yaklaşımlarÖzkan YıkıcıPolitik baskılanmalarda sanatsal dünyamızdan – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Politik baskılanmalarda sanatsal dünyamızdan – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Salı gecesi, Devlet Tiyatrolarında önce istenip sonra yasaklanan “Yangın Yerinde Kabare”  yolandım. İlk izlenim bana şu sözleri söyletti: Aslında düzgün düşünecek olursak, seyredilen eser, oldukça başarılı şekilde oynanıp, etkisini de yaratmaktadır. Eğer, ilgili oyun yasaklanmasa, ayni başarılı şekliyle ilgili kuruluşun oynaması  bana biraz zor geldi. Ben bu düşüncemi, yanımdaki ilgili kurumda bulunan tanıdığa söyleyince, o  hemen reyaksyon gösterdi. Çevreden başka sözler de uçuştu. Ama, zaten önce kabul sonra ret eden “sanatcıların” bu oynun direk özünü oynanan şekliyle yansıtmaları da kuşkularla dolu. Yönetimin politik gölgesi söylenen sözlere de yansıyacaktı. Böylesi paradoksal hemen sonuca vardım.

Konuyu önce özetleyerek başlayacam: aslında Yaşarın yazdığı “daha doğrusu ısmarlama üzerine hazırladığı” Kabare tipi tiyatro oyunu, ülke gerçeklerini politik alanda basit tekrarlamaktan öte gerçek ti. Deyişen koltuk sahipleriyle, birisinin istediğini ötekisi biraz da kafasındaki paranoyal karşıtlık olma duruşuyla resmen oyunu oynamaktan vazgeçti. Buda doğrusu Yaşarın da ikili bakışlara yönelmesine neden oldu. Herkes “bazı yanardönerler dışında” oyunun oynanmama nedeninin direk yaşar Ersoy ismi ile seksenler başındaki ilgili sanatcının kovulması üzerinden alındığı kabulendi. Nitekim, direk benimle tartışan eski “Devlet tiyatrolu oyunculardan” bazıları da bu noktadan eleştirilerle “oynanamaz” denip, “Yaşarın intikamı” olacağını söyleyenler oldu.

İşin tuhaf denecek noktası. Yeni müdür kararı kendi almayarak, ince politik manevra ile işlemeyen ve başkalarına uygulatılmayan “Kurulu” toplatıp” önce onlara “oynanamaz” dendirti. Devamında ayni soruyu oyunculara sorar. Bir önceki müdüre “evet” diyen insanların “ikisi hariç” bu defa “oynanmaz” kararına vardılar. Buda ülkemizin yanardönerliğin sanatsal alanındaki gerçeklerin sadece birisi olarak zincire eklendi….

Burada şu basit birokratik yanılgı ile öngörüsüzlüğü de teslim edelim: ben daha baştan her tarafa Yaşarla yapılan anlaşmanın protokole konulmasını uyardım. Ama, ilgili kesimler “nasıl olsa biz daha buradayız” deyip, resmen öngörüsüzlükleri de ortaya çıktı. Herkes “koltukcu yandaşları hariç” “hükümetin” artık  bitiğini görürken, onlar sıcak yumuşak koltuklarda bunu anlamaktanb ısrarla kaçtılar. Salt, yaşar Ersoyun oynunda deyil, Lefke übnüversitesi konusunda gibi birçok konuda inanılmaz basit hatalarla resmen kimine de bedel ödetirdiler. Bir farkla, bu olması gerekenleri yapmayanlardan biklinçli olup da yatırım yapan da oldu! Oda, tıpkı yine “Lefke ünüversitesi” olayından nemalanan da oldu….

Sonuçta, Yaşar Ersoy, tiyatro alanındaki etkisini, örgütlerle bağlarını kulanıp, ilgili eseri sahneledi. Öyle sahneledi ki oldukça iyi seyredilen oyun haline gelme dışında, verdiği mesajla, niçin engelendiği yorumlar da yapıldı. Yaşarın “Yangın Yerinde Kabare” oyunu, yasaklanma ile aslında gündeme seyrediliş ile siyasal sorgulamayı da belirli kesimde yaratı. Oyun, salt eser ve başarılı şekliyle de yetinmeyerek, tarihe K. Kıbrıstaki sansürleme olayındaki nedenli keyficiliğin uygulandığının da belgesi olarak girdi.

Ufak bir ironik denecek başka bir olgu da; daha siyasal içerikli olup “Türkiyeyi kızdıracak” oyunu ilgili tiyatro oynadı. Hem de UBP DP döneminde. Apdulhamiti eleştiren “isdipdat”  bunun örneği. Ama, isim olunca ve çoğu kez yetersiz bilinsizlik ile karşıta göre tavır koyma siyasal duruşun ilgili oyunda yaşanması da nedenli siyasal baskılanmaya hazır koşullar olduğunu da yaşayarak tekrardan aklımıza koydular.

Daha da ilginci; sırf koltuk duruşu ve yanardönerlikle işbirlik kısgaçlı makamcı, Kabera tiyatrosu ile Şeksbiri karıştırıp Şeksbir sözleriyle sansürünü kanıtlamaya çalışmasıdır. Bunu izleyen gazetecilerin de yutması, başka bir travma olarak tarihseleşti.******

Gerçekten kaçmayalım: Kıbrısta kendine Türk toplumu diyen kesim, hep ret etmekle ve Türkiyeleşme hamleleriyle kültürleşmekle uğraştılar. Kendi oynadıkları dansları dahi sırf Kıbrıslılaşmayı ret etme adına, onları yasakladıkalrı dönemi de yaşadık. Siyasi duruşu Türkiyecilik işbirlikcilik ile yandaşa pay verme ve karşıta baskı uygulama ekseniyle yapılandırıldığı için de son oyundaki tutum da ortaya çıkmıştır. Belirtiğim gibi, onca ünüversite rağmen, bolca akademisyen diplomaya karşın, eğer hala arşivleme olmaması, bellek kaybına dayanarak yeniden güncel resmi duruşa göre kültürleştirme politikası sonucu, umulmadık yerde umulmadık tuhaflıklar gayet normal yaşabnmaya devam edilecektir. Boşuna deyil, BRT kurumu kendi çalışanının sendikasının bildirisini eğer yayınlamayacak tutumu gayet normal geliyorsa, birine kızan koltukcu nasıl ki “Rumcu veya karşıt” derken, beyenmediği yazarın oynunu oynamamaya, istemediği gerçeği görmeme tutumunu da sergilemesi gayet münasip hale geliyor.

Sonrası mı: sıkılmadan bolca her yerde “demokratiklikten, herkesin eşit olduğundan, yargının bağımsızlığından” söz etme pişkinliğini de her tarafta söyleyip, keyfini çıkarmaktadır. Tıpkı, seyredilen Yangın Yerinbde Kabare oyunundakilerin gerçek olduğunu herkes görüş birliğine varırken, yapılanın yanlış olduğunu yalakalar dışında pek savunan olmazken, onca iyi oynanan oyun tıpkı insanlar “doğrudur” derken, aynen onlar gerçek yaşamdaki gibi seyrederek geçirmeleri de acı paradokstur.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin