yaklaşımlarAlpay DurduranKörlükten kurtulmak gerek – Alpay Durduran
yazarın tüm yazıları:

Körlükten kurtulmak gerek – Alpay Durduran

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Açıkçası kusur çoğumuzun kusurudur. Devletten geçinenler var, geçinmeyen var. Emeğini üretmek için kullananlar var ya onlar üretim araçlarını da üretici bazı kişileri de istihdam etme olanağı olduğu için türler çoğalır. Bir tarafta devlet ve gittikçe azalan üreticiliği ile katkısı azalan taraf ama halk bundan şikâyetçi bile olsa istifade etmeyi tercih ediyor. Yani karmaşık ama devleti sağmal inek gibi kullanma alışkanlığı başattır. Böyle bir ortamda insanlarımızın masum ve mağdur olanlarını kollamak esas düşünce olur ama işe yarar bir iş çıkarmak oldukça zordur.

İnsanımız bunu anlamak zorundadır.

Önce ülkemizin yönetimi insan hırsının en görkemli örneklerinden olan bir dünya imparatorluğunun kalıntıları olmanın yükünü taşımaktadır. Uzun yıllar (iki yüzyıl) gibi bir uzun süre şavaşlarla perişan olma devri yaşadı ve sözünü geçiremeyeceği bir sultanlığın başta kalmasına itiraz etmemesi için idari sakatlıklarına katlandı. Şimdi o devrin kutsanması ve uğruna torunlarının ülkemizin imparatorluğa bağlanması için kanını dökmesi isteniyor diye seçimlerinde idare ne kadar sakat olursa olsun Türkiye’ye bağlılıkta ne kadar iştahlı olduğuna bağlı olarak idarecilerini seçmekte olduğu resmen teyit edildi.

Çağımız inceleme ve anketlerle sorunları saptama devri ve çare için çok üstün teknikler icat etme çağıdır.

AB ve BM kurumları da inceleme ve araştırma yaptırmakta ve gizli bir konu bırakmamaktadır.

Araştırma yapanlardan bir tanesi de TC elçiliğinin buradaki görevlileridir. Konspirasi teorileri ile kafası bulanmayanlar sömürge devri yönetiminin bile sömürge halkının isyan peşinde olup sorunlar yaratmaması için sağmal ineğine bakan hayvan sahibi kadar bakım yapacağını düşünür. Görür ki TC elçiliğine de bilgi gerekir ve araştırma yapar yaptırır. Nitekim TC elçiliğine bağlı yardım heyeti de rapor yazar ve yazdı ve dedi ki : “Seçimlerde halk Kıbrıs sorununda partilerin ne düşündüğüne göre oy kullanılır, yıllık programın hedeflerindeki başarı oranına göre değil”. Yani popülizmden çok çeken halkımız ülkelerini vergi kaçıranlar için cennet haline getirdiklerini uluslar arası kuruluşların raporlarından ve global gazetelerden öğreniyor.

Bunlara karşın şimdi bir pandemiye karşı ülkeyi korumak sonra sakatlanan üretimi yoluna sokmak sorunu ile karşı karşıyadır ve Anavatanıyla arası bozuldu.

Anavatanının raporlarıyla ilan edilmekte idi ki yıllık programlarda Türkiye’nin önlemeye çalıştığı savurganlık ve gerçekten sakatlıklar olmaktadır ve programlar başarısız kalmakta ve hedeflere ulaşılamamakta idi. Cezalandırılsın diye bazı fonlar kesilmekte ve terbiye etmeye çalışsa da şakşakcılıkta derece tutturduğu halde gelen giden iktidarlar tarafından program bozuluyordu.

Hal böyle olunca idareciler değil seçmen çareyi bulmalıdır. Şimdiden partilere müdahil olmak ve onlara kamunun malı ve parasıyla yatırım yapıp astronomik servet kazanlara ve krediyi yatırım teşvikleriyle haybeden ele faizini ve anaparasını ödemeyenlere yasaya uygun olarak on yıl geriye gidip kazanç tahmini yapıp vergisini almak ve ödemediği taksitleri faiziyle ödettirmek zamanıdır.

Güya planlama örgütü yatırım yapacak olanı teşvik etmek için verimlilik incelemesi yapar ama verimlidir veya değildir deme yetkisi yoktur. Onun için yetki ve görevi olan biri de yasada gösterilmemiştir. Kırk beş yıldır da öyle bir makam gösterilmemiştir. Şimdi Covid-19 göstersin demenin zamanıdır.

1975 anayasasını yapanlar kamunun elinde gayrı menkul mal tutulmasının asrın sorunu olarak görülmesini sağlamaya çalışmıştı ama artık şehit ailesine ve kırsalda yaşayanlara diyerek kamunun elinden koparılarak sıkıntı başlatılmıştır ama yetmemiştir. Sürekli yağma edilmektedir. Şimdi anayasanın amacına uygun düzeltmelere de hız verilmelidir. Betonlaşma çevre sağlığını bozar diye konuşmaktan yorulduk şimdi yok pahasına kalkınma hamlesi diyerek kamu mallarını golifa gibi dağıtanlara fatura dayamanın zamanıdır.

Türkiye yönetimimizi istediği gibi oluşturmak için yapmadığını bırakmadı. Seçimlerde kime oy vermesini istediğini seçmene doğrudan anlatma devri geçince yayınları denetlemek için devlet yayınlarına askerin temsilcisini yerleştirmek yetmez oldu. Polisi elde tutup sivil istihbaratı da kullanmak gizli ve sivil savunma gibi başka adların ardına saklanmış muhbirler görevlendirmek de yetmedi. Onun için memur maaşlarıyla oynayıp seçimlerde uydu ve uslu memurlara idareyi vermek iyi sayılabilir ama onlardan iyi idare çıkarmak öküzden buzağı beklemek olur.

Bu tip idareler başarısız olmaya mahkûmdurlar. Tek şans her şeye karşın konuşma hakkını kullananlara ceza verilmesine izin vermemek ve şimdi de sosyal medya denilen destursuz konuşanlar ve siyasilerin fedakârcasına direnip seslerini esirgememeleridir.

Pandemiye çare için alınan önlemler ve başarıdan bahsedilir ama başarının sahibi halktır ve cesaret sahibi muhalefettir. Bazıları kendi de söz sahibi olsun diye sızlanıp durdu ve zamanını önerilerini duyurmaya değil bir yerlere tayin edilmeye çalışmak için harcadı. Ancak halk siyasilerinin katkılarıyla sürekli eleştirilerini dile getirdiler ve yönetimdekilerin sonuna kadar eleştirdiler. Onun için de biri öyle dedi öteki başkasını, tersini diye alaya da alındılar ama sık sık yanlıştan da geri dönüldü.,

Dönülmeyen yanlış kamunun parasını kullanırken dikkatli olmamak ve devlet hakkını saptayıp ödeyebilenden toplamamak oldu. Görevini bilip de gereğini yapmamak ve uyarıp halkın desteğini almaya çalışmamak çok önemli ve gelenek haline gelmiş sakatlığımız ise devam etti. Sosyal medya da görevlilerden hesap sormak için baskı yapmamak, hiç değilse uyarıcı olmamak büyük zaaf olarak kaldı. Sanki tek sorumlu siyasi iktidarmış gibi siyasilere ver yansın edildi ama maaşını alıp yangın tehlikesi arttı önlemler alınmıyor demeyenden hesap sorulmadı.

Demokratik yasalarımız ve siyasi dengeler düşünce ve anlatım özgürlüğümüze olanak veriyor ve eleştiriyoruz bunun yararını da gördük. Şimdi seçmenin popülizmden yararlanacak diye yurttaşlık sorumluluğunun gereğini ihmal etmesini de yenmek gerekmektedir.

Ülkemizi kara para cenneti, vergi kaçırma rekortmeni, uyuşturucu ve fuhuş tezgâhı yani dünyanın mikrop yuvası yaptılar hesabını soramayacaksak başımıza gelenleri hak etmişizdir.

Unutmayalım dünya uyumaz. Bir çok uluslar arası kurum ve kuruluş haksız kazanç, spekülasyon, haksız rekabet diye diye tüm üç kâğıtçılığı hesaba alacak bilgilenme ve tanıtlama işlerini ortaya döker ve izler. İstersek mücadelesini desteklemeye de hazırdır. Yeter ki biz bundan yararlanmaya kalkmayalım.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
322AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin