yaklaşımlarÖzkan YıkıcıGörünüm aynasından, Küba ve Güney Kore’den örneklerle korona – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Görünüm aynasından, Küba ve Güney Kore’den örneklerle korona – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Gerek yaşadıklarımız gerek se onlara yaklaşımla gerçeklerle tamamlamak çok önemlidir. Tarihe not düşecek günlerden geçiyoruz. Gerçekler, yaşandığı zamanda doğru haber ve birkimli geniş analizle yansıtıldığı zaman önemini oluşturur. Yaşanırken ki susmak, bilmemek veya günü kurtarma adına seslendirmeme sonucu, yaşanılanlar ne yerinde gereken önemla kavranıp devamında doğru işler yapılır, nede gelecekte ders alma adına geçmişten birikimli bilimselik de kalmaz. Sadece, gelecekte araştırma ile çıkarılan gerçekler, geçmişle yüzleşme dışında fazla müdahale etkisi de kalmaz. Bundandır ki ben, günümüzün önemli koşullarındaki peşpeşe yaşanan ve yönetilemeyen krizler geçişinde, tanık olduğum kendimce ki gerçekleri yazarak günümüz için bilgilendirme, gelecek için de bulunacak birikim arşivi adına yazıyorum. Tam da her tarafta “birlik veya şimdi zamanı deyil” ezberlerle bu gerçeklerden kaçılıp yüzleşmek istemeyen sistemin de duruşunu sergileme de olacaktır. Çünkü, kendimce zamanında eleştirdiğim yakın tarih ile alakalı birikim ve belge olmama eleştirimi, şimdi yarınlara aynisinin etkrarlanmama adına az okuyucuya rağmen tarihe not düşülen günlerden yeterince olmayan yerimde görevimi yerine getirmeğe çalışıyorum.

İster yerel, ister se evrensel alanda, gerçekten yaşanarak önemli günlere tanık ediyoruz. Bunlar sistemin de sorgulanması gereken gerçeklerdir. Kapitalizmin Neoliberal sürecin iflasının ilanına yaşıyoruz. Bu gerçeklikle de doğru seçenekleşme olmadığı zaman da daha karanlık günlere doğru yol alınacağı, yükselen faşizimle de işaret verilmektedir. Aynen yerel konularda olduğu gibi. Son Kovit sağlık olayı da yaşanmakta olan ekonomiden siyasal krizlere sağlık olgusunun da eklenmesinden başka bir şey deyildir. Yine de kovit kriziyle görüldü ki sermaye bunu yönetemezken,oluşan yapısal kurumlar da çatırdamaya başladı. Bir anlamda sihirli piyasalar sorun çözme beceriksizliği yeniden kanıtlandı. Daha da bizlik olan gerçek, yetmişler sonundan söylemeye başladığımız genel noliebralizim yanlış yapılanma ile sağılığın kamusaldan özelleştirilme sektörlüğüne dönüşmesinin felaket getirece tezimiz de acı şekilde göstere göstere yaşanır olmasıdır. Aynen bizde de öyle….

Sistem siyaseti kendini krutarma hikayeleri yazmaya çalışıyor. “Tıpkı bizdeki gibi”! örnekmi, çok kolay şu yalan abartılıyor: “biz konuyu görüp, gereken tetbirleri aldık” deniliyor. Oysa buda yalan! Öyle bir yalan ki dünyada koronavürüsü yayılırken, buraya geleceği kesindir denilirken dahi alanı olan sağlıkta yapılanlar ortada. Sağlık personeline dahi koruyucu mavzemeler dağıtılmadı. Ama, tetbirler alındı. Hele kamusal idari şekildeki boyutla, istihtam sağlıktaki eksiklikleri giderme yerine daha çok seçime yönelik oy hehsaplı kolaycıl kurumlara göre yapıldı. Hastane hikayelerine girmeyecem. Yetmedi, kriz geldiğinde dahi ortak davranamayarak “hükümet başka, tabipler birliği başka ve saray başka” bilim kuruları oluşturdu. Dahası, öylesine bir “hükümet” bilimsel yapı oluşturdu ki tabipler birliği dıştalandı, devlet hekimlerine yer verilmeyerek, sağlığı sektör gören birisini kuruluşun başına getirdi. Sonra “gereken tetbirleri aldık, milli birlik olmamız gerekir” safsatası okundu ve acıdır kabul da gördü. Nedeolsa, kriz var ve birlik olup şimdilik konuşmamak gerekir.

Bir başka farklılıkla konuyu uzatmayalım: kovit olayı sağlık krizidir. Burada maşalah bolca ünüversitemiz var. Bunlar demek bilimsel alana kıyaslama veya faklılık bilimesliğine hiç katgı yapmadı! Bize hep güvenlik ağırlıklı polisiye uygulamalar kararları anlatılıyor. Kimse imkar etmez, günvence bakımından alınan tetbirlere. Yalnız, konunun özü sağlık. Sağlıkla tetbir denecek veya kurumsal karar hala net deyil. Ekonomik eksiklikler herkes lonca tipi bakışla gündeme taşınırken, hala zaten çöken sağlık sistemine dokunmuyor. Salt doktorlarla çalışmaları ağırlıklı sözler söyleniyor. Net olan, k. kıbrısta sağlık sisteminin zaten çökme gerçeği bu konuda da yetersizdir. Özelleştirmenin merhem olmadığı, kamusal ağırlıklı ve örgütlü toplumlarda ilgili krizin daha etkin mücadele edildiği anlaşıldı.

Dedik ya. Sağlıktaki özel iflas ile kamusal önem pek de konuşulmadı. Zaten konuşulsa, en başta tabipler birliğine konulan dıştalama ile bir ünüversite özel kesiminin bilimsel kurula doldurulması olmazdı. Şunda aldanmaylım: güvenlik ve polisiye tetbirler ile sağlık tetbirlerini cihalet gibi karıştırmayalım.ayrıca, sanki konu toplumsal kriz veya ekonomikmiş gibi ikidebir “sıkı yönetim” talebine sıkıştırmayalım. Belli ki cuntalardan ders alan olmadı. Bazı lafları duyar gibiyim: ama unutmayalım, bu krizi yönetemeyen siyasal kesime projesi olmayan ve ordan oraya savrulan yapıya sıkıyönetimle de oluşacak eleştirileri susturma silahını da verince ilerde olacaklar da malum. Erdoğanın 15 temuz olayı ile ilan etiği olağanüstü hal olayında kimleri vurup nelerin kararnamesini çıkardığı olayı daha tortularıyla türkiyede yaşanılmaktadır. Burada iflas eden, sistemin kendi ve uyguladığı poltikanın artık tükendiğinin resmidir.****

Bir not da Türkiyeden dersem, anlayış ayni. Örnek, onlar da başta son Erdoğan konuşmasıyla krize karşı tetbirleri önceden aldıkalrını söylediler. Gariptir, ayni anda türkiyede test yapmadaki sıkıntı vurgulanırken, tes cihazlarını ABD ye satıldığı da açıklanıyordu. Üstelik, orada da “milli birlik” denilirken, son görüşmelerde birçok örgüt çağrılırken aynen buradaki gibi tabipler birliği çağrılmadı. Ana muhalefet veya etzacılar birliği de yoktu. Tıpkı bizimkiler gibi “milli birlik ama siz yoksunuz” dendi.

Tabi, açıklanan ekonomik pakete iktidar dışında kimi “Cuma hubesi, açık ulus konuşması” gibi içerikle karşıladılar. Daha da ilginci, ekonomik paket denilirken, uçmayan uçağa vergi düşürülmesi veya gelmeyecek turiste konaklama vergisi kaldırıldı. Ama sistemin de özü konulup, kriz döneminde dahi mütahitler düşünülerek konut satın alma kolaylığı kredileri vurgulandı. Emekçilere ise malum yokluk geldi.*******

Dünyada da kriz sürüyor. Yaşanmakta olan finansman kapitalist kriz ile tıkanan siyasi Avrasya stratejisi içinde debelenilirken, vuran kovit ile sistemin sağlık sisteminin de müdahalede dahi nedenli başarısız olduğu kanıtlandı. Öyle kanıtlandı ki en kötü durumda olan iranın, kendi hataları yanında, tıpbi mavzeme ihdiyaçlarına konulan ABD anbargosu kaldırılma bir yana tam da iran krizle boğuşurken ölümler artarken, Amerika yeni bir anbargoyla iran ve suriyeyi mahvetmeye devam etmektedir. Denilen dayanışma da olamıyor.

Bunlar kapitalizmin cenderesinde neoliberalizmin tükeniş fermanını haykırırken, başka bir anbargolu ülke kısıtlı olanaklarıyla yeniden kamusal insani yönüyle dünyada şöylesine haber oluyordu: bir İngiliz gemisinde korona nedeniyle hiçbir ülke almak istemiyordu. Kendi yurtaşları oldukları İngiltere de dahil. Denizlerde dolaşırken, yoksul bir ülke ve işin daha da acısı, gemi içindeki yurtaşların bağlı olduğu devletin de kübaya anbargo uygularken, küba tüm bunları yok sayıp, gemiği ülkeye aldı ve hastaları da hastaneye çağırıp tedavi etmeye başladı.

Yine küba, ab gelişmiş ülkelere hem de ona Amerikan destekli anbargo uygulayan İtalya dahil kendi geliştirdiği ve batının anbargosuna rağmnen gerçekleştirdiği ilaçları da yolladı. Eklemek gerekirse, küba doktorları tıpkı öteki afetlerde veya sağlık krizlerinde olduğu gibi başta kendine tavır koyup elçiliği dahi kapatan brezilyaya da gönderdi. Nedense ilaç ve sağlık denilince ona anbargo koyan abd sağlık yapısı deyil yoksul kübanın çıkması da sorular içermez mi?

Bir başka ülke daha konuşuluyor: benim yazılarımı okuyanlar için sürpriz deyildir. munun g. Korede seçimi kazanırken, bazı deyişimlerin olacağı veya teslimle aynılaşacağı yorumları peşinen yazdım. Nitekim, mun sun beni yanıltmadı. Önce k. koreyle Amerika arasındaki krizdeki direk Amerikancı durmaması, sonra krizi yumuşatmadaki tavrı pek de konuşturulmadı. Hele çin abd denkgeleme politikası da vurgulanmadı. Hele iç politikadaki kamusal konularda haber dahi yapılmadı.

Son krizde mun, aldığı kararlarla ve koronaya müdahale şekliyle, onu kontrol altına alma kadar, daha başlamadan teslerle belirleme uygulaması dünyada yankı buldu. Ek olarak garantinalar veya sınırları kapatma yerine, testelerle müdahale ederek hastalıkla kamusal mücadele şekliyle, piyasalar deyil, kamusal önceliği sağlıkta kanıtlayan pratikcilerden biridir.

Herkes kaçınılmaz olarak örnekleştiği için g. Koreyi yazdı. Ama devlet başkanının akteviz olup sağlıktaki piyasacılığa karşı oluşu, daha korona duyulur duyulmaz şirkeltleri hemen test eden araçları yapmalarına yöneltmesi gibi politikaların sosyalist solun özünde olduğu söylenmedi. Tıpkı, k. kore ile abd savaşın eşiğine gelirken, ülkesinde Amerikan işkal kontrol gerçeğine rağmen karşı durup savaş yerine uzlaşmaya gitmesini de munun adını yine kulanmadılar.

Gariptir: şimdi tıpkı bizde olduğu gibi sağlıtan rant peşinde olup insanı meta gören kişiler alimler nedense g. Kore ve çini örnek gösterip uygulansın diyorlar. Ama hala burada kamusal özle sağlık konuşturulmaz.*****

Kısaca, bizim yetmişlerden beri daha planları piaysaya sürülürken ki söylediklerimiz, günümüzde kanıtlanıyor. Kapitalist neoliebralizim 1998 yılında asya kaplanları kriziyle artık miyadını doldurduydu. Bu kredi ve borçalnalarla ertelense de 2008 yılında girilen finans kapital krizle hala çıkılamayarak yönetilememe boyutuyla da kronikleşen hastalıkda debeleniyor. Ayni şekilde Neoliebralizim, stratejikleştirip çin kuşatmasıyla gidilecek Avrasya stratejisi de Ortadoğu ayağında Suriye ülkesinde bataklığa sağlandı. Şimdi, piyasal anlayışla sektörleşip özelleştirilen sağlık da onca insani felaketlere rağmen anlamazlıkla ötelenirken, korona dalgasıyla da bu alanda da tükenişin eşiğine gelindi.

Ekonomik kriz, siyasal iflas ve sağlık felaketi birlikte kapitllizmi hem de göbeğinden sarsıyor. Tehlike şunda. Eğer doğrudürüs seçeneklerle yeni bir yapılanışa gidilmez se sermayenin yükseltiği otoriter baskıların faşizmi artık kapitalizmin yeni esrumanlarıyla yeniden yapılanışın ilacı olacaktır.

Son bir gerçek daha: yönelien posmoderizmin veya bilim yerine gericilik kurumsalaşması da bu olaylar yeniden karşımıza bilimin gerçekliğini getirdi. Dinseleşme veya ırksalaşma kültürüyle inanç bilimin karşısına konulup evrim dahi ret edilmeye başlanırken, virüs, bunların nedenli saçma olduğunu da ortaya çıkardı. Acı olan, kitlesel olarak bu ikilemin de karşılık bulmasıdır. Bakalım tarihe tanıklık ederken başka hangi notları düşeceğim?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin