yaklaşımlarÖzkan YıkıcıOperada iki Ali buluşması – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Operada iki Ali buluşması – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Perşenbe gecesi, 19 Eylül 2019 yılında Mağusa Kültür merkezinde iki Alinin ortaklaşan Opera eserini izledik. Ali Hocanın yaratısıyla ve bunu eserin hem sahne hem de ezgilerle ortaklaşan öteki Ali Arap destanıyla simgeleyerek, kitlelere sundu. Doğrusu, K. Kıbrısta böylesi Opera ile seyirci bütünleşmesi oldukça sanatsal tarihi gün olarak yaşatıldı. Seksenlerdden Doksan başlarına birlikte Kıbrıs müziği üzerinde ortak çalışıp, Akordeon çaldığım Ali Hocanın bu eserini dinlerken, kısacası, sanatsal banyo yapmış gibi rahatladım. Arap Ali destanı, öykü gibi olup sonra Türküleriyle halk diline düşerken, şimdi de öteki usta Ali Hocayla opera haline gelip, alışılmamış şekliyle Kıbrıs sanat tarihine Opera olarak da kaydedildi….

Önce, önemli bir gezi ve sonra sağlık nedeniyle Yurtdışılarda gidip geldikten sonra, tam da yeniden Adaya başlayacak gibi olurken, Lefkoşa yıolundan çıkıp da Mağusa kentine gidip Kıbrısta hem de yerel ile evrensel bütünleme ürünüyle Opera dinlemeye yöneldim. Bir  anlamda, yorgunluğun tüm yükünü

Sanatla yıkanarak sonlandırdım. Konuyu fazla deşmeden, hemen yaşadığım seyirle daha doğrusu dinleyerek Opera saatlarına kendimi verecem.

Tekrar edeyim: ben görsel olarak fiziki koşulum nedeniyle direk yorum yapamıyacak konumdayım. Bu eksikliğimi bilerek, aşağdaki gözlem yaşanlışlığı okuyun…

Perşenbe ikindisi, Lefkoşa sokaklarından çıkıp, Mağusaya ulaştık. Mağusa nemi doğrusu etkisini hemen hisetiriyordu. Ufak yemek sonrası, Operanın olacağı salona ulaştık. Beklenmeyen şekilde oldukça kalabalıktı. Derken, Sahnedeki Müzik senfonik sinyal ile Opera başladı. Sinyal ile Ali Hoca sahneye gelip, yönetmeye başladı. Aliyi tanıyan birisi olarak, hem konuyu bilen ve zamanında araştırma birikimimle, beklentim adeta sahnede yaşanıyordu. Klasik evrensel müzik ile yerel tınıların kaynaşıp Senfoni orkesrasıyla, mükemel ortaklaşan dünyaya girmeğe başladık. Hem Klasik eksen, hem de yerel tınılar, saydamlaşıp,orkesrasyon mükemel ezgi olarak yayılıyordu. Opera ses diksyonuyla da sözlü anlatımlı müzikal bir anda zengin eser olarak sahneyi dolduruyordu. Bir anlamda, salondakiler farkında olmadan, “arisdokrat veya batılı” diye öğretilip algılatılınan operanın, aslında besteleyen ile yorumlayanların yaratıcılığı ile Kıbrıslılıkla dünyalıkta nasıl normal hale gelişinin seyrini yaşıyorlardı…

Arap Ali Destanı, okunan kitap veya söylenen bir şarkı gibi değil de Opera motifleriyle adeta senfoni yağmurunda, opera söylemle sahnede geçmiş öyküyü günümüze moderin müzikle yaşatıyordu. Öyle yaşatıyordu ki Çeşitli müzikleri sevenler senfoni ile doyarken, Lüks algılı Operanın birden şarkılarıyla normal halde dinleme tadında bulunuyorlardı. İşte, Ali Hocanın da başarısı burada gerçekleşiyor.

Bir Klasik ezgi dinlerken, sahneye uygun ansızın Sarhoş Zeybek ezgisini, senfonik çok sesle kulaklarınızda yankılamaktadır. Fisdikya, Dolama, Sarhoş gibi ezgiler düyün sahnesinde orkesra ile birlikte klasik motifte ama Kıbrıs tınısındaki saydamlaşma ezgisi olarak duyuyordunuz. Düyün sahnesinde de Operacılar sahnede oynuyordu. Yine, Arabiye ezgisi ile başka benzer tınıyla da yine Arap Ali davranışlarına tanık oluyordunuz. Zengin sahne bütünseliğini, oyun, balerin ve şarkıyla senfonik müzikte yaşamay başlıyordunuz.

Zaman zaman, müzik akışkanlığında, şu esruman da eklense iyi olur düşüncem, hemen akabinde ezgide gerçekleşme koşulu da oluyordu. Özelikle Sarhoş Zeybek benzeri ezgide, Keman sonrası, sonuçta Obua  ile eklenme düşüncem, senfonik akışta gerçekleşiyordu. Adeta hem Senfoni, hem tiyatro ve hem de çok sesli motifli ezgisel sözlü birliktelikler yaşanıyordu. Arap Ali destanı artık Opera sanatıyla yeni bir sayfa daha tamamlatıldı.

Kimine göre basit gelecek olay ile mükemel bir sanatın etkisi sonucunun kanıtlatılma sahnesini yaşadık. Olayın basit gibi akışı, mükemel estetik yoğrulma ile mükemeleşen Opera sıçramasını da yaptı. Sonuçta, ayakta hayranlıkla alkışlanan eser sonlanmasıyla da karşılığını buldu. Hani algılsal “Burada Opera tutmaz” basit  saplantının da yıkılma olayı olma gerçeği de yaşatıldı. ******

Opera öncesi ile sonrasında bazı gözlemler elbet yaptım. Mutlaka biraz da rahatlatılan olgu, klasik politik şovun yapılmamasıydı. İzleyeci politikacılar TC yetkilileri de vardı. Başlarken ki sıkıntım, fırsatı kulanıp bunların panayır konuşması yapmaları oldu. Bereket, bu gerçekleşmedi. Fakat, başka gerçeklik ise kaçınılmazdı. Mustafa bey, Kutret  Hazretleri ve Yıldızlardan salona inen Tufan bey saray hesaplı kulanımı resmen orada oynamaya çalışılar. Nazım beyi de orda görünce, hemen aklıma şu geldi: Tıpkı yaşarın oynuna yaptığı gibi bunu makamın komitesine getirse, geçen bazı sözler nedeniyle yasaklaması da kesindi. Böylesi, sanatsal  dram da aklıma gelmeden edemedi.

Bu koşullarla, Operadan çıkıp, ağır ağır Lefkoşaya yönlendik. Elbet etkilenip konuşanlar da etrafta mevcuttu. Bunlar Perşenbenin Mağusa gecesinde Arap Ali katliyamından değil, öteki Ali Hocanın estetik yorumlama ile kendi yaratısı olan Operanın  sonucudur. Dostum Ali Hocaya teprik etme dışında da elimden gelen başka konu da yok. Hoca, Klasik müzik eğitimi ile Kıbrıs müzik araştırma icracısı olarak, ilgili birikimin eserini sahneye koydu. Nice başarılar. Tabi ki eseri oynayan veya esrumanıyla yorumlayanların da katgısını eklemeden eksik brakmış olacağız. Onlar da sanatsal çalışmanın ürününü sahnede gösterdiler. Başarı her zaman ortaklaşma ile gerçekleşir.

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin