Daha tehlike geçmedi, gene İran ve ABD bir misilleme içerisine girebilir birbirlerine karşı. Her an için bir savaş tehlikesiyle karşılaşabiliriz. Ve her an için kafamıza hiç de sorumluluk payımız olmayan bir sorundan dolayı füzeler de yiyebiliriz. Türkiye Lefkonuk Havaalanı’na daha birkaç hafta önce bizdeki yöneticilere bile sormadan İHA ve SİHA’larını getirdi. Hem de pervasizca. Hem de hiç buradaki halka sormadan. Türkiye’nin anti-demokratik bir şekilde otoriter liderliğini almış olan Tek Adam her an için ağzından çıkacak bir emirle savaş da ilan edebilir Güney Kıbrıs ve Yunanistan’a. Hadi onu da bıraktım, Irak, Suriye gibi ülkelerle bu fevri hareketleriyle de arasını açıp onlarla da başı derde girdiği anda gene savaş haline gelir ve gene bu defa da çok uzaktaki bu ülkelerden de biz ve Türkiye’ye füzeler gelebilir. İran’la da her an bozuşma tehlikesi var. Çünkü adam Tek Adam, danışacağı veya başvuracağı bir çoğunlukçu demokrasi bırakmamış ülkesinde. Demokrasi olsa oydaşmacı demokrasi içinde azınlıkta olan muhaliflerine de söz hakkı verebilir ve onları da dinleyebilirdi sonuçta. Günü birlik politikalar ve günü birlik kararlarla, duygusal ve fevri çıkışlarla idare ediyor ülkesini. Bir gün dost olan yarın düşman olabiliyor. Söz, Yetki ve karar eline verilmiş. İstediği anda yargı, istediği anda yürütme ve istediği anda da karar verici duruma geçip bir padişah gibi hareket etme yetkisi var. Oysa politika kendisinin de bir zamanlar vurgulamış olduğu gibi çözüm bulma becerisiydi, şimdilerde kaos üretme becerisi oldu.
Son zamanlarda beka, Suriye ve Irak’ken bu defa da Libya ortaya çıktı. Libya ile deniz sahası ilan edildi. Zaten bunun ilan edilmesiyle cepheleşmeler oldu. Türkiye Libya’nın yüzde onuna sahip hükümetle işbirliği yaparken, tüm Arap ülkeleri, tüm Avrupa, ABD, Rusya ve AB’yi de karşısına almış. Yani anlayacağınız Libya’ya asker çıkarmayı düşünüyor ama gene yalnız. Yıldızı hiçbir ülke ile barışmıyor. Rusya güçleri de Libya’da desteklediklerinin karşısında. Çıksa hem kendi hem de Doğu Akdeniz bir kaos yaşayacak. Ama en berbadı Türkiye içinde ekonomik olarak da bir kaos var ve “TL” her kriz çıktığında kriz içine girip döviz karşısında değer yitiriyor. Para düşse bile travma izi kalıyor.
Doğrusu ne? Doğrusu bunca ihtilafa, bölgesel tansiyonun yükselmesine ve de kaosa rağmen hem bölge içinde hem de çevreye yayılacak bir olumlu ideali, bir olumlu dinamizmi yaymak. Çözüm derhal ve derhal Türkiye’nin demokratikleşmesi… Kürtleriyle kendi insanlarıyla barışması, Türkiye’nin demokratik bir ülke olduktan sonra, diplomatik faaliyetlerle bölgedeki tansiyonu indirmek, Suriye’de demokratik kurumları yerleştirmek ve Suriye gibi tiranlıkla idare edilen ülkelerde durumu demokratikleştirdikten sonra hem bölgede hem de dünyada barışı getirmek. Sonra da hep birlikte tüm ülkelerin iklimsel felakete çözüm bulmaları… Bölge ihtilafları sürdükçe belli ki iklimsel felakete de çözüm getirilmeyecek. Aslında gerçekler ve doğa bizi bir kere daha Avustralya’da sınadı. Orada son tahminlere gire bir milyar hayvan ölmüş. Bir nükleer savaş çıksa emin olun milyarlarca insan ölecek.
Avustralya’daki felaket bize hem savaşın hem de iklimsel doğal felaketlerin ne kadar etkili ve acı verici olduğunu gösterdi.
Ders almasını bilmeli ve dünyamızda bir an önce barışı gerçekleştirmeliyiz.