Sağlık sistemi koronavirüs yüzünden en çok sarsılan ülke olan İtalya, son yıllardaki neoliberal kesintiler ve özelleştirmelerin sıkıntısını yaşıyor. Ve sağlıktaki acil durum, yakında olması beklenen bir sonraki ekonomik acil durumun gelişini iyice hızlandırdı. Bir dönüm noktasıyla karşı karşıyayız.
Şu anda tüm imkânların virüsle mücadeleye ve yetkililere “yardıma” gitmesi gerektiğini söylemeye gerek bile yok. Ancak içinde bulunduğumuz durumu aksettirmek de önemli.
Küreselleşme kadar devasa bir şeyin “idaresini” piyasa güçlerine, şirketlere, özel sektöre, büyük veri üreticilerine bırakma fikrinin büsbütün çılgınlık olduğunu söyleyebilir miyiz?
Durum çarpıcı. Gezegenin ve insanların “sağlığının” iklimsel ve toplumsal bozulma (sera etkisi ve yoksulluk) tarafından tehlikeye atıldığına kuşku yok.
Koronavirüs gibi bir olgu bile, küresel seviyede daha fazla demokrasiyle birlikte, neoliberal uygulamalarca yapılandırılmamış dünya çapında bir kamusal sağlık sistemine ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor. Gerçeklikse ne yazık ki epey farklı.
AB’de Sağlık Sistemi
Sağlık hakkı, Avrupa sosyal modelinin ana özelliklerinden biri. Kamu sektörünün güvencesinde ve vergi adaletiyle sürdürülüyor. Zarar verici ve çevresel zehirlenmeye neden olan etkenlere müdahale ediyor. Ama bu otuz yılda sağlık hakkı, yeni bir Avrupa entegrasyonu inşasının bir unsuru haline gelmedi. Sağlık, Üye Devletlere bırakılmış bir alan olmaya devam ediyor. Ve AB yetkililerinden devletlere gönderilmiş, sağlık masraflarını düşürmelerinin istendiği elli kadar uyarı mektubu var.
Aslında, son derece saygın bir kuruluş olan Sağlık Tüketici Santrali’nin 46 değerlendirme parametresi kullandığı raporundaki Avrupa verilerinin gösterdiği gibi, üye devletler arasındaki ve devletlerin kendi içindeki farklılıklar sürüyor ve hatta artıyor. Sanki Avrupa, farklılaşmış özerklik modeli (dengeli bütçeye sahip devletler için yüksek seviyede özerklik) üzerine kurulmuş gibi kendisini piyasaya ve (muhtemelen sınır ötesi özel sağlık sigortası önerisiyle) özel sektöre teslim ediyor.
AB devletleri arasında, “her Sağlık Tüketici Santrali Avrupa İndeksi sıralamasında sürekli olarak ilk üçte yer alan” Hollanda ve Belçika’yla İskandinav ülkeleri sıralamada önde. Onları Batı ve Güney ülkeleri takip ediyor ve Orta Avrupa bölgesinde de Çek Cumhuriyeti Estonya ve Slovakya en iyi durumda.
İtalya’daki Durum
Koronavirüsten en çok etkilenen ülke olan ve Sağlık Tüketici Santrali sıralamasında ancak yirmi birinci olan İtalya’ya daha yakından bakalım.
İtalya’nın sıralamadaki yerinin gerekçelerinden birisi olan ülke içerisindeki keskin bölgesel farklılıkları bir kenara bırakırsak, bir bütün olarak ülke 10 yıl içinde 37 milyar euro kesintiye gitti. Almanya’nın 5.056 euroluk kişi başına sağlık harcamasına kıyasla İtalya’nınki 2.545 euro. 2017’de, 1000 kişi başına düşen hemşire oranının Avrupa ortalaması 8.4 iken İtalya’da 6.5’ti. Ortalama hastane yatağı oranı, Almanya’da 8 iken İtalya’da 3.2 (2007’de 3.9’du).
Diğer yandan, 2015’te parlamento tarafından belirlenen mali ve ekonomik planlamanın ana rehber konumundaki Mali ve Ekonomik Belgesi, harcama hükümlerinde yer almadı çünkü harcama hâlâ GSYİH’deki -gerçekleşmeyen- artışa bağlıydı. Bu da bizi 2022 bütçesinde de aynı şeyin olacağı şüphesine götürüyor. Kamu sağlık sistemi için GSYİH’den ayrılan payın son yıllarda %6.6’dan %6.4’e düştüğünü gördük. Ve oranlar neredeyse hiçbir zaman gerçekleşmeyen GSYİH artışına bağlı kalmaya devam ediyor.
Sonuç olarak, AGİT ortalaması 3.980 dolarken kamu ve özel dâhil olmak üzere İtalya’da kişi başına düşen sağlık harcaması 3.428 dolar.
Aynı zamanda, örneğin, hastane sayısı 2010’dan 2017’ye 1.165’ten 1.000’e (%-14.6), yatak sayısı 244.310’dan 211.593’e düştü.
Hem merkez sol hem de merkez sağ tarafından desteklenen kesintiler, özelleştirme, bölgesel farklılıklar, korkunç sonuçları üretmek için birleşen virüslerin arasında.
Daha Sıkı Kısıtlamalar mı?
Sağlıktaki acil duruma şimdi de ekonomideki acil durum eklenen İtalya bir resesyondan korkuyor. Bu anlamda, Avrupa’nın bu zamana dek olageldiğinden bambaşka bir şey haline gelmesi gerekiyor. Durum hızla kıtasal ve küresel boyutta bir büyüklüğe evriliyor. Bu anlamda da mevcut ekonomik model, böylesi bir kriz karşısında tamamen yetersiz kalmış gibi görünüyor.
Daha da kötüsü AB’nin dayattığı kemer sıkma deli gömleği. Tahmin edilen ekonomik parametreler ulaşılmaz seviyede. Gevşetmek gerekli ancak yeterli değil. İnsanların esenliğini hedefleyen yeni parametelere ihtiyaç var.
Belli ki bir şeyler öğrenmemiz gereken bir dönüm noktasındayız. Şimdi virüsle uğraşalım ama sonrasında bir şeyleri değiştirmemiz gerek.