmenin kavramsalaşmasıdır. Aslında, özellikle 81 seçimler sonrası, Kuzey Kıbrısa baskıyla dönüşüm karışımlı politikanın da örtülmesi için de ekonomik sorun adıyla pandoraya konulmaya çalışıldı. Nitekim, 81 seçimler sonrası, dayatılan UBP TKP hükümetine, ozamanki TKP yapısal nedenlerden dolayı karşı direniş sergilendi. Türkiyeden gelen heyetler, baskı yapma amacındayken, bunu örtmek için de “biz ekonomi konuşacağız: hükümet sorununa deyinmeyeceğiz” gibi pratiklerimiz de vardır. Paket simgesi, Özal dönemiyle dünyadaki İMF benzeri Türkiyenin Kıbrısa uygulamaya koyduğu politikadır.
Bu süreç önceleri K. Kıbrısta, yenilmekte olsa da solun kırıntıları nedeniyle paketlere iki yönlü karşı çıkılıyordu. Doğrusu, kamuoyunda da karşılık buluyordu. Birincisi, K. Kıbrısı Türkiyeleştirme yoluyla ilhaklaşmaya varacak bağımlı alt birime dönüştürmekti. Seksen başında Ekonomi alanıda okuyan Türkiyeli arkadaşların da dediği gibi: “Kuzey Kıbrıs, bu koperatiften sanayi holdink modellerliyle Türkiyeye bağımlı olamaz. Türkiye bunları yıkarak Kıbrısta egemen olacaktır” sonucuna vardık. Nitekim, başta paketlere solun da etkisiyle hem dönüştürmeye karşı çıkılırken, ikinci hedef olan Neoliberaleşme genel Kapitalist uygulamalrın da pratikteki acı sonuçlarıyla da örneklem yapma olasılıkları mevcuttu. Neyazık ki zamanında bu gerçeklerle karşı duruş sergileyen çoğu sol kuruluş, sonradan bu paketlerin uygulanmaları için ve teslimiyetin daha sancısızca, gerçekleşmesinde teslimiyetci işbirlikciler haline geldi. Daha da ielri gidip, resmen pandora kutusunda kalma adına “onların dediği veya dayatığı deyil, bizim katgımızla gerçekleşen paket” algısına sarıldılar. Nitekim, en yakın eski mücadele arkadaşlarımdan bazıları bu politik algıyla mevkilerde kulanışlı hale getirildi. Özellikle, CTP koltuklara ulaşma yöntemine takılınca da bizlik diyerek konuyu daraltıyor ve muhalif gerçek çıkışı da yok etti. Sanırım, Tufanın son paketle ilgili uzaydan çaktığı mesaj bunun aynasıdır: “Paraların gelmesine karşı deyilim” cümlesiyle genelde pakete karşı olmadığı da hükümetin acizliklerine sığınarak gelinen noktanın travmasına parmak bastı. Çünkü, artık konular öylesine silikleşip basitleşti ve paketlerin içeriğinden “biran önce imzalanıp para gelsin” noktasına ulaştı ki içeriği dahi konuşulmayıp, şekilsel duruşlarla muhalefet iktidar kavgalı algı hareketilerine teslim oldular.
Unutmadan, ikibinlerde hem de dünyada paketlerin ekonomik krizleri yaşanırken, sırf hükümet ortağı olduğu için Akıncının elinde Dünya Bankası defteri ile savunusu da meşurdur. Mecliste güzel konuşma nutku çekiyordu. Oysa, ayni anda TKP UBP yönetimni, kabul etiği paketlerle önemli dış sermaye el koyma hareketinin de koşullarını açıyordu. Sonuçta, paketler başta tepkilerle tartışılırken, Solun teslim ola ola işbirlikcilikle rolunu aldıkça, içerik de boşaldı. Daha sancısız paketlerle paylaşım ve dönüşüm ekonomisi kurumsalaştı. Teslimiyetin onursuzluğu ile beklentileri gelişiminde de günümüze geldik. Birkaç yıldır paket imzalanıp imzalanmamasından da çıkıp, bir an önce imzalanıp para gelsin umuduna ulaştı. Gelinen nokta bu olunca da içerik veya hedef deyil, daha gelmeden ve şarltları da şimdiden oldukça yeni prangalar yaratan içeriğe rağmen, kimin ne alacağı veya alamayacağı için yakınan garip gündeme sıkışıp kaldık. Kimisi de “acaba” korku sorusuyla kendine dokunup dokanmayacağı endişesi içindedir.
Özetlediğim bu gelişmelerle, olaya dokunmam gerektiğine karar verdim. Öteki konu ise benim çok eleştirip de akarşılık almadığım durumdur. Türkiye ve Kıbrısın gerçek ilişkileri ile kaçarak oluşan algı ikilemlerinin acı serilen durumlardır. Bunun örneği geçenlerde çok takip etiğim Türkiye internet sitelerinden BİANET de okuduğumla kafama dank etti. Korona salgınıyla alakalı Atlas bölümleri reportajları yapan Murat Utku, Kuzey Kıbrısa da yer verdi. Buradan kendince seçtiği kişi ile ve bildikleri kadarla burayı da siteye koydu. Fakat, daha baştan şu tuhaf duruma sıkıldım: “alınan tetbirlerle başarılı oluş” masalı ilerici geçinen ve gerçekten öteki ülkelerle ilgili oldukça önemli birikimini de kulanarak öğretici haberclik yaparken, iş bizim buraya gelince, eksiklikler ve dahası, abartı masallarla banbaşka yere gidildi. Hep vurguladığım acı gerçek yine BİANET gibi önemli sitede de yazıldı. Oysa, olayı biraz bilen, buradaki sonuç K. Kıbrısın olumsuz ve yasadışı koşulların bu defa Korona salgınında tersten işlemesidir. Üstelik Güney sınır kapılarını kapatarak, Türkiye uçuşları durdurarak, resmen bu izalosyonu sağladı. Üstelik, hatırlarsınız, Güney Kuzey sınırları kapanmaya başlarken, başta Ersin Hazretleri resmen konuyu ırkçılığa dek çekip, Elama havale ederken, fırsatı da kulanıp zaten kapanlmalarını istediği kapıları da kapattı…******
Gelelim yine pakete: öyle bir ekonomik paket gündeme düştü ki belli olan koltukcular dahi konuyu tam anlamadılar. Anadolu ajansı haberiyle duyulan, alelacele internet yoluyla yapılan imza töreni dahi imzaların atılış sgandalarıyla da deyişimler yaşanan, acemilikten tuhaflığa varan nereden başlarsanız iflas bulduğunuz protokol hikayesi gerçekleşti. Üstelik, bayramın üçüncü gününde. İki tarafı konuya katmadan, elbet anlamak da mümkün olamaz. Bazılarının gururu incinmiş! Birkaç yıldır sihirmiş gibi paketin imzalanması türküsü nakarat şeklinde söyleniyor. Para gelecek sözleriyle de süsleniyor. İçerik falan da önemsiz. Tabi, parayı konuşurken de yandaşlama kapuşaricilikle nelerin kaybolduğunu da düşünmek elbet olmaması şart. Halbuki, paket daha ilk adımdan “Eğer” ile doludur. Yapılması gerekenler yeniden sıralanıyor. Sıralananlar ise buradaki sorunlara bakınca, çare olmadığı net. Önemli eksik ise şu: imzalanıp ne olacağı bilinmeyen paket, Türkiye yönetiminin insiyatifinde yapıldı. Kulanılan en basitiyle K. Kıbrıs açılımı kelimelerindeki dalgalanma bunu itiraf ediyor. Buda önemli deyil. Nede olsa, para geliyor!
Türkiyeyi bilmeme veya gerçeklerinden kaçarak, avanta düşünmekle sonuç deyişmez. Türkiyedeki kayum atamalarını bilenler, buraya konulan bakanlıklardaki üçlü kontrol denetiminin de nedenli tehlikeli ve yetkilerin elde toplanmasını da anlar. Ama, K. Kıbrıslının kayum falan umurund deyil. Orada olanlar bizi ilgilendirmez. Yapılması gerekenlerin de anlamı yok. Para gelsin de yararlanalım veya sanki sorunların nedeni paket imzalamama olmuşcasına rahatlama boşalımı olmaktadır. Ama, muhalefet de muhalefet yapması gerekir! Üstelik herkesin ilk düşündüğü seçimlere kulanım probaganda esrumanı olacağı da malum. Ama, Türkiyeye de dokunmamak, paketin içriğine de girmemek de önemlidir. Nede olsa yarın ayni koltuklara kendileri de gelip ayni paket probagandasına sarılacaklardır. Unutmadık, daha dün gibidir: Tufan hükümeti, resmen Çavuşoğlu operasyonuyla sonlanırken, Kutret hazretleri mevzi deyiştirirken, meclis kürsüsüne çıkıp, bir umut diyrek “paket birkaç gün içinde imzalanıp para da gelecek” sözlerini savurdu. Tabi bizimn memleket balık havızalıdır, hemen anında unutuldu….
Bence,Türkiyedeki yönetimin niteliğini ve hedeflediklerini gözetmeden böylesi paketleri hiç anlayamayız. Durup dururken hem de bayram içinde resmen acelecilikle imzalanması oldukça düşündürücüdür. Ayni anda, Erdoğanın Lipya alakalı atakları, idlipte gerilim ve ırak hesapları altında önceliği yokken, K. Kıbrıs protokolunu, hem de tatilde ortaya çıkarmasında bazı haesaplar da vardır. Hele Slop olayı Katar ilişkileri ve bölgesel fırsat kulanma hamleleri altında, buraya bir şeyler yapılıyorsa, salt bizlik deyildir. Yalnız şu bizim çözümcülere şu soruyu dostça soracam: “son gelişmelerle, K. Kıbrıs, federal yönelişe mi gidiyor, yoksa daha bir Türkiyeleşiyormu”? Yapısal durumlar elbet politik hamlelerle birlikte düşünülmelidir. Uzaklaşılan Kıbrıs Cumhuriyeti ile Türkiyeleşmenin her türlüsü güçlenirken, nasıl birleşik ifadeli ada olacağını da düşünmek şart. Politikada, laflar güzel hedefler de iyi olsa da bunlara yönelik adımlar ve politik örgütlenme gerçekleri olmadan gerçekleşemez. Bir düşünün; mehmedali efendi dönemi veya Akıncı kibir sürecini: adayı hangi tarafa doğru yöneltiler. Biz varsın düşünelim yine “barışçıldılar.”
Bir başladım, daha yazacak çoğu gelişmeye fırsat kalmadı. Herhalde, kendimi ratyoda düşündüm. Orada dahi konuştukça, çok eksik brakmanın da sıkıntılarını hep yaşadım.Çünkü, eksik bilgi, saptırmanın daniskası, yanlışları düzeltme ihdiyacı hepsi karışınca, yapılan protokol gibi olguları da geniş şekilde yorumlama zamanın da kalmaz. Tek gerçeği yine vurgulayım: Yetmişler ortasından beri bu gibi paketler hep uygulandı. Neolierbalizmin ve sömürgeleşmenin ilaçları oldular. Hastalıklar bitme yerine, komaya girmeler çoğaldı. Sonunda, bu paketlerin uygulanması Neolierbalizmi iflas noktasına getirdi. Son Korona salgınıyla da hep övülen sektör metalaştırma sağlık kurumsalaşmasının da tükenişi ilan edildi. Ama, K. Kıbrısta bu gerçeklerden çoktan kopulduğu için de onca Korona yaşanmışlıklarına rağmen hala sağlıktaki kamusal önem hiç konuşulmadı. Paket ise resmen dış sermaye teslimiyet dönüşümüne devam denilmektedir. Daha fazlası oluşacak tartışmalara bağlı olarak sonraki yazılara brakalım.
Not, BİANET K. Kıbrıs yorumu ile diyer Türkiye Kıbrıs eksenli bakışlar bize önemli dersleri tekrardan dayatıyor. Taraf olursa olsun, Kıbrıs konusuyla gerçeklere dönüş olmadıkça, yüzleşmeler yaşananlarla yapılmadıkça, bu tip yanlışlar gerektiğinde Göbels probagandalaşmasına dek gidecektir. Ve, bu sorgu olmadıkça Suriyeden Lipyaya Türkiye gerçeklerle karşılaşmaktan hep kaçacaktır. Hegemonya ve fetihcilik gözlüklerle olayların içinde kalacaktır. 27 Mayıs olayındaki Menderes konusunda dahi Demokrat parti dönemindeki 6 7 Eylül olayları ve Kıbrısa yöneliş biçimi nerede ise hiç deyinilmedi. Oysa, Menderesin Natocu gerçeği kadar, Özel Harp dayresi ilk eylem olma bakımından bu tarihi Eylül günleri çok önemlidir. Bunlar ancak gerçeklerle yüzleşilerek aşılır. Oysa, gerçeklerden kopuşların artmasıyla artık gerçeği yakalamak da gidrek güçleşiyor.