Korona salgınıyla normaleşme uyumunda yol alırken, 12 yılı bulan finans kapital kriziyle de haşırneşir iç içe gelip kabulenirken, ekolojik yıkımın güncel faydacılıkla gündemimize eklenirken, elbet dünya durmuyor. Kovit salgınıyla evlere kapanırken, sanmayın ki öteki gelişmeler de tatile girdi. Dahası, salgınla oluşan koşulları fırsata çevirmeğe çoğu kesim çoktan kulanmaya başladı. Olaylar devam ediyor, hamle üstüne hamlelerle savaşlar dahi sürmeğe devam ediyor. Günümüz emperyalist gerçeklikle, ilgili ülkedeki olay salt kendi iç taraflarıyla deyil, sistemsel ayrışmaların hesaplaşma alanı da oluyor. Her sorunda, giderek sistemsel etkilerin de olup, hesaba katılma gerçeği ile karşılaşmadan olmamaktadır.
Bu gelişmelerden birisi de Libyadır. Yaşanan iç savaş koşulları, dış aktör direk müdahale ile hegemonya alanı elde etme politikaları, karıştırılarak uçuşmaktadır. Gündeme zaman zaman konulan Libya, verilen haberlerin de tarafa göre yontulup toturtulduğu da kesin. Libya, tıpkı birçok ülke gibi, kendi iç savaşı gibi yaşanan savaş, aslında dünyanın önemli güçlerinin de eklenmesiyle, bölgesel savaşın sistemleşme açılımını taşımaya çalışmaktadır.Libya veya herhabgibir benzer ülke olayında, çatışma haberleri ve demeçlerle günceleştirilir. Çoğu zaman da insanlar buna göre bilgi edinip, taraftarlık duruşunda da oluyorlar. Hep önemli perde arkası boyut veya gizlenen öteki gerçeklerden kaçınılmaktadır. Haberciliğin, sadece demeçler ve istenilen bilgilerle olmadığı çoktan unuturuldu. Haberin, söylenmeyen, araştırma ile konunun mümkün olduğu kadar yaşananlarla yapılan bilgilendirme olması gerektiği, akılda brakılmadı. Demeç ve istenen güncel bilgilerle, haberler adeta taraftar algısına oynanan esruman haline sokuldu.
Libyada, belli ki oyuncuların hamleleri ve istenen sonuca gidilme arayışları karmaşasında kağos üstüne kağos oluşuyor. Verilen haberin dahi tuhaflığı şurada gizli: Traplus merkezli hükümet veya Hafter güçleri denilip, sanki iki tarafla sınırlı bir Libya savaşı olduğu yüzeyseliği algılatılıyor. Tuhaflık şurda: “yapılacak anlaşmalar, Uluslar arası kurallar” cümleleriyle de açılım önerilmektedir. Oysa, biraz zorlansa, Güvenlik Konsey kararlarıyla silah anbargoları veya ateşkes kararları çoktan alındı. Ama, alanda karşılığı yok. Daha komik gelecek acı gülüş, bu kararı aldırtıp savunan ülkeler, silah anbargosunu da çğneyen ülkelerdir. Bunalrdan birisi de Türkiyedir.
Belli ki Libyaya müdahil olan uluslar arası güçler, ayrı tarafta dursalar dahi Libyada güçlü bir yapının olmaması anlayışında birleşiyorlar. Nitekim, Hafter Güçleri Traplus kapılarına dayanırken, Türkiye ön koyuşla, ilgili birçok ülke Traplus cepesini destekleyip, Hafterr güçlerinin öne çıkmasını da engelediler. Örneğin, silah anbargosuna ve dış güçler müdahale yasaklamalarına rağmen, açıkca Suriyeden Libyaya ciahtcı taşınarak hem de paraları da ödenme gerçeğine tavır konulmadı. İhalar etkisi ve anbargo ikilemi gayet net Libya konusunu açığa çıkarmaktadır. İşin tuhafı, haber veriş şekli ile siz tüm gerçeği yazınca, resmi sansürün de koyduğu bilgileri sununca, sizi tarafmış gibi de saldırıya uğrama potansiyeliğine getirmektedir.
Libya olayını doğru yorumlayalım. Kadafi katledilirken, amaç ulusal yapının yıkılması ve petrol pastasının yağmasıydı. Kadafi katledildi de yerine kim geleceği netleşmedi. Düşünülen kesimler veya Libyanın parçalanma seçenekleri birlikte yeri geldikçe kulanıma sokuldu. En net olan, Batı Libyada Kadafiyi devirirken, direk askeri güçle katılırken, yerine ciahtcı kesimlerin güçlendirilmesini, aşiret çelişkilerinin artışından başka bir siyasal koşul yaratmadılar. Yeni Libya hikayesinde parçalanma veya ciahtcı hegemonya vardır. Ülkenin parçalanmasına aslında direk karşı çıkıp seçenek sunan da yok.
Herkesin bir Libya hedefi vardır. Kimisi, petrol ağırlıklı ekonomi fırsatcılığı takip ederken, kimisi de Libya üzerinden yeni siyasal alan açma kurgusuna sahiptir. Savaştırdıkları kesimlerle, yarının Libyasının da resmi ortaya çıkıyor. Örneğin, Türkiye, Libyada kendine benzetmeği düşündüğü siyasal İslamcı ciahtcıları destekliyor. Onlara, Suriyeden de cihatcılar taşıyor. Libya üzerinden tarihi Osmanlı idolojik hayali net açıklanırken, Libya hamlesi ile kendince Doğu Akdeniz enerji rekabetine kendince fırsatlı siyasal hamle yaptı. Nitekim, Traplusa cihatcı taşınıp, danışmanalar gönderilir, ihalarla operasyonlara katılırken, yaptığı kendine göre ki anlaşmayla da deniz alanana yeni hamle olarak siyasal başarı deniliyor. Doğu Akdeniz enerji krizini, Batı AKdenize taşıyarak aslında olayı ikili genişkinliğe taşıdı. Hem yeni Osmanlı hedefli idolojik hikaye ile denizlerdeki enerji rekabetinde, kendince yayarak başarılı politika olarak da kitlesel desteğe dönüştürmeğe uğraşmaktadır.
Elbet, Türkiye bu politikaları tek başına yapmıyor. Libyada siyasal İslamcı kesime destek vererek, ingilterenin çaktırmama politikasıyla katakulilerin yaratığı zemin, yeri geldikçe Libyanın birlikteliğine karşı olan başta ABD yakınlaşmasıyla resmen deyişken kayganlıktaki toprakta tutunulmaya çalışılınıyor.Konu elbet Libya çıkarı olmadığı kesindir. Her müdahil de kendi hesaplarına göre destek ve tavır koyuyor. Katılımcı çok ülke ile kaygan itifak koşulları, Libyada belli ki bütünleşme deyil, koşulların ayarlarıyla, itifakların gücüne gör geliş gidişler olacaktır. Unutulunan, Libyada başka güçlerin de olduğudur. Biz hep Bingazi ve Traplus eksenli ikilemde dolaşıyoruz. Oysa Libyanın güneyinde de güçlü aşiret yapıları da vardır.Uluslararası kararlar ise takan yok. Arada, tıkanınca veya bazı dengeler kurma adına yapılan toplantılar ve alınan kararlarla da Libya kurtların sofrasında yenilecek aş gibi masada durmaktadır.Petrol sahibi olma, Kadafi gibi yeri geldikçe önemli rol oynayan lideri ile sonuçta Ortadoğu projesinde direk dış müdahale ile ülke darmadağın edildi.Gerçek olan, tam da Ramazan bayramını geride brakırken, Libyada Müslüman hem de ayni mezhepli kesimlerin nasıl karşı karşıya geldiklerini de yaşıyoruz.Simgeler kulanılıp algı yaratılma peşinde. Son dönemin moda sözüyle, paralı askerlerin veya yumuşak şekliyle güvenlik şirketlerinin savaşlardaki yeni görevleri de Libyada denenmektedir.işin garibi, Libyada taraf olan Türkiye gibi ülkeler, ayni zamanda, orda olanların yasal yasaklarla da yazılmama baskılarının olmasıdır. Böylelikle, kendi kayıpları veya desteklediklerinin yaptığı çirkin kirli uygulamaların da kitlesel bilgiye gelmesi de engelenmektedir.
Kısaca, Libyada Hafter tam da Traplusa girecek ken, Türkiye öncülüğünde veya konulan ön görünümüyle, taşıdığı cihatcılardan, ihalara varan direk müdahalesiyle Hafter durduruldu. Bundan zafer devşirme başlandı. Ama, belli ki oyuncular çok deyişik örgütsel yapıda. Daha, güneydeki yapıların tutumu gündemleştirilmedi. İkili oynayıp, petrol hesabı yapanların direk birine tam destek verme noktasında deyildir. Ozaman, Libyada da savaş sürüp arada toplantı yapıp nefes alırgibi olsak da belli ki daha bu pilav yeni ısıtılmaya başladı. Daha suyu dahi dökülmedi. Demek ki gelişmelre hem karışık, hem deyişik hesap yapan güçler varken, öyle kolay kolay ülkeye nefes aldırmak mümkün olmayacak. Unutmayalım: Türkiye Libya hamlesini yaparken, en başta Kıbrısın hala münhasır alan içine karşı olma olgularının da olduğunu hatırdan çıkarmayalım.