yaklaşımlarÖzkan YıkıcıSohbet havasında tuhaflıkların normalleşmesi – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Sohbet havasında tuhaflıkların normalleşmesi – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Artık konuya başlarken mutlaka bazı uyarılar yapma genelekseleşmem oldu. Hep ötelediğimiz ve bütünselikrten kaçtığımız nokta şu: genelde iç ve dış politikaları hep ayrı tutumalrla anlıyoruz. İçteki yanlışların sanki dışta doğru gerçekleşeceği algısı kültürleşti. Bütünsel olarak politik ekseni dış iç bütünselikte anlama kırılması oluştu. Başka bir olgu: genelikle olayın genel siyasi yönünü hep yok saydırtma duruşları pekişti. Nedense, politikanın özü ve gelecek planı yerine, dediği ve sonradan değiştirdiği ikilemlere sıkışıp kalınıyor. Temeldeki öz hep yok sayılıyor.Ülke koşulları ve genel sistem dünyası ise resmen ne içerikelri nede yaşam felsefesiyle hiç dikate alınmıyor. Öyle ki kapitalizmi savunan ve Emperyalizme karşı olma tuhaflığı veya kapitalizme karşı olup da yine dönüp ilgili yapının siyasetinin doğruluklarında dolaşan söylemler oldukça yaygındır. Nedense, politik gelişmelerde genel siyasetin hedefleri deyil de tek tek unsurla başka kurgularla yön bulmakla meşkul olunuyor. En önemlisi, hem sistemi eleştiren hem d de deyişime karşı olan kültürel piskolojik yapılanma oluşturuldu. Bunalrın hepsi güncel yaşamımızın bazen ilgilenerek bazen de ilgilenmeyerek oluşan akışkanlıkta birer çarpıcı ama farkında olmayan olgu gibi akıp gitmektedir.

Yukardaki karışık anlatımı, biraz sohbetli yön ile güncel akışkanlık bilgileriyle anlatmaya çalışacam.******

Senenin sonuna geldik. Son ayın başlangıcında da klasik hayat pahalılığı açıklandı. Kime sorsanız inandırıcı olmadığı da söylenmektedir. Ama, bunu yeni kurulan  istatislik dayresi açıkladı. Heme yaklaşık 1  yıl öncesine gidiyorum. Ozamanın keravatlı Tufan bey gayet münasip diliyle şu “müjdeyi” veriyordu: “Daha sağlıklı bilgi verilmesi amacıyla, istatislik dayresi kuruluyor* Bu verilecek bilgilerin daha sağlıklı olmasını amaçlıyor” dedi! Ben bazı CTp arkadaşa şunu Sordum: “ayni yapıda başka dayre kurmakla, en basitiyle hayat pahalılığı daha dürüsçe açıklanırmı” uyarısını yaptım. Onlar, beni klasik tarafcıl yandaş eleştiriyle yanıtladılar: “sen zaten hiçbir şeyi beyenmiyorsun” dediler. Oysa, zaten bu olayı Planlama örgütü yapıyordu. Başka dayre kurmakla, sistemin deyişmesinin olası olmadığına göre, bunun düzeltme neyinde olacaktı. İşte, adı istatislik veya Planlama dayresi olsun, talimatla açıklanan veya ilgili kurallar ona göre şekilendirilip uydurultan sonuçlar ayni olacağına göre, son hayat pahalılığı işteer istatislik ister planlama örgütü olsun, farkedermi? Ama, bunu krevatlı söyleyen Tufan iyi insan olup bir şeyler yapıyordu! Ozaman, Planlama örgütü de bu işi yapamıyormuydu. İşte biz böylesi kandırmacalarla, ülke gerçeklerinden kaçışta, yandaşa göre tartışarak zevahiri kurtarıyoruz……

Son dönemde bazı makamlar açılmayan münhaler veya atamaların geciktirilmesinden yakınıyor. Bazı anormal görevlendirmeler de işin cabası. Fakat, kamu öylesine kötülenip silikleştirildi ki nasıl ki yanlışlar haber niteliği taşımazken, bazı içsel yakınlnmalar da gündeme düşemiyor. Yine de şikayetler devam ediyor. Kamu Hizmeti komisyonu da nasibini alıyor. Tabi ki eleştiriler ve yakınmalar her zamanki ki gibi madur olanlar veya yandaş olamayanlardan geliyor.

Fakat, suçlanan koltukcular da olurken, şu eski gerçek nedense özellikle eleştirilip yakıntı yapanlarda yok! Çünkü, olayı genişletince iş Kamu Hizmetine gidecek. Ozaman da şu unutulan haykırılacak: “Neden Akıncı Kamil beyi zamanı dolmasına karşın, görevini uzatıyordu” tavrı anımsanacak. Fakat, önümüz seçim ve Tufanın iyi insan ve Akıncının başarı öyküsüne ihdiyaç vardır. Bunlar konuşulursa, kuşkularla bu defa yandaşları bize suçlamalar göndermeğe devam edecekler. “Siz UBP ve Kutretemi hizmet ediyorsunuz”!******

Bana şu soru zaman zaman sorulup ekleniyor: neden sorunlara eylinmiyor? Bunlara artık pek yanıt vermiyorum. Herkes bir şeylerden şikayetci, onda dahi samimiyet pek yok. Geçenlerde ayni kısgaçta, başka bir tanıdık şikayetnamecilere nedenini sorar ve düzeltme boyutuna getirir. Onlar ise düzeltmenin nedenini “eğitime” indirgerler! Tanıdık şu soruyla onları zorlar: “Bir insan kuzeyde trafikte kurallara uymazken, neden güneye geçince uyuyor” diye sorgular. Irın kırına da “Kurulan sistem böyle olduğu için, ordaki sistemde uymak, burada da uymamak davranış ilkeleri nedeniyle gerçekleşiyor” diye de tamamlıyor.

Haberlerde dinliyorum: tabi birkaç kanalda yaygındır. Fransada genel grev devam ediyor. Katılım oldukça yüksek, Ahali resmen destek veriyor. Konu, emekli maaşlarındaki oynamalarla düşürtme ile zamanı yayma yasalaşması. Birden K. Kıbrıstaki Elektrik grevini düşündüm. Kendine ilerici diyen bazı insanlar dahi “neden elektriğimiz kesiliyor” sorusuyla, sendika eleştirisi yüksek sesle yapıldı. Halbuki Fransada daha fazla zorluğa rağmen insanlar destekliyordu.

Ben hem de ielrici sendikalarda oturan normal yurtaşlara Elektrik grevin nedenini sorduydum. Doğrusu insanlar onca açıklamalara karşın net nedenini söylemiyorlar duruşundaydılar. Hat ta, sırf elektriği kesilmenin öfkesiyle “özelleşsinler” diyenler de oldu. Bazı kırsal alan insanı ise “sendikalar paraya doymaz” eleştirisine sığındılar. Genel grevin neden yapıldığını bilmeden kendine göre kurguyla tavırlar konuldu. Makamcı çelişkisini dahi duymayan insanlar epey yoğundu…..

Dönüp de Fransa genel grevine bakında, sınıfsal mücadele gelişmişliği ile hakların kazanılma şekli gerçeği yüzüme sert rüzgar gibi vurdu. Fransada grev sonucu ne olur bilinmez. Ama K. Kıbrısta teslime hazır ve yandaşlama çıkarın hala prim yapıldığı koşullarda, hala gerçeklerle konuşmanın çok uzağında bulunmanın yeni kanıtıyla tekrardan karşılaştım.*****

Türkiyede ve K. KIbrısta kadın cinayetleri, sapıklığa varan cinsel tecavüzler oldukça artı. Bakarsanız, herkes şikayetci. Duygusal motifler ayuka çıkıyor. Ancak, kimse bunların seçenek olarak bu dereceye gelişini de sormuyor. Bireysel suçlama veya oda yandaşsa örtme çabalarla acayip bir sistem kurtarma duruşları travması da vardır. Direk katliyamın ve tacizin bedelini ödeyen kesimlerin örgütleri ise “seçimde kotalar peşindedir”! Oysa, Yetmişlerde işkal sonuçları olarak “fuhuşun, uyuşturucunun, defaktonun deyiştirilmesi” gibi sonuçlar hep vurgulandı. Şimdi, gelinen noktada oluşan yapılanışın özüne söz etme gerçeği oldukça tehlikeli. İkinci kavşak ise Siyasal İslamlaşma boyutudur. İnsanlara hep “dinden uzaklaşıldığı için kötülüklerin geldiği,yağmurun dahi bundan dolayı yağmadığı” anlatılıyordu. Medya ile tetikleme veya eğitimdeki öğreti deyişimi bunun da yapısal dönüşüydü. Siyasi İslam ile kadının daha bir ikincil köleleştirme açıklamalarına rağmen, bunlar sırf menfaat uğruna görmezden gelindi.

Son günlerdeki acayip sapıklıklar adeta normaleşen hale gelindi. Duygusal tepkiler bir yana bunun yapısal siyasalaşma sonucu olduğu nedense sorunsal öze dokunulmuyor.Cinseliğin idolojikleştirilip gericileştirme boyutu hiç adı konulmaz. Zaten ne buyruldu: “İslam bize deyil, biz islamın kurallarına uymalıyız”.*******

Bir de Türkiye Lipya anlaşma hikayesi vardır. Kimisi barışçıl cepeden kimisi de hamaset sofrasından olaya bakıyor. İkisinin kesiştiği alan bu hamlenin iyi olduğu noktasıdır. Defalarca Lipya gerçeğini yazmamıza veya Uluslararsı Deniz hukuku ilkelerini hatırlatmamıza rağmen, kimse bu gerçeklik resmine bakmak istemedi. Olayın siyasi merkezinde hukuki deyil siyasal yön olduğu, Osmanlı dönüşümle fırsat kolanması duruşuna tıs konulmadı. Öyle ki parçalı Lipyada ortak hükümet olmama, Lipyayaya silah anbargosu konulurken, Türkiyenin Müslüman kardeşlere silah gönderme atıfı, Temsilciler meclisinin ret etme durumalrı nedense hikayenin metninde yok. Üstelik, Türkiye adalar hukukuna karşı olduğu için Deniz hukuku anlaşmasını imzalamazken, nasıl olur da Kuzey Kıbrısla anlaşma yapıp üstelik yasadışı devleti normal halde sunuyor kuşkusu da hiç yok.

Belli ki sayısı hep tuhaf olan gelişmeler bize normal şekilde sunulurken, normal olup hukuklaşan durumlar da yok saydırtılıp, kendi yanlışlarına hukuki denilip yuturma kuralı daha çok işlemeye devam edecektir.Kolay deyil, yakında saray hesabı var. Kitleler de kolay olup çıkara yönelen ezberlere hazırdır. Buna son dönemde bir de yurtdışı Kıbrıslıların oy kulanma balonu uçuruldu. Nedeni düşünülmeden, yine kolaycıl romantizim hemen piyasada gazetecilerce dolaştırılıyor. “Avusturalyada yaşayan bir Kıbrıslı parlementoya girerse, güzel olmazmı” gibi cümleler uçuşuyor. Bir zamanlar aynisi Sibel hanım için söylendi. Meclis başkanı dahi yaptırıldı. Fakat, Kadın lafazanlığı lakırtılarla süslenirken, kadın cinayetlerinin artışı veya tesetür giyme gelişmesi nedense siyasi üzerinden yorumlanmadı. Kadın imgesiyle sistemin gericileşme yönü resmen örtüldü. Şimdi de Kıbrıs defakto bozulması ile ilerde etnik ayrımla oylama artınca koltukları kaybetme korkusu, yurtaşlık furyasını durdurma yerine, yurtdışı Kıbrıslıları kulanma yönelişini de siyasalaştırdı.

Bakmayın Romantik konuşmalara. Efendimle başlayıp parlementoda temsil lakırtılarına, işin özü başka. Bunu da yakında tamamlayacağım önemli bilgilerle buraya taşıyacam. Olay yurt dışı insanlar deyil, buradaki bazı koşulalrla korkmaya başlayan bazı işbirlikcilerin çare arayışlarıdır. Bir zamanlar, tehlikeleri söyleyen bizleri suçlayanlar, şimdilerde kendilerine dokunulurmu korkusuyla böylesi bir politik çıkış içindedirler. Etrafınızda böylesi kişileri kolayca bulursunuz.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin