Bir yanda Suriye satrancı. Genelde duranlaşan ekonomide kriz dalgalarının beklenmesi, birçok ülkede toplumsal patlamalarla kaynayan bir dünyada yaşıyoruz. Başımızı çevrisek, savaşlardan ayaklanmalara varan olaylara raslamak kesindir. Doğu komşularımız Suriyede dünya satrancının savaş oyunu oynanırken, Lübnandan ıraka ayaklanmalar kitlesel olarak sürmektedir. Benzeri, günye komşumuz Mısırda da geçerli. Türkiyede ise hem iç politik otoriterlik hem dış politikada savaşa katılan ve giderek dünyada deyişken politik kısgaca giren devlet haline geldi. Bu çevresel resim dahi her an yeni hem de deyişken hamlelerle başka yönlere de kayan paradoksalaşan koşullara da sahiptir. Saatlık makalelerle dahi yetiştirilemeyecek önemli gelişmelere tanık olmaktayız. Bunlar, böylesi coğrafya arasına sıkışan ve dalgalarla bir oyana bir buyana savrulan Kıbrıstan izlemek zorunda kalırken, ayni travma ile buradaki insanların da duyarsız gerçekliği ile de ürpererek karşılaşıyorum.
Ortadoğu konusunda sık sık yazıyorum. Özellikle de Suriye ekseniyle alakalı gelişmeler.Ayni şekilde Ratyo ve internet televizyonunda da anlatmakla uğaşmaktayım. Dönüp de baktığımda ise özellikle kendine sol denilen kesimin de nedenli alakasızlaşıp silikleşme noktasına da ulaşıyorum! Ama, gerçekler durmuyor: ilgi olmasa da tıpkı sorun yokmuş gibi yaşanıorsa gibi gerçekler yine yaşama katılarak fırtınalaşıyor. Bu özellikle son dönemde iyice iflas eden Kapitalist Neoliebralizmin tüm alanları sonucu bir yanda faşizim yükselirken, öte tarafta kitlesel deyişik isyanlarda yeniden sokaklarda yükseliyor.
Mısır, Ekvator, ırak ve Lübnan ayaklanmaları üzerine bu bölümlerde Kıbrıs eksenli anlatılarla konulara deyindim. Bazı çok bilmiş “Sosyalist” tüketim pazarlayıcı şahıslar da “bunlardan bize ne” diyecek kadar da pişkinleşme eleştirileri de aldım. Hat ta, okumadıklarını ve önemsiz olmanın tutumalrıyla da bol bol karşılaşılaşıyorum. Nede Olsa sosyalist bakış sistemle bütünleşip çıkarlaşma veya bol seyahat tatileriyle dolaşıp tatileşme tavırlarla tatminliklere dek gelinen acı sonuç haline sokuldu.
İsyanlardan veya sokak eylemlerinden söz etmekteyim: Bazılarını kısaca da olsa yazdım. Hep şu noktaya da dikat ediyorum: Kıbrısın konumunu da düşünerek, dış müdahalelere açıkla dizayinleşme politik esruman üzerinden de hareket ediyorum. Bize yakın bazı ülkelerin de gelişmelerini bu nedenle yazıyorum. Gerçi, Kıbrıs kıyası hep gelişmiş kapitalist ülkelerle yapılıp kolay bir aldatmaca resmi de çiziliyorsa da yine adanın gerçekliği ortada. Bunları da düşünrek, Eylül ayından beri kitlesel olaylarla çalkalanan Haiti yi de bu makaleme sığdırtmayı düşündüm. Bazı noktalar dikatlice okunursa, mutlaka Kıbrısın da bazı olgularını bulacaksınız.******
Kapitalist sistemin Neoliebral süreci artık miyadını doldurdu. Krizlerden çıkamıyor. Fakat, ayni başka acıtan gerçeklik de bu kriz koşularında alternatif deyişken politik örgütlenme de yetersiz veya çok cılız olma öteki yüz bulunmaktadır. Bundandır ki zaman zaman yükselen sosyal muhalefet eylimi, bazen sönükleşip faşizme doğru evrilirken, bazen de aşmalzlar otoriter liderli faşist iktidarları da devet etmektedir.
Son dönemde Endonezyadan başlayan, Mısır, ırak Lübnanla Ortadoğulaşan ve Latin Amerikada Şiliden Ekvatora ordan da Hondoras la Haiti ye ulaşan ayaklanma şeklinde protestolar yaygınlaştı. Dünya Honkonk iolaylarına yer verirken, burada ölen dahi yokken, onlarca hat ta ırakta yüzlerce insan ölümlü protestoları pek fazla duymuyoruz. Hele Hondoras ve Haiti ayaklanmalarını hemen hemen hiç duyma şansımız olmuyor. Bunları da düşünerek, gözlerimi yumup Haiti ye dek ulaştık.***
Eylül ayından beri Haiti de de isyan şeklinde sokaklar insanlarla doldu. Ölenler oldu. ABD ve bazı Latin Amerika ülkeleri yine müdahale tehtitlerini savuruyorlar. Petrol fiaytları ve yolsuzluk ekseninde patlayan Haiti , aslında dış müdahale ile Neoliebralizmin kısgacında ne hallere gelineceğinin ilginç örneğidir.
Haiti , Karayipler adası olmaktadır. Aslında Dominikle birlikte ayni kara parçasını kulanıyorlar. İlk Amerika kıtasındaki siyahi insanların kurduğu bağımsız devletdir. Karayiplerde işkalcileri kovup orada bağımsızlık ilan ettiler. Haiti yine de hiç rahat görmedi. Son yakın tarihi hep dış müdahale askeri darbe ve ayaklanmalarla geçildi. Ülke öylesine yağmalanıp doğaya teslim edildi ki, hem yoksuluk, hem otoriter hem dış müdahale hem de isyanlarla dolu bir yakın tarihi yaşandı.
Birkaç defa ABD direk askeri müdahale yaptı. B.M. kararıyla da uluslararsı müdahaleler oldu. Bazen de iktidarları dıştan sağladıkalrı paralı askerlerle yönetimleri deyiştirildi. Böylesi dış müdahalelerle örülen Haiti gerçeği vardır. Klintonun müdahalesi, Aristiyi paralı askerlerle kuşatıp başka ülkeye sürgünleştirme olayları birer senelik olay gibi yaşandı….
Doksanlardan beri yazı sürekli yazarken, Haiti konusunu zaman zaman Yeni Çağ ile ortam gazetelerinde yazdım. ABD müdahaleli veya askeri darbe geriletilmesi makalelerim arşivlerde vardır. Haiti deki yıkımlı doğa olayları da sık sık yaşandı. Fakat, günümüz olayına girmeden tarihi Aristi konusuna yeniden anımsatmak gerekir.
Haiti de ikibinlerde Cunta devrildikten sonra Aristi yapılan seçimi kazanır. Hem de direk ABD müdahalesine karşın. Amerika pazarlığa girer. Haiti başkanına ülkede İMF reçetelerini uygularsa, ona dokunmayacaklarını söyerler. Aristi 3 alan dışında bunu kabulenir: “Su, ulaşım ve enerji” yapılarının kamusal olarak kalınmasını savunur. Bunun üzerine diktatör ülkelerden getirilen paralı askerlerle Haiti ye iç savaş ihraç edilir. Anbargo ile paralarla belirli kesimi satın alarak Aristi sıkıştırılır. Sonuçta doğa olaylarının da yıkımı eklenince, direnemeyen aristi yenilgiyi kabulenir. İstifa eder. Ona Afrika ülkelerinden birine gitme şansı verilir. Böylelikle Haiti özelleştirmelerle birlikte resmen kamusal son özlerini de ABD şirketelrine devreder.****
Böylesi koşullara sokulan Haiti , yine de son dönemde Venezuela ile yaptığı anlaşmalarla ucuz petrol alarak yeniden ayakta durmaya çalıştı. Fakat, ABD Venezuela baskısı sonrası bu petrol anlaşması da bozulur. Venezuelanın petrol üretememesi ülkeyi yeniden ABD eksenine yönelti. ABD Petrolu ise Venezuela Petrolundan oldukça pahalıydı. ABD kredi vermek ve petrol satmak için Haiti yi süspansyonları kaldırması kuralını koydu. Buda, Eylül ayından beri Haiti lileri yeniden sokağa çıkardı. Ülke nifusu 11 milyon cıvarındayken, sokağa çıkan insan sayısının yaklaşık 5 milyon olması da olayın nedenli sertleştiğinin kanıtıdır.
Halk yolsuzluklara ve hayat pahalılıklarına karşı eylem yapıyor. Ülkenin ekonomisi yıkılırken, yolsuzluk ve çaresizlikler ülkenin isyanlarının şidetini de artırdı. Hep dış müdahalelerle ülkenin yol bulması engelenirken, beraberinde gelen doğa yıkımı da ülke insanını çaresiz hale sokuyor. Hele de yardım adıyla giden B.M. yetkililerinin cinsel sgandalara karışması da işin cabası.
Haiti hep isyanlarla kaynadı. Çaaresizlik hep sonuçta karşılarına geldi. Latin Amerikadaki penbe Sol dalgayla ve Venezuelanın ucuz petrol hamleleri ülkeyi biraz rahatlatsa da gerileyen bu dalga sonucu Haiti yi yeniden ABD girdabına soktu. Üstelik, Aristi sonrası uygulanan neoliberal politikalarla da ülkedeki tüm zenginlikler ve kamu alanları da yok edildi. Eylül isyanları bu nedenle oldukça sert geçti. Dibindeki Hondoras eylemleri veya alta Arjantinde kazanılan sol seçim veya Ekvator Şili protestoları Latin Amerikanın damarlarındaki isyanın yeni yol arayışının ortak isyanıdır. Nitekim, birçok Asya ülkesine ters oranda Latin Amerika isyanları sol içerikleri de olmaktadır. Bunalrın siyasal seçenek hale gelme olasılığı ise devamlılıktaki önemini belirleyecektir.
Haiti küçük bir Karayip adası. ABD eksenli müdahaleler veya işbirlikci yönetimlerle de hep çare olarak hamleleşti. Fakat, ülke brakın ileri gitmeği, eldekielri de kaybeti. Son gelişmeler bize genel Neoliebral çöküşün kitlesel proteso alanlarından birisini gösterdi. Anımsarsanız, 2008 Krizi sonrası Avrupada da Yunanistandan ispanyaya protesto hareketleri gelişti. Bunalr dönüşüm siyasal sonuçlara ulaşamadığı için hareketler ya yok oldu veya sistemle buluşup normal uydu haline geldi. Hep, siyasal seçeneksizlik bu tür hareketleri etkisiz kılıyor. Bakalım, Latin Amerika esintielri ikibinlerdeki gibi yeni bir dalga yaratacak mı? Üstelik, ikibin derslerle salt piyasaya sosyal damıtma deyil de deyişim eksenine gelecek mi? Bu sorular, hareketlerin de yarınını belirleyecektir.