Amerikanın temel kabul edilen tasarısı, bize epey açıklama getirmektedir. Parlementoların kabulendiği ve Trumpun da imzlamak zorunda kaldığı Bütce, önümüzdeki yıl ki öngörüler için önemli referanstır. Parlementolar oncaTrumpla çatışılan ortamda, ayarladıkları Bütce olayı ile Trumpun da imzalamak zorunda brarktılar. İnce diplomasi denilen nokta da bu. Kuzey ve Güney akım hatlarının içinde olan şirketlerin cezalandırılması ile Türkiyeye yönelik yaptırımlar, ayni kararın içinde. Paradoksal çarpıcılık taşıyan ise: Obama zamanında önerilen doğum izinlerinin uzatılmasına Cumhuriyetciler “Komonizim” suçlamasıyla engel olurlarken, şimdi hem parlamentolar hem de Trump bunu haklar olarak kabulendiler!
Konuyu doğru okuyup bilimsel yorumlamakla önemli sonuçlar elimizin altına geliyor: Amerikadaki kurumlar arası çelişkiler bir anlamda tıkanma getirecek Bütce noktasında diplomatik uyumlaştırma ile birleşti. İkinci temel nokta ise şimdiden önümüzdeki yıldaki önemli siyasal gelişmeleri de öngörme şansını veriyor. Bu iki noktayı Bütce üstünden yakalamak kolaydır. Uzlaşılmaz denilen veya karşıtlık olunan olgular, yan yana konularak, her iki tarafın da yok diyemeyeceği bir taslakla önümüzdeki yılın resmini şimdiden çizdiler. Tabi ki seçim yılı olması ve derinleşen çelişkilerle ABD devlet içi krizler içindeki koşullarda oluşan bu buluşma önemli sayılması gerekir. Oysa, ABD parlementolarında Trump azil için Senatoda yargılanacak, birçok başka karar da Trumpa rağmen hem de iki partinin alışılmamış birlikteliği ile karara bağlandı.
Amerika elbet sistemin hala süper gücü. Hegemonya alanında gerilese de yerini kimse dolduramıyor. Üstelik, ABD hala dünya krizlerinde son sözü söyleyecek güç olarak ayakta. Ancak, eskisi gibi birçok olayı yönetemiyor, krizlerden çıkış noktası üretememektedir. Bundandır ki ABD gelişmeleri bize hem Amerikayı hem de daha genel Emperyalist sistemin de gerçeğini yansıtması bakımınbdan dikate alınmalıdır.
Burada ince bir yanlışa el atmadan olmayacak: Eskiden en azından Devrimci Sosyalistler yanında demokratlar da Emperyalist sistemi doğru tanımlıyorlardı. Oysa, şimdi en gericisi dahi işine gelmeyince sırf probaganda algısı adına anti Amerikancılık eşitdir Anti Emperyalis kriterine indirgediler. Oysa, Emperyalizim Kapitaliizmin üst uluslararsılaşan sermaye yapısıdır. Salt ABD ile deyil, tüm işleyen sistemle kurumsalaşan kavramdır. Anti Emperyalizim içerip kapitalizmi savunma yanlşı kolayca düşülen hata oluyor. Siz ABD karşıtı olup Kapitalizmi savundukça, bu Anti Emperyalizim deyildir. Anti Emperyalist olmak, anti kapitalizimle özdeştir. Oysa Anti Amerikancılık sadece amerikaya karşı olmaktan öteye gidilemiyor. Üstelik, bu bazen gericilik eksenli Ortaçağ bakışına dek gelinmektedir.
Son dönemde, Amerikada alışılmamış olaylar yaşanıyor. Halk Dvvlet çelişkisinden çok devlet içi çelişkiler öne çıkıyor. Bu kurumsal hegemonya yanında zaman zaman politik farklılıklarla deyişik sermaye kesimli farklılaşmaların da aynasıdır. Son bütce olayı onca çelişkili ABD kurumlarında resmen uzlaşı diplomasinin belgesidir. Bize yine de gelecek Amerikan stratejisinin de mesajını vermektedir. Burada iyi günler dyeil kriz ve anbargolu tehtitlerle dolu politika ile seçimler hesaplı hamle sözlerini bolca duyacağız. Tam da bu gerçeklikte, hala burada ABD nin adaya barış getirme beklentielrini söyleyeceklerle elbet söyleyecek sözümüz de kalmadı. Kendi içinde dahi krizlerle boğuşan ABD hegemonyasını da yeniden kabulenme genel konumu da vardır. Bütce çelişkileri bize bu mesajı veriyor. Parlemento, kendi taleplerini sıralarken, Trumpun da önem verdiği konuları damıtıp, adeta ilerde çok konuşulacak ve uygulandıkça başta Amerikada çelişkiler yaratmaya aday tasarı şimdilik onaylandı. Bu gerçeklikleri doğru okuyup yerinde yorumlarla anlamak önemlidir.********
Gelelim Libya çöllerine: Öylesi kulanım probaganda lafları kulanılıyor ki demeyin gitsin. Buna K. Kıbrıs “politikacıları” eklenince, bu daha da ironikleşir. Sanki “tatlı dil” kulanarak olanların gerçek anlatıldığı anlayışı esirliği görülüyor. Fırtınalar yaratan denizlerde “tatlı su balıkları” beklentileri diplomaside kulanılıyor. Kimisi “bozulan oyun” derken, devamında da “uluslar arası haklarımızı savunuyoruz” da eklenmektedir. Oysa, her zaman görüuyoruz, dün AKP bugün Daha bir gerici, daha geçmişte CHP ve Kemalist lafazanlık yapanlar, çağrıldıkalrında apartopar giderken, ekonomiyi pakete yükleyip beklentiler sağlarken, “haklarımız” derken ve eşitlik haykırırken, nedense Türkiye gerçeğini hep öteliyorlar.
Libya hem de dış güçelrin de tırmandırmasıyla yeni bir döneme hızla gidiyor. Burada ve Türkiyede de hamaset ufku yine açıldı. Şimdiden Türkiyede devletci fark etmez Kemalist veya Dinciler hemen “Libya vatan toprağı” cümlelerini kulanmaya başladılar. Kemalist ile gericilik bu kavramla Libyanın eski toprakları olma hastalığına yeniden döndüler. Önceden yazdığım gibi Atatürk devrimleri ve Kurtuluş savaşına rağmen, kısa zaman içinde ayni kafa yapısıyla yeniden Osmanlı ve İtihatcılık devlet refleksi haline geldi. Bunu zaten görmek isteyen Kıbrısta görürdü.
Neyse konumuz Libya, Öylesi probaganda yapılıp askeri müdahale normaleştiriliyor ki kimse şu basit iki soruyu hala direk sormuyor: Türkiye ile Libyanın hangi ortak deniz sahileri vardır? Türkiye hangi Libya kesimiyle anlaşma yaptı? Basit bu sorular sorulsa ve yanıtlarıyla ele alınsa, bugün ki koşullar oluşmazdı. Aradaki Girit ve Kıbrıs adasını saymadan, Mısır gerçeğini yokmuş kabulenen anlaşma oluşu daha da eksiklik yanlışı da vardır. Türkiye anlaşma yaptığı kesim Libyanın batısında ve az deniz sahili vardır. Libyanın önemli deniz sahili Temsilciler Meclisi yapısının ve hafterin başında olduğu ululsal ordunun kontrolunda. Buda gözden kaçırılıyor. Hafter kuvetleri şimdiden B.M. bildiride bulunup olayı tanımadığını ilan ederken, Yunanistan başta Girit sahilerini işaret ederek, bu anlaşmanın içine nasıl alınır sorusunu yöneltiyor.
Nedense, en başta buradaki “tatlı dilli politikacılar” başta olmak üzere hala Türkiyenin Uluslararsı deniz hukuku belgesini kabulenmediğini, adaların kıta sahanlıklarını yok saydığını, Kıbrısın deniz sahili dışında brakılması için 2003 Yılında Mısıra anlaşma teklif yaptığını akılarına birtürlü getirmiyorlar. Buda, Libya konusunun daha baştan cihalet ve fırsatcılıkla birlikte koltukta kalma sevdasının ateşine teslim olmayı getiriyor.
Tekrar belirtelim: Türkiyedeki yönetim, Erdoğan daha AKP partisini kurdurturken “dileyen Merdan Yanardağın ve bazı eski AKP gazetecinin yazılarına da bakar” bunun Ortadoğu projeli siyasi İslam olduğu hep siliniyor. Yine CİA ve eski ABD Elçilerinin Türkiyede başkanlık rejimiyle daha kolay çalışacaklarına dayir raporları da 2006 belgelerinde vardır. Vikiliyeks belgelerine dileyen bakar.
Türkiye bu yapılanışla yol alırken, ıraktaki başbakan eski yardımıcısını Türkiyede korurken, Suriye müdahalesi, Mısırdaki Musri desteklemesi ve şimdi Libyada Müslüman Kardeşler yapısına yardım edip asker gönderme planları hepsi siyasal politikanın birer ürünüdür. Zaten, Suriye döneminde Libyadan Suriyeye ve şimdi Suriyeden Libyadaki Müslüman Kardeşli Traplus kesimine cihatcı taşınması da bolca yayınlanıp yalanlanmadı.
Türkiye yönetimi elbet hem iç hem de dış politikada kendi siyasal yapılanmasını yapmak istemesi normaldır. Kendince dünya bakışını gerçekleştirmek amaçlıdır. Bunun doğruluğu veya yanlışlığı da sizin duruşunuza göre de deyişir. Şimdi, yukarda özetlediklerimiz ışığında, işte “ulusararsı hukuk, Deniz anlaşma belgeleri, Libyanın çıkarı” gibi laflar veya daha geneleşen “Denizde fırsat kulanmak, kritik müdahale ile oyun bozmak” cümleleri siyasal gerçekliğin probagandayla sunjulup kitlesel destek bulma gereksinimidir. Unutmayın; Erdoğana ödül veren, Kıbrıs müdahalesinde Türkiyeye direk destek veren Kadafiyi katletme uygulanmasında en başta ödül verdiği Erdoğan rol aldı. Şimdi de Libyanın Müslüman şeryatcılıkla yönetilme kesimiyle uzlaşıyor. Onlar da destek alma adına bu işe giriyorlar. Katar Türkiye eksenli ve Libyadaki Traplus İHVAN kesimi bir siyasal eksendir. Buna önemli ek olarak, iç politikadaki kriz gerçeğinin de örtülmesi veya ertelenmesi adına da dış politikada bu uygulamalar önemlidir.
Libya, kadafinin devrilmesiyle darmadağın oldu. Birçok yapı ortaya çıktı. İngiliz oyunlu Traplus geçici hükümeti B.M. tarafından yasal kabulendi. Devamını da kimse konuşmuyor. Libyada yapılan seçimler, oluşan meclisin neden Traplus deyil de Doğuda görev yaptığı sorusu yok. Yine, Libya Traplus yapısı neden onlar da ilgili anlaşmayı seçimle şöyle veya böyle seçilen meclisgten deyil de “bakanlar kuruluyla” kabulendiler?
Gördüğünüz gibi, Libyaya daldıkça ve verilen her demecin kelimesine dokundukça altından başka kirli ve karışık sorular çıkıyor. Şimdi Libyanın iki yapısı deyişik güçler tarafından destekleniyor. Ülkenin çoğu Hafterin kontrolunda. Başka şimdilik konuşulmayan güçler de var. Suriyeden birçok cihatcının Libyaya taşınıp Traplusdaki rejimin korunması isteniyor. Zaman zaman IŞİD hareketleri de duyuluyor. Hani derler ya: Emperyalist genel ezberi her ülke kendi lehine seslendirip yanlışı örtmeye çalışıyor ya: “Biz buraya özgürlük getiriyoruz veya getirdik”! işte Libya örneği de bu. Üstelik onların önemli Petrolu da olunca, adı İslamcılık da eklenince, her kesimin taraftarıyla ülke yerlebir edilmeye devam edilmektedir.