YKP Genel Sekreteri Murat Kanatlı, son dönemdeki ‘işgal’ kelimesi ile ilgili başlatılan tartışmaları değerlendirdi, KTÖS’e destek belirtti, açıklama şöyle:
Gündemi de değiştirmek için bazı çevreler işgal kelimesi üzerinden bir tartışma başlatmışlardır. Bu tartışma yeni değildir ve anlamlı bir de zemini de mevcut değildir.
Düşünce ve ifade özgürlüğü hakkı hem anayasada hem de usulünde onaylanarak iç hukukun parçası haline getirilen birçok uluslararası belge ve antlaşmada yer bulur, bu nedenle ‘yasal değişiklik yapacağız’ dedikleri konunun Anayasa Mahkemesinde hiç uzatılmadan, ilk oturumdan iptal edilecek olacağını aklı başında her birey bilmektedir, YKP olarak, kimseyi böyle boş tehditlerle korkutamayacağınız altını çizeriz. Zaten düşünce ve ifade özgürlüğü konusu AİHS içinde de yer almaktadır, bu nedenle yapılacak değişikliğin iç hukuk içinde çözümlenememesi halinde konunun AİHM’e kadar yolu da mevcuttur… Bunun yanında KKTC’ye sahip çıktığını iddia edip, anayasasına sahip çıkmayan millicilerin hallerini de gülümseyerek izlemekteyiz, sorumuz şu anayasasına sahip çıkmadığınız KKTC’nin neyine sahip çıkmaktasınız?
Yeniden başlayan işgal, garantörlük hakkı gibi konularda onlarca kitap, makale, hatta bilimsel tez yazıldı, buna rağmen konunun hala kahvehane sohbeti tadında devam etmesi de siyasal düzeyimizi göstermektedir. Utanmadan Türkiye’nin garantörlüğünün KKTC’yi kapsadığını iddia edecek kadar ileri gidenler var, cahilliğin de bir limiti olduğunu düşündüğümüz koşullarda, böylesi açıklamalarla hem cahil hem de kendini beğenmiş siyasetçi olmanın ne kadar tehlikeli olduğunu hatırlamaktayız…
Kıbrıs Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti BM üyesidir, bu nedenle BM Antlaşmasına taraftır. BM kurucu antlaşmasının 53. Maddesi içindeki “Güvenlik Konseyi’nin izni olmaksızın bölgesel anlaşmalar uyarınca ya da bölgesel kuruluşlar tarafından hiçbir zorlama eylemine girişilmeyecektir” cümlesinin ne anlama geldiğini bilen var mı? Türkiye’nin 1974’teki askeri müdahalesi haklı veya haksız olmasından bağımsız Güvenlik Konseyi izni olmaksızın yapılmış bir işgaldir. ABD, son Irak müdahalesi konusunda Güvenlik Konseyi kararı çıkarmaya çalıştı, mümkün olmayınca tek taraflı askeri müdahale edip, ‘bu işgalimiz haklıdır’ gibi argümanlarla kendi savunmaya girişti… İşgal konusu bir durumu anlatır, tek başına haklı veya haksız bir durumu ifade etmez. Konun ayrıca böylesi de bir yönü mevcuttur.
YKP, daha önce konuyu net şekilde tanımlamıştır, Türkiye Kıbrıs’ta bir işgalcidir ama tek konu bu değildir. 1974 yılında Cenevre Konvansiyonun birçok maddelerini ihlal ederek savaş suçu da işlemiş, işgal edilen bölgedeki sivil nüfusu koruması gerekirken, kitlesel göçe sebep olmuş, boşaltılan bölgeye nüfus taşıyarak demografik yapıyı değiştirmiştir. Bu Cenevre Konvansiyonunda açık şekilde savaş suçu olarak tanımlanmıştır. Bu gerçekleri çıkaracağız yasalarla, polisiye önlemlerle ya da ‘hassas yurttaş’ kılığındaki paramiliter unsurların fiziki ve psikolojik şiddeti ile değiştiremezsiniz, YKP olarak susmayacağız, direneceğiz, direnenlerle beraber olacağız…
Bu çerçevede YKP, bir süredir paramiliter unsurların çeşitli şekilde şiddetine maruz kalan KTÖS ile dayanışmasını ortaya koyar.
YKP, pankartlarındaki sözünü yeniden hatırlatır, isyanımız işgale, susmayacağız…