Bu yazı ilek önde Detay Gazetesinde yayınlandı
Geldiğimiz noktada herkesin söylediği yakında “normal”leşeceğimizdir, normalleşme ile anlatılmak istenen Covid-19 nedeniyle alınan tedbirlerden önceki günler ise, umarız o şekilde normalleşmeyiz!
Covid-19 bize neoliberalizm dayattığı birçok şeyin yanlış olduğunu gösterdi. Sağlık hizmetlerinde kemer sıkmaya gitmenin, piyasa koşullarına adapte etmenin bedelini insanlık çok ağır fatura ile ödedi. Sağlık hizmetlerinin normalleşmesi, bunun devam etmesi ise, mutlaka durdurulması gerekir. Sağlık hizmetlerinin Türkiye’ce özelleştirilmesi şehir hastaneleridir, bir süredir de Kıbrıs kuzeyinde şehir hastanesi kurma niyeti vardır, devam ederse işimiz gelecekte çok daha zor olacaktır. Eğer kamusal sağlık servislerin, koruyucu hekimliğin geliştirilip, destekleneceği bir sisteme geçmeyip, eskiye dönersek bir sonraki virüs salgının bedelini çok ağır ödeyeceğiz. Düşünün, özel bir hastanenin “sağlık pazarlamacı”sını bilim kurulu başına koyan anlayış, kriz sonrası “normalleşip” bize neler yapmaz! Bu nedenle sağlık özelleştirilemez, herkese kaliteli kamusal sağlık hizmeti diyen siyasal bir mücadelenin güçlendirilmesi gerekiyor. Sendikalar üyelerine özel hastanelerden avantajlar elde edip bunun promosyonunu yapıp, kamusal sağlık anlayışının aşındırılmasına da katkı koymamalıdır. Kaliteli sağlık hizmeti için ise bütçesini mutlaka anlamlı şekilde artırılmasını talep etmemiz gerekir.
Gene Covid-19 ile çalışma hayatındaki birçok anomali adeta gözüme sokulmuş durumdadır, bu nedenle bu konuda da normalleşmememiz gerekir. İş Yasasına mutlaka işlerlik kazandırılmalı, yasadaki sözleşme (akit) yapma zorunluğunun hayata geçmesinin takipçisi olmamız gerekir. Tıpkı kira sözleşmelerinde olduğu gibi bunun yasal onaya tabi tutulmasını talep etmemiz gerekir, patronların kilit kasasındaki tek nüsha sözleşmelerin değeri, patronun iki dudağı arası kadardır, bu nedenle normalleşmeden, öğrendiklerimizle çalışma yaşamında yeni bir dönemin başlangıcı için mücadele etmemiz gerekir.
Burda geleneksel basın yayın faaliyetlerinin de normalleşmemesi gerekir. Bu sektörde İş Yasası yanında Basın İş Yasasının da çalışmadığını gördük. Yasadaki editöryal özgürlük de çalışmamaktadır. Birçok gerek geleneksel gerekse de internet basın yayın organın kumarhane patronu hegemonyasına girmesi de basın yayın özgürlüğünü tehdit eden durumdur. Böylesi koşullarda devletin insafına terk edilecek cezaya dayalı yasal düzenlemeler yerine meslek örgütlerinin güçlendirilmesi tercih edilmelidir. Gazeteciler Birliği, Basın-Sen gibi meslek örgütleri basın özgürlüğü ve basın yayın etik değerlerinin korunması için daha etkin mücadele etmesi gerekir.
Elbette bu süreç bize Kıbrıs sorunun çözülmesi gerektiğinin ne kadar da önemli olduğu da hatırlattı. Küçük bir adada kaynaklar kısıtlıdır, bu nedenle paylaşılması gerekir. Sağlık, eğitim, çalışma yaşamında bu paylaşılma zorunluluğunun gereği olarak ortak bir yaşam kurulmuştu, kapıların kapatılması ile onbinlerce insan mağdur oldu. Alınan önlemlerin hafifletilmesi ile iki tarafta yaşam bir rutine dönerken diğer tarafa ulaşamadıklarından dolayı hastalar hastanelerine, öğrenciler okullarına, emekçiler işlerine ulaşamadılar, geçişler olmadığı için esnaf ciddi gelir kaybına uğradı, kapılar gındırık olmasının bile hayatımı nasıl dönüştürebildiğini görüp, kısıtlamasız, kimlik göstermeksizin serbest dolaşım özgürlüğünün sağlanması, çözüme giden sürecinin önemli bir aracına dönüşebileceğini gördük, bu konuda “normalleşmeden” öğrendiğimiz ile ileriye doğru gidebilmemiz gerekir. Elbette diğer yön ise adaya girişlerdir de, bunun da kontrol altına alınması gerektiğinin ne kadar önemli olduğunu da bir kez daha öğrendik…
Bu nedenle Covid-19 bize bazı şeylerin mesajını verdi, eğer bunlardan öğrenebilirsek, geleceğe daha umutla bakacağız ama “normalleşip” bir önceki duruma geri dönersek işimiz gelecek için gerçekten zorlaşacaktır…