Artık yılın sonuna geldik. Birkaç gün kaldı. Çok deyil, gözünüzü yumup, kısa zaman önce, ayni duygularla geçmiş yılı uğurladık. Beyniniz canlıysa, aklınızdan geçenlerle kısaca film şeridi gibi geçiştirerek, yılın muhasebesini de yaparsınız. Zaman rakamı olarak az, yaşanmışlarıyla ise son dönemler oldukça yüklü geçti. Artık, kısa zaman önce deyil, ufak süreç sonrası 2019 yılı da geçmişleşen tarih haline gelecektir. Konuşmalarda “birkaç gün” deyil de geçen yıl imgesiyle anımsanacaktır. Hayatın paradoksuna gireceğiz. Birkaç gün önce ile geçen yıl ikilemleri ilk günlerde bolca yaşanma olasılığı da mevcut. Bazen uzun bazen kısa zaman karışımlı konuşmalar da olacaktır. Sonuçta, birkaç gün sonra şu anda yaşadığımız günler, geçmiş yıla dönüşecektir. Ayni zamanda yaşamımızdan 1 yıl daha geride kalacaktır.*****
Havızamız iyi ise ve olanları gerçeklikle anımsarsak, daha körleşmeyen düşünce moduna girmeden, kısaca, film şeridi veya tiyatro sahnesi izler gibi yılın bir akışını deyişik yönlerle özetlemek de öenmlidir. Artık bunlar geçmiş olup çoğu da geleceğin taşlarını da örüyor. Örneğin, artık birkaç yıl öncesi, sene sonlarındaki gelişmeler artık şimdi ya uzak veya gelişerek banbaşka aşamaya geldiler. Kısa makalelerimde konuyla alakalı yılı 3 yazıda özetlemeye çalışacam. Bilenler vardır, özellikle günlük gazetelerde yazarken, haftayı aşan güncel yazılarla yılın geride bbraktıklarını daha geniş süreçte hep anımsatıyordum. Şimdiki olanakları da biraz zorlayıp ve özetleri de kısaltarak, önemli yaşanmışlıkları tarihe yollarken, akılda kalanlarla kısa yıllık resim çizecem.*****
Kıbrısla başlayacak olursak: Adamız adeta kendi yapılarını yeniden üreterek, lafların ötesinde daha kronikleşip, uluslar arası kuşatılmış içeleşmelerini yaşamaya devam edtti. Statik yapılanış ile krizlerin karmaşasında savrularak ayni yapı kendi özlerini de devam etirerek geleceği çalmaya devam dedi.
- Kıbrıs, kendi koşullarını resmen kalıcılaştırma adına üretmeye devam dedi. Türkiyeleşme ile defakto oynamaları hız aldı. Örneğin, geçen yıldan brakılan yerden farklı yerleşkeler de oldu. En son olanlar Geçitkale hava alanının resmen şu veya bu lafla deyil, insansız uçaklarla askerileşme sıçramasına geçti. Deniz üstü boş konuşmadan yeriyle gelmekte olduğu da netleşti. Salt askeri yönle düşünmeyin; yeni koltukcularla birlikte aylar içinde resmi nifusa ek olarak Y.1 cıvarında yurtaşlık yapıldı. Daha da netleşip hala konuşma eksenine oturmayan adım ise imar prokramlarında haykırdı: Sadece iskele bölgesi için önerilen konut sayısı ile 4621 insanın yaşanacak yer olarak kurumsalaştırılmak isrtenmektedir. Buna ek bilgiler de eklene bilinir. Sadece son günlerin gelişmesi, aslında K. Kıbrısın Türkiye ilhak planında olduğu ve bu yolda önemli ötesi yol alındığı ortadadır. Buna ekonomik ve siyasi durumalrı da aynaya taşıyarak anlarız.
Geçen yılı tamamlarken, pek de hükümet sorunu falan yoktu. Oysa, akışkanlıkta da böyle beklenti olmadı. Çavuşoğlu ziyareti ve Kutretle olan görüşme sonrası, hem de mecliste Tufan “paket birkaç gün içinde imzalanacak” derken, koltuklar sarsıldı. Yerine başka ikili koltukcu yönetim oluşturuldu. Buda direk mesajlarla doluydu! Makamı kesinken, elçilik giriş çıkış sonrası koltukların sahibinin deyişme olayı da gayet normal şekilde yaşandı. Devamı da var: Ersin bey danga düngalarla yalaka sözleri uçururken, onun tutuklama nedeniyle Londraya gidemeyeceği gerçeği vardı! Oda kaldırıldı. Kimse, Türkiye İngiltere pazarlığında bunun karşıtı tartışılmadı. İngilterenin övülen yargısının nasıl olur da yargılayıp tutuklayacağı kişiyi neden tutuklamasını kaldırdığı tartışılıp yüzleşilmedi. Oysa, kısa dönemde İngiltere Türkiye ekseninde önemli üstü gelişmeler yaşanıyordu….
Böylesi gelişmelerle yöneticilik oyunu oynanırken, her konuda Elçilik gösterilmesi de tamamlayıcı esrümandı. Nitekim, en son Trafik kazaları ve yollar ile yasalık konuşulurken, ilgili makamcı, “Elçilikteki Karayolları yerini” işaret ediyordu. Tabi, eğitimdeki inançlı dinseleşme konular çoktan kabulendiği için, yeni gelişmeler gündem dahi olmadı. Bu arada, Vakıflar ve buranın simgesiyle müftülük oldukça güncel içeleşme durumuna geldiler. Tüm bunları tamamlayan araç, durmadan ekonomide yaşanıyordu. Öyle ekonomik tetbir falan deyil, alınacak kararların içeriği hiç olmuyordu! Pakatin imzalanıp imzalanmaması ekseninde tartışmalar dönüyordu. Öylesi kavramlarla süsleniyordu ki “Kepçeyle, Torbayla ve en son kazanla” paralar ifadeleri hep umut atma adına kulanılıyordu. Ama, ne paketlerin içeriği nede ekonomik yapılanışın özü hiç konuşulmadı. Suçlamalar veya beklentiler “Türkiye ile imzalanacak paket, Türkiyeden gelecek paralar” cümlelerine sıkıştırılıp brakıldı. Bundandır ki Ersin bey olmak üzere koltukcular yağ ve yalaka adına hep Türkiye kelimesi ile “onun sayesinde” tamamlayıcı cümlelerin sık sık orda burada hat ta eğlence prokramlarında uçuşturdular.
Paket ekonomisi ve siyasal hiçeleşme işbirliği üstüne koltuk sevdalı hava da eklenince, gerçekler daha bir uzaklaştı. Yukarda girişte özetlediğim önemli gelişmelerin dahi doğru dürüst konuşulup yorumlanıp anlaşılmadı. Bunlar yarınının Kıprısının adeta harcı deyil, pencere kapı koyma aşamasıydı. Partiler ayni eksene gelince, önemli konularda da ses çıkarmadılar.Bu arada Sarayın önemli iç beklentisi de gerçekleşmedi. Maça dahi gitmeyip kibir oyunu oynayan Akıncı, çoğu demokrat kesimin beklediği Kamu Hizmeti komisyonu düzeltmesini de yapmadı. İlalah çekilen Kamil bey Akıncının onayı ile görevde brakıldı. Buda, belirli kesimin “kim gelirse gelsin, deyişmez” anlayışına altın tepside konulan örnek oldu.
Koltuk Ekseninde bunlar olurken, iş adamları cepesinde de Altınbaşlar yapısına yönelik sarsıntı hamleleri oldu. Bazı net dış bilgiler ise burada susularak geçiştirildi. Belli ki betler başta olmak üzere önemli sermaye karlı alanlarda bazı oyunlar oynanmaya başlandı. Yargıdaki bir kavgaya alışılmamış ceza verilmesi ise kuşkuları artırdı. Adam öldürme dahi bölesi Ceza verilmezken, nedense bir kavgaya iki yıl üstü ceza verilmesi ve bunun iş adamından tutun bazı başka durumlar nedeniyle dikate geldi, fakat konuşulmak istenmedi.
Çelişki; Şener Leventin ve özde Afrika kararının da yargıdaki münfertit listesine girerken, bunun yüksek yargıya taşınması ise sonucuyla kuşkular dolaşmaya devam edeceğine benziyor. Akıncının diplomatik zavahiri kurtarma demeci de abartılı tepki ve moral havası da oluşturdu. Trafik cinayetleri, işçi katliyamları, cinayet sapıklığa varan normaleşmeler yaratılan sistemin normal yaşanmışlığın parçaları olarak akıp geçti. Bir de insan hakları alanında, güneye geçirilen kaçak veya mülteci insanların belgesinin direk açıklanması da fazla karşılık bulmadı.
Tüm bunlar yaşanırken, Türkiye ve önemli sayıda vekil artık direk resmi görüşleri yükselen sesle haykırırken, Berlin toplantısıyla “iki lider Kasımın 25 görüştüler”! Klasik taplo yeniden üretildi. Kimisi sevinip gelecek kondurtması yaparken, statikleşen ve savunurken de çekinmeyen kesimler de anlamsızlığı kondurtular. Ufak bir damla gibi karanlık gelecekte kulanılan su gibi oldu! Kimisi de giderek saray hesaplarıyla son gelişmeleri de ele almaya çalıştı. Bozulan ve yeniden bozulan koşul, bilinmesine rağmen bilmemeye vurup istenilen dil ile söylemenin tekrarının olmasıdır.
Unutmadan: bu yıl ilke defa yapılan AB parlemento seçiminin Kuzeye yansımasıdır. İlk dediyim; Niyazinin başararak AKEl partisinden aday olması “ki Akel üyesi olmadığını kendi söyl,iyordu” Sonunda da seçimi kazanarak AB parlementosuna gitmesi ilktir. Kelimeyi doğru koyalım: ilk seçime katılma deyil, Türk kimlikli Niyazinin seçilmesini anlatıyor. Ama, şimdiye kadar direk günümüz Kıbrıs gerçekleriyle Niyazi fazla talep yapmıyor. Çünkü, Türkiyeyi de idare edecek amaçlı siyasi hesabının olduğunu bilip de bilmeyen çok insan da vardır.
Kıbrıs ve özellikle K. Kıbrıs kararlarında hiç olmadığı olayların da içinde oldu. Akdeniz gaz krizinde buradaki yönetim haklarının dahi ne olduğunu bilmeden, Küliyen birlikte acayip siyasi hamleler yaptılar. Bilinen Türkiye gerçeğine karşın, sankilerle oyalanıp kamuoyu ile direk Türkiyeye “beni destekle” mesajlı duruşlara geçtiler. Hakları olmayan alanlarda hep tıpkı “garantörlük ve işkal gibi” hak sahiplik lafazanlıkları yaptılar. Öyle ki Türkiyenin Akdeniz ve genelde kabul etmediği Uluslararsı deniz anlaşmasına rağmen, ulusal hukukun bizden yana olduğunu durmadan tekrarladılar. Hele de bilgisizilikle cihalet hamasetciliğe oynama palavracılığına da alışınca, işler daha bir anormeleşip normaleşti.
Yıl bitiyor. Olaylar tekrarlana tekrarlana yaşanıyor. Acayip denilenlerin hepsi gerçekleşiyor. Gerçekler ise oldukça tehlikeli. Onlarla konuşmak zor. Bedeli de malum. Kordinatörlerle idare edilen, Elçilikteki birokratik müşavirlerle yön çizilen yönetim şekli, yetkileri birer birer devredip, birokratik uygulamaları dahi teslim edilen idaereden nereye gelineceğinin sonuçları da bolca sırıtıyordu. Belediyeler dahi sorunları için, kaynak adına TC elçiliğine gitmeği hızlandırdı.Gelen uçaklar ve direk ABD meclisine verilen raporla burada 40000 asker oluşu, bol vatandaşlıklar ve nicesi, hala buranın ne olduğunun adının konulmama zincirini kıramadı.
Ersinin başbakanlığı ve ingilteredeki Ağır cezanın tutuklamayı kaldırma sonucu çok düşündürücüdür. Ben düşününce de zamanındaki TC elçiliğinde çalışanın bana dediği geliyor: kOlay deyil hayat tekrarlatıkca anımsarım: “Birçok dosya elimizde var* Zamanı gelince veya dediklerimiz olmayınca bunlar piyasaya sürülür” dedi. Gerçekten, bunun örnekleri de bol.Bunlar, K. KIbrısın nereye geldiğinin net işareti. Bizim gibi bazı düşünenler, sanki hala Kıbrıs eski bilinen yerde kalıp buradaki liderliğin de çözüm bulacağını zanederek moral bulmaya devam ediliyor.
Bunun iyi bir sınaması da önümüzdeki yılın baharındaki saray seçimidir. Göreceksiniz ki önceki seçimle yapılacak seçimdeki kulanılan probaganda esrumanlarının nedenli geriye gidip yapının kalıcılığına oynanacağına tanık oluncaktır.****
Kısaca, Kıbrıs ve özellikle K. Kıbrıs, görünürde geçişlerde insan sayısı artsada, siyasal uçurum artı. K. Kıbrıs, Güneyle deyil de Türkiye ile daha yapılaşan kurumsalaşmada ilerliyor. Taleplerde de net anlaşılan, K. Kıbrısın Güneyle bütünleşmesi deyil, K. Kıbrısın yapısının yasalaşması yöntemi uygulanıyor. Bu gidiş ile aslında Kıbrısın sosyal ve siyasal bütünleşmesi, oluşan farklılaşma ile oldukça güç Gördük ki Türkiyede ve Kıbrıs Cumhuriyetinde yapılan seçimlerde kulanma oy oranı Türkiyede daha fazla oluyor. Kitlesel dönüşüm ve bunun kültürleşme gerçeği ile düşünmek şart. Hele de geç kaldıkça şimdi olduğu gibi başta parlemento partilerinin brakın Kıbrıs genel tutumları, iç politik gelişmelerde dahi sesleri çıkmadı. İş adamları olaylarında, Uçakların buraya gelmeleri, normal sokak şidetleri üzerine politik eleştiri hiç yapmadılar. Sadece, mecliste suçlamalar ve paketin ne olduğu boş ama yüksek sesli konuşmalardır.
Kıbrısın, 2019 yılı bana resmin renkleri içinden bunları yakalamamı sağladı. Kısa makale ancak böylesi genel özeti yakalatır. Bunu bilerek de tek tek çoğu önemli konuya girmedim. Zaten, olayları biraz anımsayan, beraberinde aklını da kulanıp çoğunu hatırlar. Tek gerçeklik, geç kaldıkça, gerçeklerden kaçtıkca, boşluüğu yalanlar ve yanlışlar doldurur. Bunlar kurumsalaştıkca ve beraberinde kültürleştikce, o durumlar kültür yaşamı haline gelir. Son örnek ise pek konuşulmayan Koperatif Süt kurumudur. Sanırım resme bakıp alınacak çok ders vardır. Ama, birilerinin neden konuşamadığı sorusunu da sorarak.
Hepimize yarının Kıbrısında umudumuzu artıracak başarılarla yükselecek gerçek aydınlık geleceğe ulaşma beklentimle, Kıbrısla bölümü burada noktalıyorum.