yaklaşımlarÖzkan YıkıcıEkonomik merkezli manzaralar – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Ekonomik merkezli manzaralar – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Tuhaf gelecek başlık buluşması aklıma takıldı: Günlük makale yazdığım Ortam gazetesinde Cuma günleri genellikle çok önemli konu olmadıkça, makale konusu ekonomi oluyordu. Şimdi güncel gazetelerde yazılarım yayınlanmıyor. Ama, Ortam gazetesindeki gerçek, arada aklıma gelmektedir.

Klasikleşenin de ötesinde, dünyada ekonomik kriz ile aşmazlıkla yönetememenin de ağırlığı ile kaçınılmaz olarak, para piyasası da oldukça depremler denecek konuma geldiler. Bunun güncel halk ifadeleşen biçimi ile “döviz ateşi” adıyla yaşanmaktadır. En basit kiracıdan, alışveriş yapana veya borç ödemeden devletlerin mali dengesine dek döviz hareketlerinin direk etkisi yaşanarak acıtıcı veya az sayıda olsa da sevindirici şekilde yaşanmaktadır. Nitekim, son görüştüğüm insanlardan birkaçı döviz yükselişle şikayetci olurken, ingiltereden gelip burada kısılan birisi de Sterlinin yükselmesi ile seviniyor. K. Kıbrıs geneli ise şaşkın. Politikacının alınacak karar iradesi olmama ile konuyu dahi kendi gerçekleriyle konuşamama gerçeği esirliği ile pek söz etme şansları da yok. Alimci iktisatcılarımız medya “şahane” etiketi dışında, uzmanlıkları sırf yönetime yakın olma ile Türkiyeye dokunmama kaçışıları sonucu konuşmaları haber olsa da ahaliye doğru dürüs mesaj dahi vermiyor. Ama, öngörüler de bu kısırlıkla yeni önemsenmeme sonucu da yaratma sonucu getiriyor.

Bazı bilgileri yazmadan, kendimce bazı özlük bilgileri yazmak gerekliliği duyuyorum. Beni doğru tanıyan kesimler bilir ki kendimi konu hakında belirli yere gelmedikçe yazı yazmam. Bu her alanda böyledir. Ekonomi konusu sosyalist seminerlerle yeterli yazma birikimim de olamayacağını da bilen birisiyim. Duyduğum haberle kolayca inanıp da yoruma geçecek düşünceye de sahip olamam.Kitaplar okudum. Seminerlere bolca katıldım. Fakat, herkesin uğraşarak yapması olabilecek gelişmelerdir. Akademik karyerimdeki bilimsel alanda ekonomi temel ayaklardan biriydi. Ünüversitede okurken ekonomi dersleri de aldım. Bolca kitap okuturken, örneğin nadir okuyanı olan Kapitalin iki cildini de okutup, okurken tartıştım. Marksın meta dolaşımı ile tüketim deyerini de beleğime yerleştirdim.Devrimci Gurup ile burada Halkder seminerlerinde paranın TL geçişi, ganimet tipi ekonomik yapı, kaçakcılık merkezli dükan yapısı seminerlerini hazırlayıp verdim. Genel K. Kıbrıs için sömürgeleşmeden ilhaka araştırmasını geniş şekilde yaptım. Seksen başında adada Neoliebraalizmi anlatanlardandım. Sanayi HOldink gibi yıkımları çalıştığım yerde karşı masadaki devredilişini yaşadım. KOperatif arpalaşma sürecinde birkaç yazı yazdım. Özal girişiminden dünyadaki Neolierbalizmi hep anımsatanlardandım….

Doksanlarda, dış sermayenin ele geçirme hamlesi ile kaçakcılık dönüşümünü yakalayıp yazanlardanım. Ülkede ilk olarak Neoliebralizmin artık iflasını Asya Kaplanları kriziyle tesbit edip yorumlayıp uyarıcısıydım. İkinci ganimet dönemini, Neoliberalizmin en övülen dönemdeki kriz geleceğini yazanlardanım. Son dönemin kriz dalgalarını dünyada ve yerelde özetleyen makalelerim bolca var.Ekonomi makalelerimde hem K. Kıbrısın koşulları, hem direk etkileyen Türkiyedeki gelişmeleri ve dünyadaki sistemin yönünü yeri geldikçe birlikte de ele aldım. Yani, öyle birine beyendirmek veya yönetime övgülerle uzman olup bir yere gelmedim. Çalışırken amir olup greve katılmasın diye memurun kapısında durarak, sonra çalışırken savunduğum kuraları, emekliliğimde eleştirip ekonomis şanına erişmedim. Türkiyeyi yoruma katmadan, genel kapitalizmi göz önünde tutmadan, buranın çizilen sınırlarında, medya şovuyla “şahane, uzman ekonomist” de deyilim. Ama, ahali ve siyasetci böyle taktir görüyor. Gelin görün ki böylesi iktisatcılara da onca zamana sıydırılan konuşmalarına da inanan yok…..

Ekonomik bilgimde en çok sıkıştığım ve tedirgin olduğum sonucu da belirteyim: bana inanmayan insanlar dahi sen ne bilirsin, ne kazandın eleştirisini yapanlar dan da döviz krizleri olunca görüşüm sorulduğu paradoksal dönemleri de tanıklaştırdı. Nitekim, sonradan fark etiğim bazı olaylar sonrası da sıkıntı duydum. Dövizle alakalı sorular soranlardan bazısı, meyerlim bana inanıp da döviz ve borsa oynadılar. Bereket, iflas deyil kazandılar. Koperatifcilikten tutun evlat okuyan kişilere de böylesi tanıklarım da var. Ama, biz ekonomist deyilik, medyada konuşmak için, önce gerçekleri imkarla, sistemin diletdiklerini anlatmakla öne çıkma şansınız vardır. En önemli karşılaştığım örnek ise şu: Seksenler başında Öğretmenler sendikasında Neoliebralizmin sağlığı metalaştıracağı ve suyu parayla içeceğimizi söyleyince, köylüm Arif hoca bile “olamazı” çaktı. Doksanlarda İMF Asya kaplanlarını överken, başlayan krizde Maalezya ve Endonezya örneklerini Yeni Çağ ve Avrupada yazarken, en yakın arkadaşlarım dahi bana şüpeyle baktılar. Yeni Çağda yazıyı köşeye koymadan önce bana telefon açıp “cidimisin” diye sordular…..

Şimdi gelelim daha genel net gerçeğe: Seksenler sorası Marksis hareketler yenilip yeniden toparlanamazken, Sovyet dağılımı ile piskolojik siyasal paradikma yaşarken, önemli gerçek hep yaşamda kaldı! Marksis bilim. Ekonomisi ve felsefesi. Dünyada “Ortodoks veya şehleşmiş tutucu Marksisler veya neoliebraleşip halen kendini solcu gösterenler hariç” yaşamsal önemli konularda Marksisler hep haklı çıktı. Milyonluk dolarlı iktisatcılar deyil de en kritik anlarda dahi bilim adına Marksisler haklı çıktı. Benim de yorumlarımda öngörülerimde başarılı olmamdaki temel gerçek, Marksis iktisatcıları takip etmem ve onların görüşleri ile Kıbrıs üzerinden de yorum yapma düşüncemin yani Marksis felsefenin öneminden gelmektedir. Nitekim, dünya yaşanan günümüzdeki krizlere ve getirilen yaklaşımlar yeniden söylenmese de sosyalist seçeneği bilimde oldukça öne çıkardı. Marksis düşünce veya bilimde deyil, siyasal seçenekle örgütlenmedeki eksiklik gelecek seçenekteki önemli eksik olarak eleştirilecektir.*****

Dünya krizlerle boğuşuyor. Biliyorum: K. Kıbrısta bunarlın çoğu konuşulmuyor. Brakın konuşulmamalarını, düşünülmüyor bile. Ama, Korona salgını evlre dek kapatıp, ekonomik bedel de ödetince, istenmese de yaşam refleksi nedeniyle güncemize giriyor. Konuşulmasa da dövizin patlaması ve kronikleşen hastalık gibihaline sokması sonucu, bilip bilmemeye bakmadan dile düşmekten kurtulamıyor. Ters düşmektedir. Bilinsizlik ile çaresizlik ise piskolojik alana yansıtıcı tepkiler oluşuyor. Hele de yönetici denilip de çaresiz olunca, işler daha da karışıyor.

Yeniden genel bazı acıtacak gerçek sonuçları sıralayım: Ergin Yıldızoğlundan biraz da kopya çekmiş olacam. Kapitalist yapı Asya Kaplanları kriziyle Neoliebralizmin sonuna gelindi. Amerikan Limark bank Finansman kriziyle de hala sürmeye devam ediyor. Kısaca, sistem şu anda Finans Kapital krizini yaşıyor ve Neoliberal yapı bunu yönetemiyor. İkincisi, sistemde uygarlık krizi yaşanıyor. Çözümsüzlük ve geleceğe yönelik eksiklikler, krizlerle de beslenince, yeni faşist dalgaların da yükselmesini taşıdı. Üçüncüsü, ekolojik kriz: en basit ifadeyle, çevre doğa yıkımıyla, iklim bozulması dünyayı altüst yaptı. Son olarak da Korona salgınıyla sağlık krizi eklendi. Bu olayla da sistemin sektörel sağlık yapısının insan katliyamlı ölümlerle de taşlandı. Bunlar genel kapitalist sistemde yaşanıyor. Sistem siyaseti ne yönetme konumunda, nede seçenek oluşturma durumuna geldi.Her ülke kendi koşulalrıyla ve yapısal kurumsalaşmasıyla yaşananları kendi bünyelerinde yansıtmaktadır. Nitekim, Korona salgınında bizde hiç konuşturulmasa da sektörel sağlığın kocaman binaları ve muhteşem teknolojilerine karşın başarısızlığı ile azda olsa kamusal sağlıkta daha başarılı olmanın göstergeleri yansıdı.Daha da vahimi, günümüze gelişte direk İMF ve Dünya Bankası prokramlarının uygulanması olmasına rağmen, çaresizlik ve seçeneksizlik sonucu, yine borç alıp adına destek yardımı denilen borçlanma ve uygulama politikası yeniden yükselmektedir. Önemli eksiklikle, eskiden bu reçetelerle içilen acı ilaç varken, şimdi bu ilacın hala piyasada yeri yoktur….

Kuzey Kıbrıs da kendi koşullarıyla bunları yaşıyor. Kendi siyasal yapısıyla ve gerçekleriyle de sürdürüyor. Hala, gerçekler deyil, istenilen kısırlıkta yaşamla gelecek bekleniyor. Öyle ki adaya askerlerin gelmesine rağmen, siyasi karara ters olmaya rağmen ses çıkarılmadı. Hala Türkiye gerçeği dıştalanarak, silikleşen koltuk sevdasıyla konular konuşuluyor. Öyle olunca, saray mırıltılı, koltukcular gelişigüzelcilik ve muhalefet de Tufan gibi yıldızlarda dolaşır gibidir. Ama, somut bir şey yok.Burada Türkiyeye de anımsatma adına örnek verecem: Yetmişler sonuna doğru, Kıbrıslıdan Türkiyeleşme adına Ekonomik önemli bir karar alındıydı. K.L T.L. geçildi. Geçilmekle kalmadı… Alınan KL paraları konulan ve deyerin altındaki miktarla ödetildi. 1 KL 36 TL olarak ödendi. Öyle ki zaman oldu 1 KL 200 TL olurken, bankalardaki mevduat 36 ödendi. Bu yüzden dedem dahi kahrından öldü. Biriktirdiği onca KL bir buzluk kadar deyerli olduğunu duyunca, birkaç ay içinde canını verdi. Tepkisi hiç aklımdan silinmedi. Oysa, şanına şan katan Kıbrıs Türkü bu tutuma tavır koymadı. Olayın Türkiyeleşme ve giderek olanak bulunduğunda ilhaklaşmaya dek gitmenin adımı olduğunu anlatığım zaman da pek anlayan olmadı.

Şimdi, Türkiye devlet yönetim şekli malum. Tam da herkes Korona kriziyle debelenip, Türkiye de döviz ihdiyacı varken, dövizlere el koyup da TL karşılığını verse ne olur? 3 yıl öncesi eldeki dolar ve altını nasıl bozdurtup sonra döviz fırlamasını unutmadık deyil mi?Bunlar hepsi bir merkezde buluşuyor. Dünya Kapitalist yapı krizde, Yönetilemiyor. Peşpeşe başka alanlarda da yansıyor. Olmaz denilenler gayet güzel oluyor. İnsanlar rızalaşırken, devletler ve özellikle sermaye kesimi baskıları yoğunlaştırıp daha eşitsizliklerle dolu ülkeler yaratıyorlar. Bakın, türkiyede son olarak döviz hareketlerinin dahi manüpüle diye yasaklama kısıntısı geldi. Bunlar hepsi bir sonuca doğru gidiyor. Daha otoriter yönetim biçimi. Boşuna deyil, Trump, Belsanaro, Conson, Makrom, Erdoğan, Modi ve niceleri, hem de halk oylarıyla hem yönetici hem de lider oldular. Partiler dahi liderleşip demokratik boşalmaya uğradılar.

Tekrar yazalım: öyle milyonluk dolarlı veya medya şovlu deyil, ekonomik krizler yeniden gösterdi ki doğruları Marksis ekonomisler yakaladı. Bilimsel öngörülerde haklı çıktılar. Hem de yönetici olup karar alan karşıt kesim olmasına rağmen. Artık bu gerçeği kimse silemez. Yasak desede,milyonluk dolarlı veya yöneticinin danışmacısı olsa da dünya bankası uzmnlı ünvanlı konulsa dahi gerçek deyişmiyor. Deyişmesi gereken, siyasal olarak sosyalisllerin örgütlenip politik seçenek oluşturmasıdır. Krizlerin fırsatı da burada gizli.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin