Gece ağır ağır gelişiyor. Dışarda yağmur bazen artarak, bazen yavaşlayarak yağıyor. Perşenbe günkü prokrammının müzik provasını yaptığım senelerin dostum Çağatayın evinden kendi mekanıma sağnak altında geldim. Tele 1 ile KRT yayınları arasında dolaştım. Aklıma makale yazma geldi. Dışarda duyduğum sağnak ile damlaların biriken suyu sesiyle yayılan televizyon gürültüsü ikileminde yalnızlık duvarları arasında sıkışıp klavye başına geçiyorum. Arada, apartman katlarına çıkan veya yukardaki gürültüler geliyor. İnanın bu insanlarla ayni yerde yaşamama karşın, çoğu ile selamım dahi yoktur. Böylesi koşullarla yaşlanan bedenimle 1 yılı daha tamamlamak üzere bulunuyorum. Yaklaşık 1 hafta sonra yeni yıla gireceğiz. Şu an geçmiş sene olarak tarihseleşecektir. Birçok ülke ise şimdiden tatil eksenine çoktan girdi. Yağmurun tiptileri, televizyon sesleri, arada merdiven veya yukarlardan gelen kuşatılmışla, makalenin içeriğine doğru, yön bulmaya çalışıyorum. Öylesi geniş girişle başlayıp, konuyla buluşma alanı paydaşı arıyorum ki okuyucu merakına gelip bazı bilgielrle yazıyı geliştirmek gereksinimi duygusuna da takıldım.*****
Benlik konularla yazıda dolaşıp, Tele 1 kanalında Murrat Taylan günü toprlamaya çalışırken, artık ben de konuma yavaş yavaş dalmaya başlıyorum.*****
Konuyu fazla yaymaya niyetim yok. Mümkün oldukça ada çevresinde dolaşacam. Üstelik, artık yılın sonuna geldik. Sanki yarışırcasına peşpeşe gelişmeler de uçuşuyor. Önceki yazılarımda da dokunarak yazdım: “Geçitkale alanı artık senelerdir söylenen şekline gelip askeri üst haline sokuldu* insan haklarıyla alakalı açıklamada dahi Kuzeyden Güneye insan kaçakcılık veya mülteci geçişlerindeki sayısal ağırlıkla bilgiler de savruldu* imar prokramı veya vatandaşlık yapmalarla K. Kıbrıstaki nifus artışındaki asronomik gerçeklik de sırıtıyordu”. Bunlara daha eklenecek çok konu oldu. Hele de tek tek yerine, hepsini toparlayıp sorgulayınca, K. Kıbrısta kalınmayıp ingiltereye dek uzayan yollara düşeriz. Tabi, gelen trafik cinayetleriyle de buradaki yolların durumu, eski katliyam tafikcilikteki raporların ironikleri de başka havadan çalınmaktadır.
Pek de sorgu yapma veya olayları yan yana getirip bütünsel kuşkularla sorgulama düşüncesi bizde yok. Murat Kanatlının da ifade edip ratyolarda da belirtiği “Geçitkale alanının ayni zamanda Kıbrıs anlaşmalarıyla ingilterenin de sözü olduğu bölgede olmasını, çoğu kesim bilmiyor. Ayni şekilde, Ersinin durup dururken, içeriği ile nedeni sorgulanmadan neden İngiltere Ağır ceza mahkemesinin tutuklama kararının da kaldırıldığı kuşkulanma yaratmadı. Üstelik, rsinin tam başbakan olup, saraya oynadığı anda olayın açığa çıkması da ilginçliği birlikte eleştirisel bakışa çakışmadı! Devamı da var: İngiltere son dönemlerde, özellikle de Toni Bleyır süreciyle birçok yargı kararı ya durduruldu ya ertelendi veya anlaşmayla kapatılma süreçlerine tanıklığımız artı. Sudi Arabistana silah satışından tutun uyuşturucu mafya konularındaki ilişkiler zaman zaman sırıtmaya başladı. Özellikle Bleyirin irak konusunda resmen yalan söyleyip savaşa girişmesi dahi sorgu ekseninden çıkarılması da ilginçtir. Dileyen, Asil Nadir olaylarında da epey çelişkili dönem bulur.
Dedik ya; Ersinin tutuklanması kaldırılması durup dururken mi oldu kuşkusu dahi seslendirilmedi. Oysa, kısa dönemde Türkiye ingilteresinde önemli soru işaretli net açıklamaları olmayan gelişmeler oldu: Türkiye dış işleri bakanı uçak alacağını açıklıyor, ingilterenin bölgedeki Cihatcı organitörlüğü yapan ajanı istanbulda öldürülüp geçiştirildi. Yetmedi; ingilterenin katagulillerle B.M. geçici hükümet tanıtığı Müslünman kardeşler örgütün ile Türkiye bildik anlaşmayı yaptı. Anlaşma münhasır alan içerikli olmamasına rağmen, birçok kendi iöçinde yanlışlar içermesine rağmen, kimse sorgulamadı. Yukarda verdiğim Geçitkale olayını da pek seslendiren de yok. Bunları yan yana koyunca, durup dururken mi Ersinin dokunulmazlığı kaldırıldı kuşkusu elbet olur. Bunu geçen hafta yeni Düzen gazetesinde Tümay yazarı biraz deşti. Fakat karşılık bulmadı. Hele de Türkiyenin borsa oyunu ile döviz hamlesinin Londrada yapılma konumu hiç dile gelip ayni paydaya konulmuyor. Ama, biz Ersinin ingiltereye gitmesiyle her şeyi tamamladık.*****
Buna benzer çok önemli başka gelişmeler de var: imar prokramlarında hep oldukça yüksek emlak ve imarlarla nifus işaret edilmektedir. Bunun mesajı, kısa zaman içinde K. kıbnrısa yoğun nifus yığılması hamlesini işaret ediyor. Sadece iskele imar prokramına bakanlar şimdiki vatandaş sayısından fazşa insanın yerleşmesi sonucunu görüyor. Başka alanda ise kısa zaman diliminde vatandaş saımızın Y.1 cıvarında yurtaş yapılması da öteki gelecek oynun parçaları oluyor. Emlak satışları, yapılacak binalar ve bol bol ünvüersite sonucu öğrenci yığılmalarla K. Kıbrıs tarım ve öteki doğal alanlarını da emlak rantına teslim edecektir.
Sonrası mı: Kıbrıs sorununda Mülkiyet karmaşasıyla resmen içinden çıkılmazlıkla klasik Kapitalist kural da ihlal edilip başka hukuk yaratılacaktır. Masada eski genel mülkiyet anlayışı yavaş yavaş zamana yağdırtılıp yasadışılıkların yasalaşma noktasına getirildi. Nifus yığımı ile Kıbrısın geçmişler bağları koparılıp yeni idolojik anlayışın da güçlenmesini de yaratacaktır. Bunları da dikate alan yok. Ama, Kıbrıs sorununda çözüm denilirken ve 74 sonrası yükselen mülkiyet ve nifus boyutu da aşılarak, artık banbaşka esrumanlarla eski kalıplar birlikte kaynaşıp herkes kendince haklılıklarla savunmalar yapmaktadır. Artık, bir zamanlar bazen korkarak yasadışılıklara yaklaşanlar, şimdi rant aşkıyla, emlak satışlarıyla ve inşaatlarla gayet güçlü şekilde yol almaya devam ediyor. Bu kırılmalar sonuçta K. Kıbrısta banbaşka karışık kalabalıklarla bir geleceğe doğru bilinsizce gidilen coğrafya haline sokuldu.
Geçmişten gelen haklarımız, buraya gelmekle el koymanın insani “mahsuniyet ırksalaşması” bir anda kimin doğru kimin yanlışını da aşarak, güçlünün kalabalıktaki yaptırım gerçeğine ulaştık. Unutmak ve bilmeme, oluşan boşukla dilenilen konulup, buna çıkar da eklenince, banbaşka bir kültür de oluşur. Şimdielrde bolca lafı olsa da Kıbrıs eski geleneksel kültür bağları olmayan oldukça kalabalık insanlar, banbaşka yaşam felsefeleriyle de kültürleşmede adımlar çoktan atıldı. ****
Son senelik itiraf da Kuzeyden Güneye geçirilen insan olayıdır. Aslında, özellikle Annan planı sonrası bu yol epey büyüdü. İnsan kaçakcılığı ile mülteciliğin karışıp ayrışması da zor olan kalabalıklarla, bunları taşıyıp kazanan kesimler oluştu. K. Kıbrısta her bölgede resmi gömlekli olmadığınız güveni sonrasında, bununla ilgili bol bol örnekler anlatılır. K. Kıbrıs zaten, teşkilat dönemli piskolojik baskılarla oluşan kükltür sonucu, resmi başka normalde başka konuşma ikilemi oldukça yaygındır. Buna bilmeme kuralının da gayet doğalaşmasıyla da neyin doğru neyin yanlışını ancak yaşayarak kolayca ayrıştırırken, söylencelerde de oldukça güç olma yüzleşmelerinde de debelenilir.
Son insan hakları adına yapılan ve Güney Kıbrısta da ifade edilen gerçek “ki burada bunu işine gelmedikçe herkes kabulenir” Güneye, son dönemde mülteci sayısının AB içinde nifusa göre ençok adanın güneyinde olduğu itiraf edildi. Devamında da bunun önemli kısmı K. Kıbrıstan geldiği de vurgulandı. Buda K. Kıbrısta bu işlerin organize ve rantlı olduğu gözlemi de netdir.*****
Senenin sonuna geliyoruz. Alışılmadık işler burada yeni yeni filizlenirken, eski yanlışlar ise gayet normal halde kültürleşip yoluna devam ediliyor. Sosyolojik olarak örgütsüz ve karmaşa içinde olma, kurumsal örgütsüzlükle kalabalık ifadesine dek gerilenme gerçeği ise olaylara yakalşımda çözümcül öznenin öne çıkmamasına neden olunuyor. Silikleşen yönetimin içsel kriminal konularda dahi konuşamayacak, makamcıların makamda talimatla işleri çevirmesi ve yetkileri kordinasyonlara devretmekle, müdahale ve sorun çözme de yok edilme aşamasına taşınıyor. Buna ek olarak , son işbirlikciler arası krizlerle yükselen kırılmalar da K. Kıbrısın pek de gelecek yönleyişlerine girmesi kolay olmayacak. Ama, tüm bunlar yokmuşcasına da bu kervanda yol alanlara cesaretlenm-dirme ile yol bulmaları da önerilenmeler de inandırıcılığı kaybetmekte önemli mesafe kaybetti.
Yılı tamamlıyoruz. Artık, yağışlarla kışın gelişini hisediyoruz. Salı gecesinin akışında çarşanbaya doğru gidiyorum. Bölgemizi kuşatan gericilikle savaş ortaklaşmalarında kendime yer arar gibiyim. İyi haber veya umudu yükseltecek ses taramasındayım. Bunlar arasında hala gözlerime uyku gelmiyor. Murat Taylan ise şimdi Ekrem imamoğlunun Kanal İstanbul görüşlerini anlatıyor. Dışardan zaman zaman tuhaf sesler ve araba kapıları gürültüsü geliyor. Yazımı ise artık bitirmem gerektiği noktasına geldi. Daha Salının bitmesine yaklaşık 1 saat varken, ben konuyu noktalayıp, göndermek için internete girecem. Tabi 3.G bana yine aksiliklerle sinir etmez se!