yaklaşımlarÖzkan YıkıcıDavranışlarla kurgulama yaşantımızdan – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Davranışlarla kurgulama yaşantımızdan – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Hala sokağa çıkma yasaklı Karpazda bulunuyorum. Direk görüşme yaptığım çok sınırlı insan var. Aslında, eldeki olanaklar yerinde olsa, bu zamanı da gayet faydalı şekilde kulanacam. Gelin görün ki aksaklıklarla aşamama durumları durmadan tekrarlanıyor. İnternet işleyişi faciya. Sadece bügün, G.3  ile bağlanmak için epey zaman harcadım. Sonra, birkaç yazı okuyunca da yeniden kesildi. Tekrardan epey uğraşla ancak kısa bağlantı kurabildim. Böylelikle, okuma işdahım adeta köreltildi. Televizyondaki takıntıyla pek de izleme şansım da azaldı. Zaten, doğrusu epey zaman harcayarak internetle boğuşarak bağlanmaya çalışıyorum. Bereket, yaşlanmaktanmı bilmem, sinirlerin gayet çelikleşmiş şekilde sakin duruyor. Bunlar, kapalı yerlerdeki önemli kulanım araçların eksikliğinin kısırlığı yaratma sonucunu oluşturmaktadır.

Daha önce de belirtiğim gibi, oluşan kriz olayları nedeniyle ben Karpazda anamın yanında kısıldım. Şimdi, Karpazla kendi sorunlarıyla yaşayarak günlerimi geçiriyorum. Anamla, zaman zaman hoş geçmiş sohbetlerle günümüze dek geliyoruz. Özellikle, olayın kriz oluşu, yönetim şekli ile geçmişte yaşananların anımsanması, ders vericidir. Anem bana “her zaman böyle şartların, fırsatcıları da çıktığını” hep anımsatmaktadır. Bunların sonradan anlatılanlarla boğdurtulup unutulduğunu da yaşamıyla ekliyor. Kendi bakışıyla ve yaşanmışlığı birikimini aktarıyor. Hem elli hem atmış hem de yetmişler tanıklıklarını söylemektedir. Özellikle, arada duyulan dağıtım konuları olunca, geçmişte yardım dağıtılırkenki olanları hatırlayıp, her zaman böyle olayların yaşandığını anlatıyor. Ama, ben ayni sonuca geliyorum: sanki yaşanan geçmiş belleklerden sildirtilmişcesine hep geçmişteki iyi dayanışmalar ezberi söyleniyor. Halbuki güzel diye anlatılan nice ezberin altını kaşıyınca, pek de iyi gerçekler çıkmıyor….Böylesi deyerler kültürleştikçe, akabinde kurgularla hazırlanan geçmişle kendimize has özlemi kondurtup davranışlarla da birikim oluşturmaktayız.

Bunu neden yeniden anımsatma ihdiyacı duydum: şimdiden birçok gerçekler gözerimizin içine sokulurken, tam assi, biraz da koşulların yardımıyla, banbaşka hikayemizin ezberinin taşlarının örüldüğüne tanık oldum. Krizin zamanında alınan tetbirler, yapılabileceklerin yapılması sözleri üzerinden başarı kurgusuna hemen girişildi. Birçok resmen rezaletleşen davranışlar adeta “zamanı deyil” denilip, resmen ötelenmektedir. Fakat, odenli acemilikler yapılıyor ki geçenlerde yazdığım omorfo tipi olayların gayet normal yaklaşılması veya makamcı Alinin düzenleyip danışıklı soru sormanın dahi nedenli saçmalanma noktasına gelmesi de pek gereken karşılığı da bulmadı. Ama, başarı hikayesinin en azından şansın ve koşulların da yardımıyla az çıkan rakamlarla bu yazılım yavaş yavaş gelecek politik siyaseti kondurtulma çabasına girişildi.

  1. Kıbrıs yaşadığı yakın tarihsel gerçek ve siyasal yapılanma sonucu, kendine has kültürü de şöylesine konudrtu: davranışlar adeta belirli deyerlerin toplamıyla şekileniyor. Takılınan tutum, gerçeklerle deyil, siyasal tercihle etkileniyor. Buda, kolayca imkar etme noktasına dek geliyor. Bunu bizat yaşayarak kültürleştirip, siyasal tavra taşıdık. Şu hikayelerimiz de bellek kaybı ile baskılar sonucu da kolayca karşılık buldu. Ek olarak, buraya sonradan getirilen nifusun da yerel nifusun üstünde olma potansiyel kitlesel gerçeği de yardımcı oluyor.

Sıkışıldığı veya çaresiz kalındığında, övünme adına başarı öyküleri ihdiyaç duyulduğunda şu kolay ezber, özlem ve başarıyla söylenir: “Geçmişte biz çok iyi ortak dayanışıyorduk, şimdi de öyle olmalıyız” istekleri veya örtme sözleri sıkca kulanılıyor. Abartımızın oranı sınırsızdır. En yoksul halkın uğradığı soykırım veya baskılar, bizimkilerin yanında az gelen kıyasları dahi çekinmeden yapılıyor. Buda, aslında birikimi olmayan, ancak bunu biraz da posmodrincilikle arayan insanların, böylesi kendini abartan övgülre de ihdiyaçları vardır.****

Son yaşananlar, adeta K. Kıbrısın yeniden aynasına düşen kendi gibi haldir. Elbet, bazı dayanışmalar ve yardımlaşmalar olurken,en ufak düşünülmesi gereken olgu da başta yöneten siyasetin gündemine gelmeme paradoksu sık sık yaşanıyor. Unutmadan; normal zamanda özellikle hem öven hem de eleştirenler için TC Kordinasyon komitesini çok konuşurlardı! Talimatlardan yakınıp veya pay çıkaranlarla ikilem oluşuyordu. Belediyeler dahi sorunlarını TC elçiliğine taşıyor, buradaki makamlara güvenmiyorlardı. Nedense, şimdi bu elçilik, kordinasyon denilen talimat verip denetleyen kurumlar pek konuşmuyor. Bilmem, bizim költükcülarla ilişkisi nedir, pek haber olmuyor. Dahası, geldi geliyor, sağolsun sözlü kaynak paraların da gelip gelmediği de net deyildir. Kriz dönemindeki böylesi boşluk ise talimatcılar tek başlarına kalırlarsa, işler daha bir karışacak. Belli olan, şans ve koşullara karşın, buradaki hesapta yönetim olan kesimler konu hakında brakın karar vermeği, birbirileriyle çelişen, yeri geldiğinde alınan kararın ertesi gün deyişen veya uygulamada görülmeyen yetkisel eksikle günler akıyor. Tabi kamuoyu da fazla uzakta deyildir. Bazen bölgecilik, bazen parti tipi drebeycilik ayrışlarla bazen farkında olmadan oluşan ezberin tersi uygulamalar da oluyor. Eksikliklerin cabasına diyecek yok.

Bu taplodan elbet oluşan bakış açısını da düşünürsek, kimine göre iyi idare edilen, kimine göre başarısız olunan ikilem de kolayca çıkıyor. Hele de sorulan sorularla adeta sizi çıldırtma noktasına getirmek kolaydır. Ali beyin düzenleme şeklindeki basın toplantısı acemiliği ile danışıklaşma durumu buna verilen karşılıkla anlaşılır. Nedense, bol toplantı, bol komite ve sık sık demeçlerle adeta ayni olgular tekrarlanıyor. Ersin beyin konumu ise bir başkadır sözlerine deyer.Ama, “başbakan”. Saraya veya muhalefete hiç deyinmeyecem. Kaçınılmaz olarak, kriz ortamında da yönetenin herne kadar talimatla oluşan işbirlikcilik olsa da kendi resmini çizdirtmede geri durmuyor. Ahali, gelecek sorusuyla kendince oluşan dünyasında dolaşırken, ilk kaybolan sıkca kulanılan yasalık ve demokratik kırıntılardır. Krizlerde kitleler örgütsüz ve davranış kağosunda olunca, yönetenler nekadar acemi ve beceriksiz olsalarda, güvenlik adına baskıyı, olağan üstü ortamda da zaten dikat etmedikleri yasal kurallara yetkiyle uymamaya veya genelgelerle koşulları bildik kendi lehlerine kulanmaya çoktan yöneldiler.

Zaten, bolca söylense de aslında demokratik yaşam olmadığı biliniyordu. İnsanlar kendilerine “çağdaş” etiketini koyup övünseler de yine işbirlikcilikle gerçekleri yok saymanın sadece demokrasi bir alanıydı. Bu kriz döneminde, yasanın, demokrasinin ve daha geneli kendileri yaptıkları anayasaların da genelgelerle nasıl göstere göstere çiğnenip kamuoyunda tepki görmediklerinin günlerinden geçiyoruz. Bu ilerde eğer TC de ayni bildik rejim yolunda giderse, burada güvenlik adıyla veya genelgelerin yaratığı koşulların altında kalacağız. Hele de çaktırmadan gelen paket havası da başka yarının ne olduğunun kendisidir.****

Hem anam hem de bazı eski köylülerle telefonla konuşuyorum. Öteki yerleşimlerdeki arkadaşlarla da isteyenle konuşmaya devam ediyorum. Çok sıkıntı yapmadıkça, internetle sanal medyada dolaşıyorum. Sabahları birkaç kanalda mesajlarla kendi kamuyların açıklamalarını da yakalamaya uğraşıyorum. Şimdilik, televizyon arızası biraz kaynaklarımı kısıyor.Ama, brakın günlük yazılanları, özellikle, bazı insanlar duyulan güncel bazı yaşanmışlıklara geçmişte de hem de bolca övülen ortak davranma döneminde de yaşandığını anlatıyor. Eski Erenköyde bunun örnekleri belirli yaşlıların aklına hala geliyor. Yiyecek dağıtımından tutun, gelen yardımnları deyerlendirmelerdeki ayrımlar aynen canlıymış gibi anlatanlar oldu. Bilmem, şu olayı bolca Dilirga hikayesi yazanlar, 65 yılında Kadınların eylemini kaçı yazdı? Yemek dağıtımına yapılan bazı olumsuzluklara tepki gösteren kadınların bir kısmı yemek almayarak, oraya Akıncı komutanın gelmesi ile alınan kararla kadınlara yemek yapma amacıyla yiyeceklerin dağıtılması kararı kaçı hatırlar. Başka köylerde de bana benzer olaylar anlatıldı. Hat ta, 74 yılından sonra Güneyden Kuzeye geçişlerdeki ayrıcalıklar da kimilerin aklına geldi. Çünkü,günümüzde yaşanıp da görmezden gelinen, kimileri de bu zamanı lehine kulanılma durumu yaşanıyor. Geçmişteki gibi klişeye elbet denilenin ayni olmadığı ve sonuçta “her zaman bunlar olur” deyip de bazı güncel yaşananlara duyarsız kalınmanın da yaşananların içinde vardır.

Amaç salt eleştirmek deyil. Yaşananın tüm resmine bakmak önemli. Ufak bazı yardımlardan bazen abartı sonuçla geneleme övgü çıkarmak veya kiminin yanlışı ile genele yağma genelemesinden kurtulmak gerekir. Ama, bizim önemli kültürel yaratcılık eksikliğimiz var: bunu, şimdi tam yapamama zorluğu olduğu için de “geçmişte olduğu gibi” kurgusuna adeta anlatacak hikaye inhdiyacı olarak sarılınmaktadır. Kapalı toplum geleneksel kültürdeki dayanışma, sosyolojik sosyal gerçeklikteki dayanışma ile salt yardımseverlik geneleme yapma kuralı ayni deyildir. Neoliberalizim en önemli tahribatı da burada oldu. Toplum, halk veya başka kimlikli ortak deyerler yerine, bireyselikten genel sonuç çıkarma kültürünü kolayca buraya da taşıdı. Oysa, son Korona sağlık krizi salt sağlıkta deyil, Neoliberal geneldeki iflasın da gerçeğini haykırdı.******

Kısaca, bize bazı davranışlar öğretildi. Ezberle olduğu için de bunu pek sorgulamadık. Oluşturulan birçok hikaye ise bizi övdüğü veya bazı boşlukları doldurduğu bakımından kabulendik. Ne genel ne özde sorgulama yapma kuralı aklımıza hiç gelmedi. İlgili davranışlarla kültürleştik. Siyaset idolojikleştirerek bize kendinin istedikelriyle düşünme çıkarsama yapmayı kabulendirdi. Öylesine kabulendirdi ki gözümüzün önünde yaşananı dahi konuşmama kolaycılığını yerleştirdi. Hep gerçekten kaçışta, “onlar da yapıyorla” karşılık vermeği öğreti. Bir de çizilen çenberin içinde kalarak konuşma yapma, arayışta olmayı kabulendirince, artık kurallar işlemeye devam etmektedir. Davranış olarak bezen bütünleştirememe veya görmeme aşamasına getirlmeği de özümsedik. Sonuçta K. Kıbrıs da Koronavirüs sürecini yaşıyor. Şansı da şimdilik koşuların sayesinde iyi gidiyor. Elbet, test yapmanın azınlığı da eklenince, rakamlar korkutucu deyildir. Ama, yukardaki özetlediğim konuya uygun olarak; tüm dünya test yapmanın önemini sıralarken, buradaki makamcılarımız test yapmama savunusu da gerçekten tarihidir. Nasıl ki geçen yazılarımdaki Türkmenistan örneğini verdim: şimdi de benzeri ve daha kurgulanış alimiyesiyle bizde oldu.

Davranışlar elbet toplamda ilgili yerleşimin kültürünü yansıtır. Bizim birçok davranışımızla oluşturduğumuz Kültürleşme, gerçeklerle kurgular arasında siyasal ilaç içtirmeğe benzer. Şimdiden resmi alandaki acemice erken başlatılan hikaye yazılımı, yarın kendi içindeki köpürtülen yanlışlarla bakalım nerelere gidecek?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin