Artık Suriye savaşları vev işkal koşulalrı sanki normaleşmiş hale taşındı. Öyle ki Suriye hükümeti olmadan başta Türkiye olmak üzere, Suriye toprakları üzerinden savaşlar veya anlaşmalar yapılmaktadır. Bu gayet doğalmışcasına da taraflaşıp savunulmaktadır. Yetmezmiş gibi, Suriye hükümeti olmadan, ülke geleceği için de toplantılar yapılıyor. Anayasası için de görüşmler sürmektedir. Ama, Suriye bağımsız devlet ve toprak bütünlüğü kararları hala uluslararsı belge olarak durmaktadır.
Suriye konusu özellikle 2011 yılından beri yapılan dış müdahalelerle birlikte krizden krize geçmektedir. Birçok gündemle müdahale peşpeşe gelmektedir. İnanılmaz yalanlarla da politik gelecek oyunu sahnelenmektedir. Bazı idiyalar sonrası oluşan yıkımlar yaşanıp, idayalar kanıtlanmadan da gündemden düşmektedir. Suriye olayları sadece kirli savaş deyil, inanılmaz yalanlarla sürdürülen politik hamlelerle de doludur. Gerçekler medya katgısıyla da yalanlarla örtülmektedir. Kulanılan kocaman yalanlarla, peşinden katliyamların yaşandığı sayfalar, son yıllarda oldukça kabarıktır. Ne acıdır ki sonradan ortaya çıkan gerçekler ise ayni derecede mahşetlerde veya politik açıklamalarda yer bulmuyor! Bunun son örneği, Pazartesi günü “T24” sitesinde de Akdoğan Özkanın yazdığı bilgidir. Bu önenmli bilgi ile aslında Suriye oynundaki kirli gerçeğin de sadece bir önemli sıtırı olarak bilinmesi gerekmektedir.
Buna dayanarak, bazı ek bilgilerle birlikte, bu konunun özetini buraya alıyorum….
Çok deyil, geçen yılın Nisan ayının başına gidelim. Suriye ile Doğu GUtadaki cihatcılar arasında anlaşma yapılır. Türkiye ve Rusya da taraftırlar. Cihatcılar yenilmeleri nedeniyle sihalsızlandırılıp oradan başka yerlere taşınacaktı. Suriye ordusu da bölgeye girmeye başlar. Sadece, Sudi Arabistan yanlısı Türkistan İslam örgütü bu anlaşma dışında kaldı. Tam da olay uygulamaya girip, Suriye askerleri Dumaya girmeye başlamışken, dünya kamuoyuna bölgede Suriyenin kimyasal silah kulandığı haberleri ve görüntüleri ortaya serildi. Eskiden ayni tip probagandanın yanlış olması örnekleri nedeniyle, pek de inandırıcı bulmayan kesimelr de oldu. Ama, olay net ve ABD kulanarak kanıtlanmayan kulanımı kulanıp önce İsrail ve sonra ABD ve Fransa Suriyeye füzeler yağdırdılar. Sonra da “cezalandırdıklarını” belirtiler.
Oysa, konuyla alakalı B.M. komisyonu henüz bölgeye araştırmacı gönderip olayı soruşturmamıştı. Atılan ve sivilerin de öldüğü füzelerden bir gün sonra araştırmacı bilimciler Suriyeye gitmek için uçağa bindiydi. Böylesi olay ise hemen hasır altı edilip, orada brakıldı. Araştırma durumu ve raporlar pek de haber yapılmadı….
Aradan epey zaman geçti. Ancak, önce İtalyan ve İngiltere gazetelerinde yayınlanan bilgiler, bu araştırmaların da acayip konumları olduğu anlaşılıyor. Nedense, haber doğrulanmadan Suriyeyi suçlayan dünya medya kesimi konuya yer vermedi. Sonuçta, olayı araştıran bilimcilerden birisi işi Vikiliyast sisitesinden yayınladı. Meyerlim, öğreniyoruz ki gönderilen bilimcilerle, komisyonun açıklanan raporu da birbirine ters. Bulunan ve Suriyenin bu olayla alakasız olduğu bulgular yerine, zevahiri kurtarma adına başka rapor yayınlanıyordu. Önceki raporda “Mart ayında” yayınlanan ön bilgilerle oradaki araştırmacıların yoladıkları bilgilerin ayni olmadığı vurgulandı. Pazarlıklarla araştırma sulandırılarak uzlaşma anlaşmasına da yine komisyon yetkililerinin uymadığı vurgulandı.
Olayın özü şu: oraya giden ve B.M. adına ilgili komisyona hazırlanan raporun gerçeği yayınlanmadı. Öyle ki suda kulanılan klor gazını dahi Kimyasal atılan zehire dönüştürme veya bulunan kimyasal gaz bidonlarının Suriyenin deyil başka kesimim olma bulguları da yer almadı. Tüm uzlaşmalara ve bazı noktaları sulandırılmalara rağmen, komisyonun sözünde de durmaması, araştırmacı bilim adamlarından birisi şu anda hapiste tutulan ve sistemin uyduruk suçlarla engelediği Bikiliks sitesine yayınlatma kararı alındı. Hazırlanıp sulandırılan süreçlerle konu yazıldı. İtalya, İzlanda, Danimarka ve Almanyadan bazı yayın organları bu gelişmleri yazdı. Böylelikle, Duma veya daha yöresel genişlikle Doğu Guta kimyasal silah kulanım bulguları gerçek gelişmeleriyle birlikte dünya kamuoyuna sunuldu. Bunu alan Akdoğan Özkan da Pazartesi günü T24 sitesinde makalesine konu yaptı. Dileyen, konunun daha geniş şeklini buradan okuma olasılığı vardır.*****
Son olay ile birlikte, yaşadığımız ve yeniden hem Suriyede hem de başka yerlerde ısrarla tekrarlanan Emperyalist yalan probaganda algı operasyonlarının birisi de böyle yaşandı. Nedense ayni ters probaganda yapan medya, bunun doğrusuyla düzeltilmedi. Ayrıca, Bikiliyask belgelerinin de neden odenli tepki aldığının da başka bir kanıtı da gerçekleşti. ABD CİA ajanından diyer birçok gerçekler bu sitede yayınlandığı için, Aşansın hapislik ve yargı süreçleri hala sürmektedir. Oysa, güvenlik dedikleri neden, insanları kirli savaşlarla ve politik oyunlarla nasıl yıktıklarının gerçekleri olduğu hep anlaşılmaktadır. Son Suriye durumu, bize orada olanların ve bize aktarma farklılık bileşkesinin resmidir. Ancak, devlet güçleri ve algı kültürü sayesinde medya desteği ile de bu kocaman yalanlar insanlara doğru diye sunulmaktadır. Bu yol ile haklı haksız veya taraftar karşıt olma duruşlarını da siyasalaştırılmaktadır. Suriye dersleri bu denenle önemlidir************
Gelelim Maltaya: Maltayı seçmemim önemi, hem ada ülkesi hem de olayların üstüne gitme örneği olmasındandır. Birçok adaya giden insanın örneklem yerleşim alanı olarak da söylendiği yerdir.
Fazla yer bulmasa da Malta başbakanı hem de seçimi kazanmasına rağmen görevinden istifa edeceğini açıkladı. Kamuoyu onun hemen istifa etmesini isterken, Musak, önümüzdeki yıl istifa edeceğini, partisinin bu zaman içinde yeni başbakan adayını seçmesini de söyledi. Peki, böylesi bir olay neden makale konusu ediliyor?
Çok deyil; 2018 yılına, 6 Ekim gününe gidelim. O gün Maltada bir arabaya konulan bonba ile Galizyan adında bir gazeteci öldürtülür. Hedef hemen mafya denir. Katledilen gazeteci, yolsuzluklar üzerine gidiyor, birçok belge açıklıyor. Bazı bakanların ve hat ta başbakanın da soruşturmanın iyiliği için istifasını istiyordu. Bu haber dünyada yankı buldu. Malta kavrayış olarak iyi ada ülkesi olarak beyinlere yerleşti. Özellikle Yetmişler kuşağı Don Mintofun başbakanlık dönemindeki sosyal politikaları ve ingiltereye karşı duruşuyla dünyada örnek ülke olarak yerini aldı. Hele de sağlıkta yapılanlar, birçok hantalaşan ve özelleştirilen sağlık bakımından ders gibi alındıydı.
Bu Maltada hem de yolsuzluğun üstüne giden Galizyan arabasına binerken katledilmesi gözleri adaya çevirti. Ayrıca, Panama belgeleri ile Maltalı bazı yetkililerin isimlerinin de geçmesi, gazetecinin bunları sorgulaması; birçok ülke yaşananı gibi enerji büyük santral ihalesindeki şüpeler bir anda gazetecinin katledilme ile yazdığı habeler ikileminde şüpeleri artırdı.
Maltada bunlar elbet durultulmadı. Soruşturma ve ilerleyiş sürdükçe, giderek çenber hükümete gelmeye de devam ediyordu. Özellikle geçenlerde sözkonusu iş adamının ülkeden kaçmak istemesi ve yakalanması, itiraflar ve toplanan belgeler sonrasında, Başbakanın özelkalem müdürü ve Turizm bakanı görevden alındı. Önce ekonomi bakanı soruşturmanın iyiliği için istifa edip sonra geri aldı. Hafta sonuna doğru, başbakanın istifası için baskılar artı. Başbakan da “gerektiği taktirde istifa edeceğini” açıkladı. Bu aslında sonun başlangıcı olup, süreç hızlandı. Hafta sonu yapılan bakanlar kurulundan sonra, medya açıklamasıyla da yukardaki istifa açıklandı.*****
Malta, Batı AKdenizde bir küçük ada ülkesi. Nifusu ve alanına göre, zaman zaman çok üst konumda kamuoyunda yer buldu. Son dönemde özellikle yolsuzluklar ve siyasal ilişkiler sonucu, hele de bazı karapara aklamadaki rol veya aracılık haberleri sonrası, farkında olmadan gündemlere düşüyor. Son krizin de nedeni aslında bizde hiç yankısı olmayan Panama belgeleri ve şimdilerde yaşanıp konuşturulmayan yönüyle enerji santral ihalesiyle patladı. Olayın önemi ve Galizyanın katledilmesiyle de siyasal depreme dönüştü. Oysa, Türkiyeli ve Kıbrıslı bazı kişilerin ve şirketlerin de Panama belgelerinde ismi vardı. Ama, ne G. Kore veya son Maltada olduğu gibi başbakanların keleleri gitmedi! Buda, yolsuzluk ve katliuyamlara karşı kamuoyunun yerini gösteren sonuçtur.
Maltada işçi partisi tarihi birçok döbnemde önemli sıçrama yaptırtan kuruluştur. Şimdi ise yolsuzluk ve gazeteci katledilişin soru işaretli dönemin imgesi oldu. Fakat, Maltalılar bizim gibi adalı katliyamının örtülmesine izin vermediler. Zorladılar ve basın kendi katledilen arkadaşlarının aydınlatılması için uğraş verdiler. Peki: bizde de katledilen gazeteciler hem de kirli ilişkilerin üstüne giderken yaşandı: Malta da küçük ada ülkesi; ama orada başarılar la olayın aydınlatılmasına uğraştılar. İnce ama gayet net fark burada yatıyor.