Dimitris Hristofyas artık aramızda değil. Ama güçlü bir kişilik olarak, aklımızda, kalbimizde ve hatıralarımızda hep olacak.
Annan planındaki tavrı eleştirilse de, o konuda da pek haksız sayılmıyordu. Aşağıda bunu izah edeceğim.
Kendisi ile iki kez görüşme fırsatım oldu. İlki görevde iken esnafı temsilen. kendisini saraya ziyarete gitmiştik.
Hristofyas kapıların önemini kavramış nadir siyasetçilerdendi
Kendisine Derinya kapısından bahsetmiştim ve bana ”İlk kez bir Kıbrıslı Türk Derinya kapısından bahsediyor, bunu duymak güzel” demişti. Sonra da yardımcısını çağırarak bize önümüze bir harita açarak toplamda acilen açılmasını istedikleri 8 kapıyı göstermişti ve Derinya öncelikleri arasında duruyordu. Hristofyas’ın bu kapıya sıcak baktığını görmek beni mutlu etmişti. Bizden kamuoyunu canlı tutmamızı kendilerinin hazır olduğunu ifade etmişti.
Fakat kuzeydeki yönetimde bir sorun vardı: Bu konuyu kime götürsek yetkililer pek sıcak bakmıyor, önerimiz hep çöpe atılıyorduı. Bunu KTEZO’da başkan yardımcılığı yaptığım dönemde de Oda’nın gündemine defalarca getirmeme rağmen Oda Başkanı Hürrem Sultanı aşamıyor ve her defasında önerim çöpe atılıyordu. ”Esnaf ve kamuoyu hazır değil şimdi olmaz vs” gibi gerekçeler öne sürülüyordu. Yetkili makamlar ise bu konuyu duymak bile istemiyordu.
Bir seçim kampanyasında esnafla birlikte bu konuyu Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın gündemine getirdiğimizde basının önünde hepimizi azarlamış ”Biz bütün meseleyi çözmeye çalışıyoruz, siz bir kapı diye tutturdunuz” diye yanıt verip bulunduğumuz yeri öfkeyle terketmişti.
Uzunca bir süre Mağusa esnafı olarak hangi kapıyı çaldıysak bu konuda yanıt alamadık.
”Mehmet Ali Talat bizim için artık yoldaş değil, sadece bir arkadaş”
Bu talebimizi gören Mustafa Akıncı ise seçim kampanyasına bu konuyu dahil etmiş, taraf olmuş ve açılması için ne gerekiyorsa yapacağı konusunda kamuoyuna tahahütte de bulunarak bilindiği üzere seçimi de kazanmıştı. ”Kapı açılıyor” manşetleri gazetelerde yer aldıysa da, kapının açılışı onun görevde olduğu sürede 3.5 yıl sonra ancak mümkün olacaktı. Toplamda ise kapı mücadelesi tam 14 yıl sürmüştü.
Dimitris Hristofyas’la ikinci görüşmem bir sendikanın onun onuruna düzenlediği bir restorantta olacaktı. Özellikle CTP’li yetkililerin yer aldığı toplantıda söz almış ve ona kapı konusunu açmış, kapıların tarihçesini, önemini anlatmış ve yardımını istemiştim.
Kendisine içişleri Bakanı Asım Akansoy’un o günkü açıklamasını aktardım. ”Kapının 8 aydan önce açılamayacağını, bunun için de 2 milyon Euro’luk bir katkıya ihtiyyaç duyulduğunu, bu para bulunmadığı takdirde açılamayacağını’’ söylüyordu. Yani o günlerde aylar içinde çözümden bahsediliyor, Mayıs’ta referandum konuşuluyordu. “Evet güya çözüm olacak ama kapılar neticede Ağustos’ta bile açılmamış olacak’’ dediğimde Dimitris Hristofyas ve salon kahkahayı patlattı. Yani kapılar 2 milyon euro için açılamıyordu. Konuyu Ferdi Sabit Soyer’in o gün gazetelere yaptığı açıklamaya getirdim. Eski Başbakan Ferdi Sabit Soyer TC’den son 20 yılda 10 milyar Euro para borçlandıklarını söylüyordu ve kendisi de o an salonda bulunuyordu. Bir ülke düşünün ki 10 milyar Euro borç alıyor kullanıyor ama barışın kilidini açacak 2 mlyon euro’yu bulamıyor! “Barışın kapısı kahramanını beklemeye devam ediyor’’ dediğimde Şener Hoca sözlerimi ”Bravo Yılmaz” söylemiyle alkışlarla kesti. Sonrasında devam edip bu durumdan bir ülke vatandaşı olarak utandığımı ifade ettim…
Hristofyas beni dinlediktenn sonra şöyle bir yanıt verdi ”Sen utanma genç arkadaşım, bizi bu duruma düşürenler utansın” deyip CTP tayfasını herkesin önünde sözlü olarak dövmeye başladı. Mehmet Ali Talat için de atıfta bulunarak bu sözleri nedense Türkçe söyledi, isteyen Şener Hoca’ya sorabilir: ”Mehmet Ali Talat bizim için artık yoldaş değil, sadece bir arkadaş” dedi.. Sözlerinden kırgınlığı anlaşılıyordu.. Hristofyas Pazartesi AP’de AKEL’in sahip olduğu iki vekille bizzat görüşüp talimat vereceğini, bu paranın gelmesi için ne gerekiyorsa yapılmasını isteyeceğini söyledi sözünde de durdu.
Hristofyas kapıların önemini kavrayan nadir siyasetçilerden biriydi.
AB’den söz konusu para çok kısa sürede geldi…
Yalnız paranın gelmesi sorunları çözmedi. CTP – UBP hükümeti AB’ye kapının açılacağına dair taahhütname vermeyi reddetti, üstüne yol boyunca duvar çekileceğini söyleyip yeni paralar da istedi. Bu durumda AB parayı serbest bırakmadığı gibi duvar için para vermeyi de reddetti. Yıllar sonra Mağusa esnafı kepenk kapatıp Mağusa sur girişindeki köprüyü kapatıp eylem yapınca o dönem UBP – DP hükümeti de adım atıp kapının açılacağı konusunda taahhütname verince para serbest bırakıldı ve kapı Akıncı seçildikten sonra tam 3 buçuk yıl sonra açılabildi.
Dimitris Hristofyas Annan planına OHİ denmesi konusunda da haklı çıkmıştı
Dimitris Hristofyas Annan planına OHİ denmesiyle de hatırlanıyor. Özellikle kuzeyde eleştirilere uğramasının ana sebebi de buydu. Ama o konuda da haklıydı. Annan planında Türk tarafı samimi değildi. Bir defa plan Rumlara mülkiyet hakkını tam olarak vermiyordu…
ikincisi planın uygulanacağı konusunda çok ciddi şüpheleri vardı Rum tarafının. Mesela Mehmet Ali Talat milliyetçi histeriyi bastırmak için “Beğenmediğimiz şeyler olursa Planın uygulanması sırasında frene basarız’’ diyerek Akel’deki bu şüpheleri ciddi bir korkuya dönüştürmüştü. Sonrasında da Hristofyasın bir kaç ay erteleyip kamuoyunu iknaya çalışalım teklifinide reddetmişti. Kıbrıs Cumhuriyetinin 24 saat içerisinde lav edilmesi de söz konusu olduğundan tüm bunlar OHİ’ye zemin hazırladı. .
Referandumdan sonra TC’nin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Başbakan Erdoğan defalarca şunu söyledi :”Biz Rumların Hayır diyeceğini biliyorduk, o yüzden Evet çıkarttık!”. Yani ortada samimiyet yoktu Bu kadar net açıklamalar olmasına rağmen KIbrıslı Türkler ve de sol geçinenler ”Biz Evet dedik, onlar Hayır ” söylemine sarılmış sürekli Rumları suçluyordu..
Bugün ise Kıbrıslı Türkler haricinde Avrupa’da buna inanan aklı başında tek bir siyasi yetkili bulamazsınız.
Bunun sadece zaman kazanmak için bir manevra olduğunu herkes görüyor Kıbrıslı Türkler hariç.
“Ahlaksızlığın ifadesi’’
Statüko ayni numaraları mülkiyet konusunda da yaptı. Şöyle ki; AİHM Lefkoşa da Mal Tazmin Komisyonu kurulmasını kabul etti ama Komisyon kendisine yapılan başvuruların sadece %2’sine çözüm getirip uzun zamandıır da hiç bir ödeme yapmıyor. Maraştaki mallar için ise hiç bir kararı yok ve samimiyetsizlik paçalarımızdan akıyor.
Bakanlar Kurulumuz 10’uncu madde orada durmasına rağmen yetkiliymiş gibi Maraşıın açılacağı kararını alıyor ve kamuoyunu yanıltmaya devam ediyor.
AİHM bu konuda yeni bir karar almış ve Türkiye’ye 30 Temmuza kadar adım atması için süre tanımış.
TC güdümündeki hükümet bu sefer envanter çalışması yapılacağını duyurmuş. Bu da okkalı bir yalan çünkü Denktaş döneminde envanter çalışması zaten yapılmış.
Kaldı ki Mahkemeye Komisyon kurulduktan tam 13 yıl sonra “envanter çalışması yapacağız’’ derseniz size “13 yıl boyunca aklınız neredeydi’’ diye sorarlar.
İç siyasette de de sözünü esirgemeyen Hristofyas güneyde kendisine Casino açılması için soru sorup sıkıştıran ve ne düşündüğünü soran gazetecilere tarihe ders niteliğinde bir cevap vermişti “Ahlaksızlığın ifadesi’’.
Konuya dönersek Dimitris Hristofyas Annan planına OHİ denmesi konusunda da haklı çıkmıştı..
Kendisine Kapı konusunda gösterdiği hassasiyet ve koyduğu katkılar, Kıbrıs halkının esenliğe çıkması konusunda verdiği mücadeleden dolayı teşekkür eder, şükranlarımı sunar ailesine sevenlerine tüm KIbrıs halkına sabırlar diliyorum. Ruhu Şad olsun..