yaklaşımlarÖzkan YıkıcıGüncel yaşamdan, bayram algısına – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Güncel yaşamdan, bayram algısına – Özkan Yıkıcı

333 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Yılın ilk dini bayramın içinde bulunuyoruz. Öyle güncel gelişmelerle, bayram gelip oturdu ki karışıklığın normal halinin aynası gibi kondu. Ramazan dini bayramına geldik. İlk gününü yaşıyoruz. Rüzgar, sanki yakınlaşmayı yasaklama, denize girmeği engeleme kararı almışcasına sert esmektedir. Korona salgınında normal yaşama dönemine girdik. Elbet, örtülen birçok konu da akılda kaldıysa, zaman zaman tekrardan konuşulacaktır. Örneğin, tam da korona yasaklı dönemindeki Cipler hikaye alımı, Anbulans tuhaf takaslama rant hikayeli Evgaf eklentili serüveni, Korona kutusuna sıkıştırılıp, üstüne Kovit19 bandıyla bandalaştırıldı. Şimdi, normal zamana gelirken, yeniden normale yelken açarken, denizdeki analar tehlike paradikması gibi artık bunlar da Korona öncesindeki yok sayma defterindeki sayfanın yırtılmasına mı benzeyecek? Göreceğiz! Yaşayarak yeniden balık hafızalı veya unutma hastalığına mı devamın sorgusu yaşanacakgtır.

Yeni bir dini bayramın içindeyiz. Müslümanlığın dini bayramlarından birisini yaşıyoruz. İlginç geleip, normal şekilde yaşanan gerçekle de sorgunun etrafında dolaşılmaya çalışılınıyor. Korona salgını ile ortaya serilen önemli çelişkinin sonucu yansıyordu: inanç ve bilim çelişkisi. Dünya, özellikle ikibinlerdeki Neoliberal sıkışma, siyasal olarak gericileşme idolojisine dini yerleştirerek Post Trufculuğu kavramlaştırırken, bilim küçümsenip, dini urafeler ve benzer gerici olgular siyasalaşırken, Korona salgınıyla yeniden tüm dünyaya bilimin önemi ve urafeli inanç anlayışının iflasını haykırdı. Fakat, siyasal yapı fırsatçılığı ile kitlelerin korkuyla rızalaşması sonucu da iki olumsuzluktan, otoriterleşme hamle nedeniyle din daha bir siyasal baskı ve kitle kontorl etme esrümanı olarak sahneye konulmaya devam ediliyor. Bilinsizlik, korku ve çaresizlikle, insanları dua etme kuralına yöneltme daha kolaylaştı. Bilimin net haykıran önemi ve yetersizliklerle piskolojik rızacılığın gericiliği ördüğü dinsel idolojik karmaşasında örgütlü olan kesim,fırsatları kulanıp, yalanı da kolay kulanma medyacılığı sonucu öngörülerde gelecekteki karanlık seçeneği de seslendirilmeye başlandı.

Kovet krizi ile en başta ilaç ve tedavideki araştırme önemi ile sağlıkta kulanılan sektörel özel sağlık iflas ile kamu bölümünün önemine rağmnen, egemen siyasetin gündemi saptırarak, yeniden egemen olma amacıyla başka gündemlerle de güncemize katılmaya devam ediyor. En başarısız krizi yöneten devlet liderlerinden, aşı bulma gibi önemli mücadele esrumanında öncelik beklentisi, bunlardan birisidir. Oysa, ayni zihniyetin kulanacağı insanı koruma aşısı dahi, yine eşitsizliğin uygulanmasının üretimi olacaktır. Buda, parası olan kuralıyla aşının kulanımı metalaşmasıyla karşılaşacağız. Korona bir anlamda, yanlışları sıraladı. Yetmedi, ayni kurallarla devam ise yine daha derinleşen eşitsizlikle, otoriter gerici baskıcı yapıların oluşumunun da hebrcisi oluyor.

Tekrardan anımsatalım: sadece Kovit salgınındaki yayılmada, önemli etkenelrden birisi de din oldu. Kiliselerin veya Camilerin aldığı fitileme durumu olayın konuşulma olanağına göre heryerde direk yaşandı. Ayrıca, insanalrın da konuyu anlamada ki zayıflığında da din düşünsel olarak önemli katgı yaptı. “Dualara sığınmak, taktiri ilahi, kadercilik” gibi deyerlerin olaya yaklaşımda önemli tutumu oldu. Üstelik, dinsel nedenlerle de önemli bazı zayıflıklar, konuya ateşleme getirilmesi de konuşturulmayarak, acının daha kolay anlaşılması da engelendi. Tıpkı, namaz kılma dayatısı gibi.Örneğin, Türkiyede tüm çabalara rağmen, baskı ve haber yaptırmama uygulamasına rağmen, “Umreye gidiş” konusunun salgına katgısı, ayrıcalıklı tutumlar gibi yaşananlar yine de tam gizlenme engeline takılamadı. Tabi, K. Kıbrısta “”iyi yönetim, gereken tetbir” listesinde, buradan umreye gidenler olmasına rağmen lafı dahi edilmedi. Karantina falan da duyulmadı. Tes se, resmen kendi kendimizi kandırmanın daniskası söylememekle yaşatıldı.

******

Korona salgını, Kapitalist kriz, uygarlık sıkışması ve ekolojik yıkımın cendersinde, Ramazan bayramını karşıladık. Bol bol siyasal demeç duyduk. Dinin kutsanıp günah noktasından öteki insancıl alanlara yönelik sözler uçuşuyor. “Kardeşlik, afetmek, nefret duymamak, yardımlaşma” kelimeleri, üstüne altın yaldızlar konularak atılıyor. Ama, güncel yaşam hiç de böyle deyildir. Hem de İslam dünyasında artık ülkeleri dini siyasal bakışla yönetilmesine rağmen, başta devletlerin ayakta durmaları için yapılanlar dahi üstelik iman ve inanç adına denilen uygulamalara bakarsak, bu kulanılan cümleerin ve “bizim” denilen güzeliklerin, hayal olmaktan dahi çıkarılan sonsuzluğa ndoğru kaybolduğunu görürüz. İçerdeki baskılar yasaklar, insanlara yapılanlar ve öneriler, hepsi güzel sözün nedenli yalan oluşunun kanıtlarıdır. Daha da basit göstergelere uzanalım: kimse bizi, Müslüman dünyasındaki bayramın kucaklayıcı ve kardeşleme olduğunu anlatmasın. Devletlerin kendinden olmayanı biryana siyasal kazanç için en yakınını dahi nasıl yalanla boğup inanılmaz iftiralarla savurduğunun örnekleriyle doludur. Kimse size bir demokratik Müslüman devlet göstremez. Kimse size insan haklarına uygun tavır koyan yönetim İslam şekli parmakla olsa dahi işaret edemez. Muhalif veya beyenmedikleri kişilere inanılmaz baskı yapmıyor demenin dahi korkulan koşul yaratılma gerçekleriyle normal gibi kolayca yaklaşılmaktadır. Yaşanan konunun dahi haber yapılmasının bedelinin hapislik olduğu ülkelerin İslami şeklinden söz ediyoruz. Çocukların evlenmesi, ecavüzcüyle yaşamak zorunda brakılma yasaları, söylemediğiniz sözle sizi suçlayıp linç etmenin normal koşullarından geçiyoruz. Yalan ve öfkenin, saldırganlık kuralı olarak hayatın her alanında kulanılarak ve suçlanarak yerleştiği İslam dünyasından söz ediyoruz.

Müslüman devletlerin hem kendi aralarında hem de içteki kendilerince öteki dedikleriyle savaşları krizleri doğal hale geldi. Öyle bir ayrışma ile normaleşme oldu ki Ramazan bayramının kutsalık ifadelenmesine rağmen ateşkesler ilan edilmiyor, karşıta yalan söylemekten vazgeçilemiyor. Bayram mesajlarında kardeşlikle başlayan, dini öven ve en iyisi olduğu vurgulanırken, birden Müslümanlara fitnecilikten başlayan ve kin kusan sözlerle de saldırmaktan vazgeçilemiyor.Günümüzde İslam ülkelerinde deyişik şekilde savaşlar yaşanıyor. İnanılmaz katliyamlar yapılıyor. Siyasalaşmadaki duruşlar ise resmen gericiliğin yobazlaşma ile saydamlaştığını da direk yaşamaktayız. Boşuna deyil şeryat devletler, Talabanlar, Elkaydeler, IŞİD lar bu İslam coğrafyasında yeşerip karşılık bulmadılar. Mezhep ayrımlı kin kusan hegemonya mücadelesinden, kendi halkını en vahşi şekilde katletmelerin topraklardaki cesetleri oldukça kabarıktır. Tarihler yazıldıkça sayfaların dahi isyan edecek noktaya gelmesini de tetikliyor. Müslümanlık ve kutsalık denilirken, kendi komşusuna dahi yaplılan vahşet veya kardeşi çocuğuna tecavüzü koruyacak yasa arayışları aslında din siayset kültür üzerine çokca düşünmemizi zorlaması gerekiyor. Ama oda olmuyor. Aksine, ikibinelrden sonra daha bir hızla artıp, siyasal yönetim şekliyle siaysal islamdan tutun şeryatcı selefiliğe uzanan yeni üretilen gericilikler de devlet biçimi haline gelindi.

Düşünün; bayram Ramazan: enazından Müslümanlar arası savaşlara ara verilsin insani kuralı dahi sözkonusu olmuyor. Yemende Sudielrce vurulan hastaneler veya çocuk kreşleri, Suriyedeki ciahtcıların yönetim yanında rant aşkıyla alah kelimesini ekleyip kendi aralarında savaş etmeleri, Lipya çölerinde birkısmı dolarla savaşıp alah adına mücadele yaptıklarını söyleyip ötki islamı en vahşi boğazlama yapmanın anlamı herhalde karşılığı da vardır. Dini referansla yönetim başlayınca, tarikatlarla da toplum kuşatılıp örgütlenince, birlikte rant kavgası da olunca, dün olmaz denilenlerin hepsi oluyor. “Biz müslümanız; Müslüman bunu yapmaz” diyenlerin en yakınımızdaki Türkiyede dün Maraşta, şimdielrde en basit gerçek karşısındaki linç saldırıları bize öyle bayram günündeki demeç veya “alah afetsin” sözlerinin çok ötesinde olduğunu da gösteriyor.

*****

Sakın ola bana bunlar K. Kıbrıstta olmaz demeyin! Dün olmaz ve tutmaz dediğiniz Kolej de kuruldu, ünüversitelerimiz cami yarışına da girdiler, tacizinden tecavüzüne artarken, tarikat hegemonyası vakıf desteği ile de epey mesafe aldı.Kuran kurslarında Kıbrıslı olma bahane savunması da çoktan yıkıldı. Sırf mevki için bazı camilere kimlerin gitiğini herkes bilir de söyleyince de kızar!AKP rejiminin ne iyi olduğunu anlatma yarışında girilir.Suriyeden Lipyaya olanları ise hiç görmek istenmez. Burada hep işbirliği için ne gerekiyorsa o oluyor. İlgili rejimin olmaması için mücadele verip halifeliği dahi kaldıran Müstafa Kemali dahi yok edemedikleri için onun adıyla Osmanlıcılık üretmekle meşkuldular. Ama, bayrama geldik. Adet yerini bulsun ve birielrine de İslamcılıklarını kanıtlama adına bbol bol demeç verilmektedir. Bayramdaki Müslüman kardeşlik söylenirken, doğumuzdaki ciahtcı gerçeği veya içimizdeki karşıt öfke duymanın dışa vuruluşunu da görmemezden gelme acimilkleriyle, bu Ramazzan yaşanıyor.Neyazık ki dinler ve bizim coğrafya İslam kesimi, inancı kulanılaraak, gün oldu bilime karşı konuldu, gün oldu, karşıta saldırma silahı haline sokuldu, gün oldu iktidarı koruma, gerçekleri gizleme esruman çalımı haline taşındı. İnsanların inancını siyasal kulanımla bağımlı ilişkiler de oluşturuldu.Bize hep “bu Müslümanlık deyildir” denilir. Ama bunu diyenler dahi yaptıklarını aklama adına inancı kulanıyorlar.Peki siyasal olarak veya yaşam şekli şeklinde güzel bir örnek de verip “şunun gibi” neden söyleyemiyorlar!

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin