Sibel hanım, atandığı Tatar bilim konsey başkanlık fırsatıyla, karanlığa pek de bilmediği silahla kurşunu sıkar! Nasıl ki tam bilmediği silahın tetiğini çektiği gibi, vurulan hedef de aynen öyle oldu. Kurşunun karanlık yoluyla yöneldiği hedefin, saçtığı ışık ise Sibel hanımın da elindeki silahı yansıtacak derecede saçıldı. Anlayana hem kurşunu atanı hem de hedefin ne olduğunu gösterdi. Tabi ki en basit kavrayışla, olanları anlamak isteyene! Sonuçta, Sibel hanımın atığı sözcükler İzlanda ile örnekleşirken, ne Sibel konuştuğu yerin özünü nede karşılık verenin gerçek saçılışı anlaşıldı.Oysa, örnek, nadir görülen Kovit başarılı ülke adası olurken, karşı çıkanların da resmen başarısızlık itirafı ile yetersizlikleri kanıtlanıyordu. Resmen, bilinsizce, ama acıdır; gerçekleri ortaya seren karşılıklı demeçler mücadelesinin sonucunu yaşadık. Sibelin İzlanda örneği, bilinsiz olma sonucu havada kalırken, Sağlık makam odağının karşılık veriş şeklinden tutun, beceriksizlikle yetersizlikleri de haykırdı. Oysa, basit bir gözlemci; Kovit salgınında önemli mücadele araçlarından birinin test yapmak olduğu kabulenirken, buradaki makamların itirafı ile hem bu gerçeklik yok saydırtılmaya hem de bilgisizlikle yetersizlik de makam gücüyle örtülmekle meşkul olunduğunu kavrayacaktı. Ama, İzlanda,hernekaddar fazla dikate alınmazken, bu defa dünyada kabul gören tutumuyla resmen konuşulmasının adamıza yanlış olsa da tartışılmasını sağladı. Tabi, İzlanda kelimesi başta konup sonra kör dövüşle politikleşmesi ile anlamı da vurgulanmadı.
Tekrar tekrar ayni tekrarı yaşıyoruz. Temel nedeni, siz yandaşlama paylaşımdan birokrat seçimine ilkesini kulanırsanız, eğitimde temel kural ezberi kulanırsanız, burası talimatla yönetildiği, nifusunu dahi bilmeyecek dereceye geliş silikleşme bilimseliğine kavuştuğunu yok sayarsanız; devamında böylesi sonuç getirmeyen, konuyu anlatmayan, anlamsız fakat,siyasal merkezli kavgalarl la sorunun özünü kaçırırsınız. İnsanlar da buna katılıp ayni ayrışmayla uğraşırlar. Oysa, son kriz denilemeyecek kriz, resmen Korona olayındaki beceriksizlik, yanlışlar dizisi, kurumsal parçalanma yapısı ve alakasız ile yetersizliğin saydamlaştığı koşulların geçişiyle tanıklaştık. Üstelik, acıdır, test yapılmama, koşulların uygunluğu ve sorgulamama sonucu da rakamsal kulanım garip “başarı” taplolarıyla da gelecek hikayesi şimdiden yazılmaya da başlandı!******
Yerleşen yanlış basit kıyaslama öğretisi,yeniden yaşanıyor. Hiç sıkılmadan şu kıyaslar hep yapılıp karşılık bulunuyor, bilimselik etiketi ile istatislik rakamları bağlanıp haklılık savunulmaktadır. “Norveç gibi, ingilterede olduğu şekilde, Amerikan benzeri olmak,bunlar geri kaldı, biz çağdaşık” ile başlayan cümlelerle eleştiri veya hedef koyma veya olmama aşağlama ifadeleri ile deyerlendirme bolca yapılmaktadır. Şimdi, nasıl olduysa, İzlanda da hem de pek de alana hakim olmayan Sibelin diline gelmesi ile bu dağarcığımıza İzlanda da eklendi. Nede olsa, bir başarı hikaye var ve bu burada birisi tarafından karşıta da kulanmak için mavzemeye adaydı. Kimse, bu kıyasları yaparken, K. Kıbrısın Türkiye gerçeğini, buranın talimatla yönetildiğini nedense temel olgularda hiç dikate almıyor. Dikat etiniz mi şimdilik Türkiye başarı masalı hamaset sosla hala masaya konmadı!
Yalnız; İzlanda gerçekten, K. Kıbrıs veya daha geneli, adamız bağımsız olsa ve kendi kararlarını almaya iradesi olsa, incelenmeye deyer adaydır. Çünkü, gerek 2008 ekonomik finans kapital krizinde, gerek se son sağlık Korona salgınında nadir kapitalist başarı yaratan ülkelerden birisidir. Dahası, İzlanda, ada ülkesi olup, bizim K. Kıbrıs resmi konulan nifusa da yakındı. Önemli temel farkı, İzlanda, işkal altında deyildir, resmi nifusun üstünde nifus beslemiyor farkı mevcutdur. Fakat, son iki önemli krizle, İzlanda resmen çıkış ve kontrol etmede başarılı kararlar uyguladı. Hem de örneğin, Finans kapitalist krizde maaşları dahi düşürtmeden bunu sağladı. Ozaman, izlandayı biraz daha anlatalım. Öyle, duyulan şekliyle dile alıp özünü söylemeden geçiştirmek olmaz.Sistemizin önemli hastalığı bu: Norveç, İngiltere denilir de nedenleri ve başarısı da söylenmeme eksiklikle konu kapanır. Tıpkı İzlanda örneği gibi.*****
Tıpkı önceki ekonomik krizi gibi, İzlanda şimdi de Korona konusunda kararlarıyla başarılı listesine konuldu. Özellikle 2009 Avrupayı vurmaya başlayan Finansman krizinde aldığı kararlarla İzlanda en az hasarla bunu savuşturdu. Önemli ince nokta ise kriz başlarken, izlandayı vururken, yönetimde olan merkezi sağ yönetim öngörememenin sonunda istifa eder. Seçimle kurulan sol yönetim krizi iyi yöneterek, ülkenin krizden çıkan ilk ülke olmasını sağladı. Yunanistan, ispanya ve nice AB ülkesi batarken, İzlanda krizi hem de maaş kesmeden başarıyla atlatı. Tabi, ülkedeki dış sermayeye ve uluslararası tekelere karşı aldığı kararlar da madalyonun öteki yüzüydü…..
Bu konuda zamanında Ortam günlük gazetesinde ve Yeni Çağ haftalık yayaında konuyu beklide ülkede geniş şekilde yazan tek köşe yazarıydım. Şu tarihi gerçeği de yazdım: İzlandalılar kriz sonrası kendilerini ilgili girdaptan çıkaran sola deyil de sağa oy vererek de cezalandırdı! Tarihi kitle anlayışının tutumunun da paradoksal örneklemi de yaşandı. Şimdi, yönetimde merkez sol ağırlıklı hükümet vardı. Çok basit gelecek kararları aldı. Basit gibi görülse de uygulamadaki zorlukları zaten direk biz yaşadığımız için, kolayca anlamanız gerekir. Sınırları kapatmak, sıkı garantina uygulamak ve bol test yapmak. Bu konularda öncelik, duyulduğu zamandan sonra,alınacak karar mekanizması önemlidir. İzlanda bu iradeyi de kulandı. Sınırları kapatarak ve hemen bol test uygulama hazırlığını zamanında yaptı. En başta hükümet yetkilileri buna uydu. Yaptıkklarıyla da kitlesel güven le uyumu sağladılar.
Okurken size kolay gelmesi muhtemeldir. Fakat, ayni haber akışı bizde de oldu. Hala, onca gün hat ta haftaya karşın, son Sibel Ali söz dalaşında gördük ki Test yapacak Kitler dahi çok az. Maske ise dağıtımı biryana, piaysada fahiş fiaytla satılıyor. Bu iki örnek dahi izlandada olanların önemini, özellikle siyasal irade bakımından önemlidir. Bizde hiç hala konuşulmayan kurumsal sorgulama da İzlanda adasında başarısıyla öne çıktı: İzlanda kamusal sağlık sistemi… Bizde hala sektörel sağlık ile kamusal yapısal ikilem tartışılmıyor. Kamusal yapı zayıflığının ve gereken birokratik birikimsizlik sonucunun ne acemilikleri uygulatığı da sorgulanmıyor. Lefkoşa hastanesinin merkez yapılması veya test yapılmasının önemli olmadığı cümleler karar şekilde uçuşunca, kimse “neoluyoruz” dahi demedi. Belki bunu muhalefet yapacak derseniz, onlar hala göklerde fırsat bekleyip yere inip oturmakla meşkulca bekliyorlar.
Fonculara da dokunacak bilgi şu: İzlanda AB üyesi deyildir. YURO para birimine de bağlı deyiler. Ama, krizleri AB ülkelerinden daha rahat atlatılar. Küçük ülkedir diyeceklere de Kıbrıs da küçük ada yeridir. Demek ki koşullar doğru konmalıdır. Özellikle benim zamanında Ortam gazetesinde Kıbrıs İzlanda deyerlendirmemde, izlandanın manevra alanı ile bağımsız davranma koşullarını kulanma farklılığını işledim. İzlanda bu yaşananlarla yapısal bağımsızlık kadar,irade kulanma, yaratılan koşullar ve pek de kimsenin dilendirmek istemediği, solun kriz yönetmede başarısı ile kamusal yönetimlerin sağlıktaki önemi Korona salgınıyla yeniden kanıtlandı. Kocaman ABD İngiltere ile İzlanda G. Kore veya anbargolar altında yok edileye çalışılan Kübanın onu yok etmek isteyen İtalya gibi gelişmiş kapitalist ülkelere yardıma koşması, önemlidir. Düşünülerek, bizde de sorgulanmalıdır.
Halbuki, sanki hala bunlar yaşanmamış gibi en başta Ersin Tatar, gelecek için kamunun daralması, özel sektörün güçlendirme prokramlarından söz etmektedir. Daha korkuncu, Türkiye gibi merkezi yönetimler, krizi fırsata çevirip, yeni baskı yasalarıyla, tutuklama furyaları ve muhalefetin belediyelerini dahi devre dışı brakıp geleceğinin rejimini oluşturma hamlelerini yapmaktadır.
Toplamda, İzlanda örneği önemlidir. Küba gerçeği de surata vuran tokat gibi yaşanıyor. Bilmem dikat etiniz mi: birçok kesim artık sistemin devam edemeyeceğini söylüyor. Önerilenler ise eşitlikci ve insanca gelecektir. Bunun siyasal kurumsal ifadesi “SOSYALİZİM ve KOMONİXİMDİR”* Ama, bu insanlara bunun anlamını deyince, kaçı kabulenir; soru işaretli. Fakat, fırsatı kulanan diktatörler ise devlete duyulan ihdiyaç ve kitlesel rıza sonucu daha otoriterleşme yapılanmaya hız veriyorlar. Burada da Sibel izlandayı derken, birileri de karşı çıkarken, en basitiyle BRT yayını çaktırmadan muhalefetin demeçlerini kesmeye, sabah ki gazete mahşetlerinde Afrika gazetesini dıştalamaya çoktan girişti.
Bu yazılanlardan sonra ne gerekli olduğunu da siz düşünün. Birşeyler yazsam: en yakımlarım dahi geçmişteki yüzleşme korkusuyla okumayacak bile. Gaaliba, tıpkı sıkışınca resmi çevrelerin yaptığı gibi “TMT ruhuna” sığınıp, demokratik dayanışma geçmişi yaptığı gibi, karşı olanlar da koltuğa oturmama, kendi yaptıklarıyla yüzleşmeme adına, geçmişi güncel çıkarsama ile kulanma duruşuna geldiler. Sonuçta da izlandayı bilmeden de olsa Sibel vurguladı. Kendine sol diyen partiler dahi ağza almadı. Hele Küba!